Türkiye saldırılarına dair Amed’de yapılan ortak tepki açıklamasında konuşan DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar KDP’nin AKP-MHP savaş iktidarı ile aynı safta yer aldığını ifade ederek, ‘Biz her iki tarafında bu savaş politikasından ve işgalden vazgeçmesini, Kürt’ün hakkının Kürt’e iade edilmesini, Kurdistan’dan çekilmesini talep ediyoruz’ dedi
Türkiye’nin Federe Kurdistan Bölgesi’ne yönelik operasyonlarına karşı tepkiler sürüyor. Bu kapsamda Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinan Azad-TJA), MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), Mezopotamya Beşiğinde Aileler ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEBYA-DER), Barış Anneleri Amed’de açıklama yaptı.
DBP’nin Amed Danışma Bürosu’nda yapılan açıklamada ilk olarak DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Uçar söz aldı.
Hayatlarımızı çalıyorlar
Türkiye’nin denenmiş ve sonuç alınmayan bir savaş gittiğini ifade eden Uçar, “Türkiye’de iktidar ekonomisini savaşa, güvenlikçi politikalara endekslediği için silahlar bombalar AKP-MHP iktidarının bekası için kullanılırken, bizden çalınan geleceğimiz ve hayatlarımız…Hayatlarımızı elimizden alan şeyin kendisi sadece silahlar değil. Savaşların yarattığı kriz ve kaosun kendisi, savaş sonrası, açığa çıkan göç ve ırkçılık özellikle silaha ihtiyaç duymadan da hayatlarımızı elimizden almaya devam ediyor” dedi.
Kürt kazanımları yine hedef
Üçüncü dünya savaşında da Türkiye’nin gündeminde olan şeyin Kürt halkının özgürlüğüne dönük savaşı derinleştirmeyi hedeflediğinin altını çizen Uçar, “Kürt sorununu ‘terör’ sorunu olarak, faşizm ve imha politikalarına biat etmeyenleri ‘terörist’ olarak tanımlayan ve Kurdistan’ı da ‘teröristan’ olarak tanımlayan iktidar, yeni bir savaşı Haziran itibariyle derinleştirmek istiyor. Bugün karşımızda olan Ankara –Bağdat ve Hewler ittifakıyla yeniden Kürtlerin kazanımlarının hedef haline getirilmesidir” ifadelerini kullandı.
Bölgeyi insansızlaştırmak istiyorlar
İşgal saldırılarıyla karşı karşıya olunduğunu kaydeden Uçar, TSK’nin yanında KDP’nin peşmergelerinin ve DAİŞ’lilerin yer aldığına dikkat çekti. KDP’nin bilgisi dâhilinde Başur’da yüzü aşkın askeri üs kurulduğunu, onlarca karakol kurulduğunu aktaran Uçar, “Görünün o ki defacto biçimde Osmanlı’nın Misak-Milli sınırlarına geri dönülmek isteniyor. Bu da Kurdistan’a ölümden başka bir şey getirmeyecek. Diğer bir başlık bölgeyi insansızlaştırmak istiyorlar. Bu aynı zamanda Kürtlerin yaşadığı coğrafyalardaki varlığı bir mücadele varlığıdır. Bölge mücadeleden de arındırılmaya alışılıyor. Bu savaş ve işgal politikaları yüzünden son 9 yılda 750 bin insan göç etmek zorunda kaldı ve bunların yüzde 80’i Kürti. Haziran ayı itibariyle 102 köy zorla boşaltıldı. Bu boşatılmada hem İŞİM militanları hem KDP’nin kendisi hem TSK’nin kendisi aktif rol aldı. 602 köy de boşaltılmak için baskıya devam ediliyor” dedi.
KDP’ye çağrı
Kurdistan’ın doğası ve ekolojik yapısının da yok edilmeye çalışıldığının altını çizen Uçar şunları söyledi: “Burada birçok tarafa söz söylemek zorundayız. Öncelikli olarak KDP’ye birkaç şey söylemek gerekiyor. Güney Kurdistan’daki Kürt halkının diğer 3 parçada ki Kürt halkının eşitlik, özgürlük talebini bir birinden ayırmak mümkün değildir. Güney Kurdistan’da yaşanan huzursuzluk diğer bölgelerde de huzursuzluğa neden olmaktadır. Bu durum bu kadar açıkken yapılması gereken şey Türkiye’de savaş politikalarıyla, tecrit politikalarıyla, cezaevlerinde de mezarında da Kürtleri rahat bırakmayan AKP-MHP iktidarı ile ortak hareket etmek midir? Kürt’ün yokluğu üzerinden kendini inşa etmeye çalışan AKP’nin karşısında durmak mıdır?”
KDP Kürt ölümünde rol alıyor
KDP’nin bu tutumuyla Güney Kurdistan’ın AKP’si olmayı tercih ettiğini, Kürt halkının ölümünde rol üstlenmeyi kabul ettiğini belirten Uçar, “Hem Türkiye hem KDP tutumlarını ortaklaştırmıştır. Bizim açımızda Barzani ailesi ile iktidar arasında çok ciddi mülk sahibi, söz sahibi olan Erdoğan ailesi aynı yolda yol arkadaşlığı yapmaktadır. KDP’nin içine girdiği iş durumunun tarihsel bir kırılma yaratacağını, Kürt halkının varlık mücadelesinin dönülmez yaralarla kara bir leke olarak tarihe düşeceğini ifade etmek isteriz. Güney Kurdistan’da KDP’nin bu tutumuna Türk devletinin işgaline ve İŞİD çetelerine karşı toplumsal anlamda da ciddi bir tepki var. Bizde bir kez daha söyleyelim. Bu işgal karşısında direnenlerin emeğine sağlık… Bunun daha da büyüyerek hem işgale hem gerçekleşecek savaşa karşı ortak bir duruşun sergilenmesi gerekir” diye konuştu.
Barışın muhatabı Öcalan’dır
İktidara da seslenen Uçar, “Hep savaş denendi. İnsani, vicdani olan, bu coğrafyadaki halkların yaralarını saracak olan bir yol var, bu yolun adı da barış. Bu konuda hiç kimse toplumun hassasiyetleri diye önümüze gelmesin. Devletin kendisi de bunu söylüyor. Devlet aklının kendisi ulus devlet mekanizmasını buraya getirenlerin kendisi Ortadoğu’da olası bir barışta Sayın Öcalan’ın rolünü çok iyi bilmekte. Biz savaş yerine Sayın Öcalan ile kurulacak doğru temeldeki muhataplığın hem savaş politikaları karşısında hem de Türkiye’nin içine girdiği siyasi ve ekonomik krizin önemli bir merhem olacağının bilgisini söylüyoruz. Bugün savaşa gerekçe olarak gösterilen PKK’nin kendisi bir savaş gerekçesi değildir” dedi.
İşbirlikçiliğe karşı tavrımız nettir
“Bizim işbirlikçilere karşı, AKP’nin zulmü ile ortak olan, Kürtleri ölümünün önünü açan bütün işbirlikçilere karşı tavrımız dün de netti bugün de net” diyen Uçar, Güney Kurdistan’da hem de bölgede gerçekleşen gelişmelere karşı bütün demokratik kitle örgütleri, kendi yapımızla karşısında durmaya, ses olmaya devam edeceğiz. AKP de bununla devam ederse kaybetmeye devam edecek. Biz her iki tarafında bu savaş politikasından ve işgalden vazgeçmesini, Kürt’ün hakkının Kürt’e iade edilmesini, Kurdistan’dan çekilmesini talep ediyoruz” dedi.
Halkın çocukları kurban ediliyor
Ardından söz alan Barış Annesi Havva Kıran ise, “Başur Kurdistan’ında büyük bir savaş var. Barzani ailesi desteği ile bu savaş sürüyor” dedi. Barzani ailesinin 1990’lardaki ihanet örneklerini hatırlatan Kıran, ” İnsan kendi serveti için bu halkın çocuklarını kurban edemez. Bugün o çocuklar o dağlarda direniyorlar, bunun size zararı yok. Siz niye Kürt düşmanlığı yapıyorsunuz” diye sordu.
Elinde Kürt çocuklarının kanı var
“Biz özgürlük ve Kürt halkının birliğine aşığız, biz kendi çıkarlarımıza aşık değiliz” diye konuşan Kıran şunları söyledi: “Artık yeter sizin ihanetiniz. Bir insan kendi ırkına, namusuna, şerefine, toprağına, suyuna yaramıyorsa kimseye yaramaz. Bugün Kürt halkına sen bir Kürt olamadın. Biz anneler olarak diyoruz ki doğru yola dönün. Elinizi bu halkın çocuklarının üzerindeki kandan çekin. Herkes elini vicdanına koymalı ve bu savaşı sonlandırmalıdır. Bunun için herkese sesleniyorum. Doğru ve hakikat yoluna gelin. Biz eskiden Sayın Barzani diyorduk artık bunu demiyoruz. Çünkü senin elin Kürt çocuklarının kanında. ”
Politikaları Kürt imhası ve inkarı
MED-TUHAD-FED Yöneticisi Orhan Işık ise, 90’lı yıllarda boşaltılan köyler ve yaşanan göçleri hatırlatarak, aynısının Federe Kurdistan’da sürdüğünü belirtti. Işık, “Bu AKP-MHP’nin politikalarından kaynaklanıyor. Bunların politikaları biraz Kürt imhası ve inkarı ile sürüyor. Toplumsal barışla sorunları çözmekten ziyade savaşı esas alan bir politika yürütülüyor” ifadelerini kullandı.
Işık son olarak uluslararası kurum ve kuruluşları Federe Kurdistan’da yaşanan savaş ve eko-kırıma karşı harekete getirmeye çağırdı. Işık, “Buna karşı çalışmalarımızı her alanda demokratik olarak gösterelim” dedi.
Saldırılara karşı birlik
MEBYA-DER Eşbaşkanı Mehmet Emin Kılıç ise, ihanetin asla kabul edilmediğini belirterek, “İhanetin sonu pişmanlıktır. Kendi sonlarını getirmektir. Kardeşini öldürene yardımcı olunca yarın sıra sana da gelir. Bizler çağrıda bulunuyoruz; bu saldırılara karşı birliğinizi oluşturun. Bu zalimane saldırılara karşı duruşunuzu gösterin” ifadelerini kullandı.
Kaynak: MA