PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevleri devam ederken 4 farklı cezaevindeki 15 tutuklu da 30 Nisan itibariyle ölüm orucu başlattı. Yaşanan süreci değerlendiren Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşbaşkanı Mehmet Arslan, tutuklu annelerinin ölüm orucuna dair yaptıkları “Seferberlik” çağrısına ilişkin de çağrıda bulundu. Mezopotamya Ajansı’ndan Özgür Paksoy’a konuşan Arslan, tecridin kaldırılması talebiyle devam eden açlık grevlerine karşı hükümetin sessizliğini “İç provokasyon” olarak değerlendirdi. Arslan, şunları söyledi: “Tecrit politikası ülkenin kanunlarına aykırı bir uygulamadır. Devletin yasaları dahi tecridi kabul etmiyor. Bunu ısrarla sürdürme yaklaşımı provakasyon girişimidir. İç çatışma zemini oluşturma yaklaşımıdır. Türkiye halkları duyarlı yaklaşıyor. Ancak toplumu geriyorlar. Bunun sonucu kaostur. Devlet, iç kargaşa mı istiyor? Cezaevlerindeki tutuklular aylardır açlık grevinde. Toplum rahatsız, anneler günlerdir sokaklarda. İnsanlar açlık grevlerine ses olmaya çalışıyor. Buna zemin sunmamak açık bir şekilde provokasyondur.” Arslan, açlık grevi eylemlerine karşı sessizlik üzerine 4 farklı cezaevinde 15 tutuklu tarafından başlatılan ölüm orucu eylemine işaret ederek, “Bu eylem Türkiye’de siyasetin ne kadar işlevsiz olduğunu ortaya koyan bir eylem kararıdır. İktidarın kör bir inat içerisine girip, tutsakların hukukun uygulanması talebine sesiz kalması, bardağı taşıran son damla oldu. 15 siyasi tutsağın ölüm orucu kararı; iktidarın politikalarına cevap oldu. Bu cevabı siyasi partiler, toplum ve tüm muhalif kesimler iktidara verebilmeliydi. Siyasi partiler ve toplum rolünü oynasaydı, açlık grevleri de başlamayacaktı, ölüm orucu gerçekliğiyle de karşı karşıya kalmayacaktık” dedi.
‘Devlet ölümü bekleyemez’
AKP’nin açlık grevi taleplerine karşı sessiz kalmasının sonucunda ölüm orucu eyleminin başlamasına neden olduğunu ifade eden Arslan, “Devlet, iktidar yaşamından sorumlu olduğu siyasi tutsağın eylemine karşı ölümünü bekleyemez. İktidar cezaevlerinden çıkacak her bir cenazenin sorumluğunu hiçbir zaman üzerinden atamayacaktır” diye konuştu. Tutuklu annelerinin yaptığı “Seferberlik” çağrısına dikkat çeken Arslan, “Herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. 130 gün boyunca açlık grevinde olan tutsakların ölüm orucuna girmesi gerçekten çok tehlikeli. Uzun bir süre devam ettirilemez.
Türkiye halkları, Kürtler, duyarlı olmalı. Kim ne yapabiliyorsa, açlık grevlerinin ve ölüm orucunun bir an önce sonlandırılması için herkes harekete geçmelidir. AKP demokratik eylemlere tahammül göstermiyor ama sineye çekemeyiz. Onurlu olan, kendini demokratik sayanların bu eyleme sessiz kalması mümkün değildir. Demokrasi birgün bu topraklarda hayat bulacaksa, bu insanların direnişi şahsında bulacaktır. Söz söylenecekse, ölüm orucuna sahip çıkmakla söylenmelidir. Aksi taktide Türkiye’de söylenecek söz kalmamıştır” diye belirtti. Kamuoyunun tecridin kaldırılması için iktidara baskı uygulaması gerektiğinin altını çizen Arslan, “Halkımız ve Türkiye halkları, herkes annelerin seferberlik çağrısına karşılık vermelidir. İktidarı taleplerin karşılanması için zorlamalıdır” çağrısında bulundu.
‘Talepleri yerine getirin’
Van F Tipi Yüksek Güvenlik Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan İhsan Bulut, 23 Şubat’ta girdiği açlık grevi eylemini, 30 Nisan’dan itibaren 14 arkadaşıyla birlikte ölüm orucuna dönüştürdü. Ahmet Anığı, Özhan Ceyhan, Vedat Özağar ve Erol Cengiz ile aynı cezaevinde ölüm orucuna başlayan Bulut, 1992’de Pervari’nin Housyan köyünde doğdu. Bulut ailesi, 1999’da Adana’ya göçe zorlandı. İhsan Bulut, Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuduğu sırada 28 Aralık 2011’de yaşanan Roboski Katliamı protestosuna katıldığı için tutuklandı. Yargılandığı davada 15 yıl hapis cezası alan Bulut, Mart 2015’te “yeniden yargılanma” kararı üzerine tahliye edildi. Yeniden yargılanan Bulut’a bu kez “örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla 7 yıl hapis cezası verildi. Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde polis kurşunuyla öldürülen arkadaşı Seyithan Dede’nin taziyesine giden Bulut, Yüksekova’da 21 Kasım 2015’te polis tarafından vurularak ağır yaralandı.
Bulut, 4 ay boyunca Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi edildi. Tedavisi yarıda kesilen Bulut gözaltına alınarak, tutuklandı. Bulut hakkında, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt üyeliği” iddiasıyla açılan davası sürüyor. Bulut sırasıyla, Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi, Kırıkkale F Tipiı Cezaevi ve Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kaldı. Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Hamdullah Kesen’e konuşan Ahmet Bulut, oğlunun ölüm orucuna başlamasına ilişkin “Bu onların iradesidir. İradesine saygı duyuyorum” dedi.
Toplumdaki sessizliği eleştiren baba Bulut, ölümler olmadan taleplerin karşılanmasını istedi. Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı’na “Tutukluların taleplerini yerine getirin” çağrısı yapan baba Ahmet Bulut, şöyle seslendi: “Eğer İslamiyet ve insanlıktan söz ediliyorsa; devlet Filistin ve Venezüella’yı savunduğu kadar bizim de haklarımızı görmelidir. Bu dünyada insanlığı ve demokrasiyi savunanlara sesleniyorum: Bizim de haklarımız var. İnsanlarımız sırf haklarını istedikleri için ölmesinler. Kimse sessiz kalmasın.”
Açlık grevleri kaçıncı günde?
DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in ardından 66 cezaevinde 300’ü aşkın tutuklunun aynı taleple başlatmış olduğu süresizdönüşümsüz açlık grevi eylemi 139. gününde. 1 Mart’ta tüm cezaevlerinde yaklaşık 7 bin tutuklunun başlatmış olduğu eylem 2 ayını geride bırakırken, hükümetin sessizliği karşısında açlık grevinde olan 15 tutuklunun başlatmış olduğu ölüm orucu 4. gününde. Demokratik Bölgeler Partisi Eşbaşkanı ve eski milletvekili Sebahat Tuncel ile HDP’li eski vekil Selma Irmak da tutuklu bulundukları Kandıra Cezaevi’nde açlık grevi eyleminde 107. güne girdi. HDP milletvekilleri Dersim Dağ, Tayip Temel ve Murat Sarısaç’ın partilerinin Diyarbakır İl Örgütü binasında başlattığı eylem de 3 Mart’tan bu yana devam ederken, şimdiye kadar 7’si tutuklu 8 kişi tecridi protesto etmek amacıyla yaşamına son verdi. Açlık grevi eylemleri dünyanın birçok yerinde de yankı buldu. Irak Federe Kürdistan Bölgesi’ne bağlı Hewler’de bulunan Nasır Yağız eyleminin 161. gününde. Fransa’nın Strasbourg kentinde 14 kişinin ve Birleşik Krallık Bölgesi’ne Bağlı Galler’de İmam Şiş’in eylemi 135. gününde devam ediyor.
HABER MERKEZİ