Abdullah Öcalan’ın hem Türkiye hem Kürdistan hem de Ortadoğu açısından büyük bir şans olduğunu ifade eden Saliha Aydeniz, ‘O yüzden fiziki özgürlüğü için mücadeleyi büyütmek gerekiyor’ dedi
Tecridi sadece aile ve avukat görüşememesi olarak ele almanın eksik kalacağını ifade eden DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, “Gerçekten tecridi bugün geldiği aşamada bir rejim olarak değerlendirdiğimizde bu rejimin aslında nerelere tekabül ettiği, neleri etkilediğini, nasıl bir yönetim şekline dönüştüğünü her boyutuyla açmak gerekir. O yüzden tecridi değerlendirirken hem siyasal boyutuyla hem hukuksal boyutuyla hem toplumsal boyutuyla hem de ahlaki, vicdani ve bütün bunların toplamında tecridi değerlendirmek gerekiyor” dedi.
Komplonun devamı
Son 8 yıldaki mutlak iletişimsizlik halinin uluslararası komplonun devamı olarak değerlendirmek gerektiğine vurgu yapan Aydeniz, “Çünkü Sayın Öcalan üzerinde uygulanan bu tecritten, birebir sorumlu olan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ya da Türkiye’ye teslim edilirken verilen sözlerin tutulmaması ve buna ilişkin tek bir söz söylenmemesi, bu iletişimsizlliği süreklileştirilen durumun devam etmesi konusunda yaşanan sessizlik bu sürecin hala devam ettiğinin bir göstergesidir. İkinci boyut yani 8 yıllık tecridin gelmiş olduğu aşamadaki farklı bir formata dönüşmesindeki sebep de aslında tecrit rejimini sadece İmralı ile sınırlı tutmayan, sadece İmralı’daki Sayın Öcalan’ın ile sınırlı tutmayarak bütün topluma yaymış olmasıdır” diye belirtti.
Gündemimiz tecrit
Abdullah Öcalan’ın düşüncelerinin yayıldığı her yerde fiziki özgürlüğü için eylemselliklerin düzenlendiğini ifade eden Aydeniz, şöyle devam etti: “Bizimde gündemlerimizin başında tecrit vardı. Bundan sonra da gündemimizin en başında hep tecrit olacak. Çünkü bugün içinde bulunmuş olduğumuz sürecin sadece bir boyutuyla; siyasal boyutuyla ya da toplumsal boyutuyla ya da hukuksal boyutuyla tek tek lokal ele almak yerine bütünlüklü bir mücadele hattını oluşturmak gerektiğine inanıyoruz. Bu bütünlüklü mücadele hattını oluşturmanın birinci aşamasında tecride karşı mücadeleyi büyütmek ve ortaklaşmaktır. Dolayısıyla biz, önümüzdeki süreçte de yani geçmişten bugüne sürekli gündemlerinin başında, halk toplantılarımızda İmralı’ya gitmeyi oluşturduğumuzda, Gemlik yürüyüşlerimizde bunların hepsinin amacı aslında gerçekten tecride karşı kabul etmeyi işimizi ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün oluşmasının sağlanmasının mücadelesiydi. Bundan sonraki süreçte öyle lokal, belli zamanlar arasına sığdırılmış değil daha bütünlüklü ve süreklileşen bir tecrit gündemini ve bununla bağlantılı bütün bu süreci içine alan ve bunun üzerinden bir mücadele hattını önümüze koyduk.”
Ortadoğu için bir şans
Hem Türkiye hem Kürdistan hem de Ortadoğu açısından Öcalan büyük bir şans olduğunun altını çizen Aydeniz, “Gerçekten bugün sağ savaştan beslenen bir sisteme karşı Halkların Demokratik bir zeminde birbiriyle barışık ve diyalog içinde yaşayabilecekleri, doğanın bütünlüğü içerisinde doğanın ekolojik ve kadın özgürlüğünün sağlanacağı bir sistem öneriyor. Bu sistem, bu önerme bütün sorunlarının çözümünün de başat noktasıdır. O yüzden gerçekten Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanması bütün bunlardan çıkışın yoludur. Bu yüzden bütün mücadelelerimizin başına hem bu bütün etki yani tecridin sebep olduğu konuları tek tek açığa çıkarmak bunu herkese anlatabilmek hem de buradan çıkış için de Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için mücadeleyi birlikte büyütmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
Haber: Pelşin Çetinkaya / Amed-JINNEWS