Biz kadınlar mücadele deneyimimizden biliyoruz ki erkek egemen zihniyet ailede birlikte kazanacağız, mutlu olacağız ile yola çıkar. Ortak emekle kazanılmış tüm hakları erkek zevk u sefasında kullanır, yer içer gezer, ailenin tüm gelir kaynaklarını tüketir, tükenince, herkesin sahtekâr olduğunu, ona ihanet ettiğini, karşı çıkanları düşman ilan eder. Çocukların eğitim, sağlık, beslenme, barınma olanaklarına göz diker, aileyi yoksullaştırır, herkesi eve kapatır, tecrit eder, düşüncesini yok sayar, kemer sıkmayı aileye dayatır.
Akp-mhp (iki partiymiş gibi de görünse) tek adam faşist rejiminin oluşum hikâyesinin benzerliğine bakalım. Recep Tayyip ‘ben de mağdurum, ben de hapse atıldım, benim de siyaset yapma hakkım yoktu, ben de inancımdan dolayı hep yok sayıldım, Kürt sorunu benimde sorunum… barış gelecek… Türkiye mozaikler ülkesi…’ siyasetiyle başladı. Sıra vaatlere geldi, herkes hırsız parmağımdaki yüzük dışında mal varlığım yok, …birlikte yoksulluğa son vereceğiz, herkesin eğitim, sağlık, iş, aş, konut sorunu çözülecek(birlikte kazanacağız mutlu olacağız). Tüm özgürlükler sağlanacak…’ ile devam etti. Ve herkesin onu desteklemesini istedi.
Evet herkes desteklemese de başa geçirildi, önce kaçak saray yaptırdı sonra kendisinin başlarken ben de mağdurum dediği tüm zorbalıkları binlerce kat fazlasıyla toplumun her kesimine uygulamaya başladı. Kadına yönelik saldırılar yüzde iki binlere dayanmışsa varın hesaplayın memleketin halini. Yedi yirmi dört ‘terörist dolara karşı dayanın(der ama kendisi uçan saray alır, yeni saraylar yaptırır), herkes anlı şanlı tek dil, tek mezhep, tek ırk devletimize saldırıyor dayanın, dört yanımız düşman dayanın…’ artık arıyor çevresinde çocuk, yaşlı, genç, akademisyen, gazeteci… hele de kadın, Kürt, Ermeni, Süryani, Êzidi, Alevi, Recep Tayyipçi olmayan Müslüman ise katmer katmer düşmanlık derecesini arttırıyor. Bunlara dayanılmaz, direnilir.
Ömür boyu zindan, tecritle idamın zamana yayılmış cinayetini işler, en vahşi uygulaması olan hasta tutsaklara kelepçeli ölümü, cenazelerin gömülme hakkına saldırıya kadar vardırır. Erkek egemen zihniyet=faşist ulus-devletle edindiğimiz deneyimden bu rejimin insanlığa karşı işlenen suçlarına dayanılmaz ancak direnilir.
21. Yüzyılda iflas eden kapitalist modernitenin ulus devlet hegemonları İmralı tecrit sistemiyle Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu toplumlarının birlikte yaşam paradigmasına karşı olduğu biliniyor. Halkların, inançların, gençlerin, kadınların Rojava da bir avuç yerleşim alanlarında direnerek yarattığı demokratik ulus deneyimine tonlarca bomba yağdıranlar(t.c, iran, rusya, abd), Hewler-Koye, Qamişlo, Biradost’a eş zamanlı saldırıların, idam( R. R. Penahi, L. Moradi, Zanjar M) edenler aynı tecritle bağlantılı olduğu da bir sır değil. Bunlara direnmek dışında ne kalır sorusu bile sorulmaz.
Bu gün, faşizmin kapitalist moderniteye evirilmesiyle kadınları dayanmaya zorlayarak ırkçı, dinci, talancı, işgalci, cinsiyetçi zihniyetin ömrünü uzattıklarını tecrübeledik. Yine birinci, ikinci, dünya savaşlarında olduğu gibi 3. Dünya savaşında da kazanımlarımıza el koyarak başta kürtajı yasaklayarak savaşa çocuk doğurmamızı, düşünmeden dayanacağımızı sananlar bilsinler ki artık dayanmayacağız, direneceğiz onlarsız yaşamı inşa edeceğiz.