KHK dediğimiz şey; tavana asılı bir intihar ipiydi… KHK dediğimiz şey, silahı dayayıp beynimizin tam ortasına, patlamasına ramak kala caydıran nedenlerle geri çektiğimiz şeydi. Kaç can yandı ve kaç kez avazımız çıktığı kadar bağırdık boş odalara?
Kenan Güngördü*
Ülkemizin ve Ortadoğu’nun en çok ihtiyacı olan şey BARIŞ. Öyle hasret kaldık ki… Şahsen ben görmeden ölmek istemiyorum.
Peki, ölmek veya öldürmek nasıl bir duygudur?
Bir bebek düşünün ve bir sistem mesela. O masum bebek büyüyor ve bir katil haline geliyor. Hangi sistem bebeği bu hale getirebilir ki? Kin, nefret ve öfke ile kuşatıp, eline silah verip ÖLDÜR diyen sistem nasıl bir sistem?
Nasıl bir sistem ki insana, doğaya, kadına büsbütün insanlığa düşman!
KHK’lar ile yüzbinlerce insana yapılanlar aslında öldürmek ile aynı şey değil de nedir? Hangimiz artık ne olursa olsun demedi? Hangimizin dolmadı gözleri ve hangimizin öfkesi bazen en yakınımızdaki sevdiğimizi kırmadı bil(e)meden?
KHK dediğimiz şey; tavana asılı bir intihar ipiydi… KHK dediğimiz şey, silahı dayayıp beynimizin tam ortasına, patlamasına ramak kala caydıran nedenlerle geri çektiğimiz şeydi. Kaç can yandı ve kaç kez avazımız çıktığı kadar bağırdık boş odalara? Parçalanmış umutlar, hayaller ve en mutlu aileler hatta aşklar, dostluklar…
Şimdi milyonlar Akbelen’de Cudi’de ve daha nice yerde doğamızı katleden yakıp yıkan katillerden korumak için bedenini siper ederken, her cumartesi günü kayıp ve/veya gözaltında katledilmiş evlatlarının hesabını soran annelere, insan hakları savunucularına polisin “yaptığınız eylem yasalara aykırıdır dağılın” anonslarına ne zaman hep bir ağızdan “Anayız, emekçiyiz, ekolojistiz, haklıyız kazanacağız” sloganlarımız yankılanacak.
Sağlığını, çocuğunu emanet ettiği öğretmen veya sağlıkçı memurlar yerlerde sürüklenirken ya da Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları her hafta işkence ile gözaltına alınırken, Kürtlerin dağları taşları bombalanıp ormanları ateşe verilirken, “Akbelen’den Cudi’ye Edi Bese” sloganları Ege’den başlayarak tüm Türkiye’de omuz omuza mücadelede daha da anlam kazanıyor. Bu anlamlı beraberliği halkların BARIŞ’ı ve yaşam umudu için oluşturacağımız insan zinciri ile acilen ete kemiğe büründürmemiz gerekiyor.
KHK meselesinde de korku o kadar yayılmış ki kulaktan kulağa, sessiz sessiz haklı olduğumuz dillendiriliyor. Ancak o ses bir türlü duyulacak kadar yükseltil(e)miyor. Her anlayıştan insanın bildiği bir zulüm sekiz yılını tamamlamış bulunmakta. Direnen bir avuç emekçi ise her gün gözaltına alınmakta, yerlerde sürüklenmekte ve terörist denilerek toplumda tehlikeli bir birey olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. İktidarın emrindeki amirler eliyle kendileri gibi düşünmediği için ya da koltuğunu korumak adına adeta insan avcısı gibi muhalif aramaya ve “en çok ben bulup attım” yarışı içine girmektedirler.
Ancak biz (muhalif, tehlikeli, terörist v.b) emekçiler BARIŞ ve daha güzel bir dünya hayalini ısrarla sürdürmekteyiz. Hatta elimizden gelse tüm dünyayı gökkuşağı gibi rengârenk boyayacak kadar yaşama sımsıkı sarılmaktayız.
*KHK direnişçisi