Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Serdar Altan, gazetecilere dönük son dönemde yoğunlaşan saldırıları değerlendirerek son 10 ay içerisinde 103 gazetecinin gözaltına alındığını ve 28’inin tutuklandığını söyledi
Selman Çiçek
Son bir hafta içerisinde gazetecilere dönük baskılar arttı. Bir hafta içerisinde kamuoyunda “Sansür yasası” olarak bilinen dezenformasyon yasasının devreye konmasıyla çok sayıda gazeteci gözaltına alındı. T24 yazarı Tolga Şardan ile Halk TV muhabiri Dinçer Gökçer yaptıkları haberler nedeni ile, Gazeteci Cengiz Erdinç ise yaptığı kitap alıntısı nedeni ile gözaltına alındı. Dilşa Kocakaya, sadece Özgür Gündem Gazetesi ile dayanışma yazısı yazdığı için cezaevine gönderildi. Birgün Gazetesi ve Bianet’e depremde yaptıkları haberlerden dolayı soruşturma açıldı. Artı Gerçek ve Yeni Yaşam Gazetesi’nde yayınlanan haberlere erişim engeli getirildi.
İktidarın gazetecilere dönük saldırıları son bir haftada yoğunlaşsa da 2023 yılının ilk 10 ayında ayyuka çıktı. 10 ayda 103 gazeteci gözaltına alınırken 28 gazeteci tutuklandı. Yargılanan onlarca gazeteci ilk 10 ayda 40 yıla yakın ceza aldı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Serdar Altan, gazetecilere dönük son dönemde yoğunlaşan saldırıları değerlendirdi.
Gazeteciler hedefte
Gazeteciliğin doğası gereği her dönem risk alınarak yapılan bir meslek olduğuna dikkat çeken Altan, gazetecilerin zorluklarla boğuşmak zorunda olduğunu, zorlu çalışma şartlarının yanında bir de iktidarların baskılarıyla hayatları daha da çekilmez hale getirilmeye çalışıldığını söyledi.
Medyayı büyük bir havuza çeviren AKP-MHP ittifakının, kendi propagandasını yapmayan basın kuruluşlarını da çalışamaz hale getirmek için gazetecileri hedefine koyduğunu söyleyen Altan, “Gazeteciler ve gazetecilik üzerindeki baskılar durmak bilmiyor. Her geçen gün ayrı ve içi boş gerekçelerle bir gazetecinin evi basılıp gözaltına alınıyor. Gazetecilerin; işlerini yapması, gerçekleri yazması ve kamuyu bilgilendirmesi baskın, gözaltı, tutuklama ve tehditlerle engellenmeye çalışılıyor. Özellikle sahada aktif çalışan ve halka doğruları ulaştırmayı ilke edinen gazeteci arkadaşlarımız direkt hedef haline getiriliyor. Bildiğiniz üzere halen derneğimizin Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu tutuklu. Ekim ayı raporumuza göre halen 63 gazeteci cezaevinde bulunuyor. Son olarak gazeteci Tolga Şardan ile Özgür Gündem’e destek verdiği için cezalandırılan Dilşa Kocakaya’nın tutuklanmasını da bu çerçevede okumak gerekir. Alan, gazetecilere daraltılıyor ve basın özgürlüğü resmen ayaklar altına alınıyor. Gazeteciler korkutularak, gerçeklerin üstü örtülmeye çalışılıyor” diye konuştu.
İşlevsizleştirmek istiyorlar
Medyanın toplumları aydınlatmada önemli bir rol oynadığını ve denetim rolünü üstlendiğini belirten Altan, demokrasinin olmadığı ülkelerde oynadıkları rol nedeniyle, medya çalışanlarının her zaman iktidarların hedefinde olduğunu söyledi. Altan, bu ülkelerde iktidarların basının sahip olduğu misyonla yükselmesine izin vermediklerini, basın kuruluşlarının hizmetlerinde, denetimlerinde olmasını istediklerini, bu nedenle basına ilişkin kanunları kendilerine göre şekillendirdiklerini söyledi.
“Türkiye’de ise bu durum daha da beter yaşanmakta” diyen Altan, şu sözleri sarf etti: “Çokça yol yöntem denediler. Nihayetinde ‘sansür yasası’ olarak adlandırdığımız böylesi bir yasa çıkararak, gazeteciler tamamen işlevsiz hale getirilmeye çalışılıyor. Dikkat edin Tolga Şardan tam da bu yasa hükmü ile tutuklandı. Yasa gündeme geldiği dönemde ısrarla böylesi sonuçlara yol açacağı uyarısında bulunmuştuk. Bunun tehlikeli bir gidişat olduğunu dile getirmiştik. Belki bu durum çok fazla tasavvur edilemiyordu. Zira yeterli düzeyde tepki gelişmediği düşüncesindeyiz. Bilinmeli ki mevcut iktidar korku imparatorluğu üzerinden kendini var ediyor. Sadece korkutmuyor, ayrıca korkuyor da! Gazetecilerden, yazan-çizenden, aydından, entelektüelden korkuyorlar. Basın kuruluşlarına ve gazetecilere yönelimleri de bu nedenledir. Bu yöntemle gazetecileri engellemeye çalışıyor. Kamuoyunun gerçekleri görmesini, duymasını istemiyor. Yaptıkları hukuksuzlukların üstünü örtmeye çalışıyor. Savaş politikalarının iç yüzünün kitleler tarafından görülmesini istemiyor. Böylece kötü yönetimi öyle değilmiş gibi pazarlayabiliyor. Tüm bunlar bu topluma yapılabilecek en büyük kötülüktür. Maalesef AKP-MHP iktidarı bu kötülüğü yapmakta bir beis görmüyor.”
Tablo hiç iç açıcı değil
Derneğin ilk 10 aylık raporuna da değinen Altan, “Evet, 2023 yılının ilk 10 aylık sürecine baktığımızda tablo hiç de iç açıcı değil. Sadece bu yıl içerisinde 103 gazeteci gözaltına alınmış, 28 gazeteci tutuklanmıştır. Gazeteciler 106 kez engellenerek, haber takibi yapmaları engellenmiş. Onlarca gazeteci soruşturmalara, davalara maruz kaldı, toplamda 40 yılı bulan cezalara çarptırıldı. Yüzlerce gazeteci yıl boyuncu adliye koridorlarında gazeteciliği savunmaya çalıştı. RTÜK de boş durmadı ve 30’u aşkın yayın hakkında çeşitli cezalar verdi. En kötü gidişatı internet ve dijital medya mecrasında görüyoruz yine. Onlarca internet sitesi kapatılırken, binlerce habere ve sosyal medya içeriğine engellemeler getirildi. Tüm bunları değerlendirdiğimizde elbette ki karamsar, hatta karanlık bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz net bir şekilde görülüyor. Bu, AKP’nin ülkeyi içine sürüklemek istediği karanlıktır. Özgürlüklerin olmadığı, düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, basının/gazetecilerin zapturapt altına alındığı, toplumun habersiz, bilgiden yoksun bırakıldığı bir karanlık. Maalesef ki içinde bulunduğumuz tablo bu” diye konuştu.
Kabul etmiyoruz
Baskıların kabul edilebilir olmadığını ve nitekim kabul etmediklerini söyleyen Altan, “Onuruyla mesleğini icra eden gazeteci arkadaşlarımız da boyun eğmiyor zaten. İktidarın hukuksuzluklarına rağmen yazıp çizmeye, anlatıp duyurmaya devam ediyorlar. Unutulmasın ki; halkın haber alma hakkını savunan, gerçekleri açığa çıkarmayı ve yalanı deşifre etmeyi şiar edinmiş gazeteciler, hep var olacaktır. Ve o gazeteciler doğruları yazmaya, gerçekleri kadrajına alarak yansıtmaya devam edeceklerdir. Karanlığın perdesini yırtmak için onurlu gazeteciler yoğun bir çaba içerisinde. Ancak bunu yalnız başlarına yapmaları elbette ki zor. Bu noktada toplumun bütün kesimlerinin desteğini esirgememesi gerekiyor. Demokratik kurum ve kuruluşlar ile tüm kamuoyu kendilerinin sesi/soluğu olan gazetecilere sahip çıkmalı, onları yalnız bırakmamalı. Yine hem gazeteci meslektaşlarımız, hem ulusal ve uluslararası basın meslek örgütleri dayanışmayı büyütmeli. Dayanışma büyüyecek ki bu kadar pervasızca yönelime maruz kalınmasın. Aksi takdirde karanlığa teslim olunur ki, bu da tüm toplum için büyük bir felaket olur” dedi.