Herkes şaşkın. Kimisi “panik başladı” demekte, kimisi “saflarını sıklaştırma şovu” diye düzeltmekte v.s.
Şu havuz TV’sinde Cem Küçük ile iki kafadarın sosyal medyayı “sallayan” muhabbetinden söz ediyorum. Cem Küçük, AKP iktidardan düşerse “hepimizi tutuklayacaklar” diyor. Beriki “zaten korkağız bizi korkutma” diye yanıtlıyor.
Sizce bu Cem Küçük’e neyin hazırlığı yaptırlıyor?
Bana sorarsanız, CK yeni kurulan ve kurulacak olan partilere karşı alarm zilleri çalıyor. “Onlara acırsak acınacak duruma düşeriz” demeye getiriyor.
Hemen söyleyeyim: “Darbenin sivil ayağı” gündeme her an gelebilir.
Soylu geçen haftalarda açıklamıştı: “25 bin By Lock kullanıcısı saptandı, adli mercilere liste verildi.”
Listedeki isimler meçhul. Siz yeni partilere katılmayı düşünseniz, bu listeyi “acaba ben de var mıyım?” diye merak etmez misiniz? Edersiniz. Ama listeyi bulamazsınız. İçinizdeki merakla kıvranır durursunuz.
Soylu’nun listesi öldürücü bir listedir. Neden? Çünkü yalnız yeni partilerin lider kadroları değil, AKP’nin tümü, başta Erdoğan olmak üzere, AKP kurulduğu günden beri Cemaatle içli dışlı olmuştur. Asya Bank’ta hesabı olanların tutuklandığı, buna karşılık Erdoğan’a biat edenlerin kayırıldığı bir ülkede böyle bir liste “söylentisi” kadar caydırıcı ne olabilir? Saray’a baş kaldıran her siyasinin mutlaka bir “Cemaatle iltisak” dosyası MİT’in dolabında uykuya yatırılmıştır.
CHP’yi “Cemaatçi” diye suçlamak inandırıcı olmaz. Ama CHP Urla Belediye başkanına bile “FETÖ” kulpu takmanın altında, yeni partilere göz dağı verme amacının yattığını söylemek hiç de abartı değildir. Sözcü’nün ultra Kemalist yazarlarına bile bu kulp takılmadı mı?
Bir an şöyle düşünün: Eğer öldürülmediyse, Adil Öksüz ansızın “sözde” yakalanıyor. Darbeyi “provoke” eden, belki “erken başlamasını” sağlayan, muhtemelen Türk istihbaratıyla bağlı bu adam, 15 Temmuz’daki hizmetine, ikinci ve çok daha büyük bir “hizmet” eklemez mi? Eski müttefik Cemaatten sonra, “ümmeti bölenlerin” tasfiyesi “Allahın lütfu” olmaz mı? “Davutoğlu’nu Erdoğan’ın yerine geçirecektik” dediği anda neler olacağını tahmin etmek hiç de zor olmaz. Sonrası çorap söküğü gibi gelir. Ortada ne “yeni parti” kalır, ne bu partilerin “geleceği.”
Olmaz mı?
Neden olmasın? Kavala, on binlerin katıldığı “Gezi ihtilalinin” tek “suçlusu” olarak yıllardır hapiste değil mi? Bu oluyor da diğeri neden olmasın? Ne demişler; “olmaz deme, Türkiye de olmaz olmaz…”
İşte Cem Küçük’ü böyle konuşturanların açmak istediği yol budur. “AKP’yi devirmeyi, devirdikten sonra başta Erdoğan, herkesi tutuklamayı, öldürmeyi, hapisteki tüm ‘FETÖ’cüleri bırakmayı, kısaca 15 Temmuz’u tamamlamayı, darbe yapmayı planlıyorlar” demesine sadece bir “tık” kalmış bulunuyor.
Bu “tık” ne zaman devreye girer?
Kurulan ve kurulacak olan partiler AKP’yi kökünden sallamaya, kamuoyu araştırmalarında oy potansiyelleri tahminlerin üstüne çıkma trendine girmeye, AKP’den istifalar çoğalmaya, bu arada ABD yaptırımlarının ucu görünmeye, ekonomik kriz derinleşmeye başladığı gün bu dediğim “tık” devreye girer.
Nasıl girer, hangi yöntemle girer, bilemem. Ama “Suriye’den kendi topraklarına beş altı füze atıp savaş başlatma” yöntemini hatırlarsanız, devletin dehlizlerinde akla hayale sığmayan nice “senaryo” olduğunu kolayca anlayabilirsiniz.
Örneğin: Şu anda ABD’de düşünülen yaptırımlar arasında Erdoğan ve ailesinin “mal varlığı” ile ilgili “araştırma” maddesi de var. Diyelim ki, bu yaptırım yürürlüğe girdi ve ABD Erdoğan’ın ve yakınlarının mal varlığını araştırma kararı aldı.
Bu kararın alındığı ilk günün ilk dakikasında, “ABD ‘FETÖ’cülerin verdiği sahte belgelerle, Erdoğan’a karşı Davutoğlu’nun TBMM’de yapmak istediği kumpası yürürlüğe koydu” yorumu tüm Havuz Medyasında manşetlere çıkar, ekranlarda birinci haber olur.
Bu gürültü patırtı arasında bir de şöyle bir “şok” başlıklı haberle karşılaşmanız hiç de şaşırtıcı olmaz:
“Akdeniz’deki savaş filomuza Rum gemileri ateş açtı, kahraman filomuz bir Rum kruvazörünü vurdu”.
Gelsin “mehter.”
“Halk bu dolmayı yutmaz” demeyin sakın.
Yutmasına yutmaz da, önüne konan bu dolmaya karşı “ayaklanır mı?”
“Ayaklanır” diyorsanız hayal görüyorsunuz.
HDP’ye, Kürtlere, Rojava’ya ve Cemaat’e karşı yapılanlara sesi soluğu çıkmayanlar, kendilerine yönelecek kumpası göğüsleyemez.
O halde yapılacak iş, “kumpas” başlamadan, tüm kumpasları açığa vurmaktır: Başta 2014 MGK çökertme planını ve
15 Temmuz darbesini…
Çünkü Davutoğlu da oradaydı…