Davos’ta her yıl Ocak ayı içinde bir araya gelen kapitalist devletler bu yıl 50. kez buluştu. Her Davos buluşmasında halkların ve doğanın en kolay ve en ucuz yolla nasıl sömürüye tabi tutulacağı tartışılıyor
Yusuf Gürsucu/ İstanbul
Davos’ta 2020 yılında 50. kez bir araya gelen kapitalist dünyanın değişmeyen ve halkın gözüne sokularak gündemlerine aldıklarını belirttikleri zirvede yine küresel ısınmanın tartışılacağı açıklandı. Küresel ısınma ve iklim değişimi için parmağını kıpırdatmayan Türkiye’den zirveye katılacak olanların Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ve Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal olacağı açıklandı. ABD Başkanı Trump toplantıya katılacağını açıkladı ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce “daha da Davos’a gelmem” tutumundan dolayı Trump’la bir araya gelme şansını kaçırdı denilebilir.
İklim mücadelesinde başarısızlık
Zirvede, küresel ekonominin 2020 yılında yaşayacağı en büyük risk küresel ısınma olarak belirlenirken, dünyanın gelecek 10 yılını en fazla etkileyecek risklerde, iklim değişikliği ve buna bağlı çevresel olaylar tartışılacak. Aşırı hava olayları, iklim değişikliğiyle mücadele ve uyumdaki başarısızlık, doğal afetler, biyolojik çeşitlilik kaybı ve ekosistem tahribatı ve “insan kaynaklı” çevresel zarar ve afetlerin gerçekleşme olasılığı belirlenen en yüksek 5 risk olarak gösterildi. Sorunu insana bağlama çabası içine girildiği anlaşılırken başarısızlık vurgusunun bu süreçten büyümeyi sağlayacak yeni bir yolun henüz belirginleşmemesi anlaşılmalıdır.
Her şey dolara endeksli
Küresel ısınmayı en büyük risk olarak değerlendiren sermaye güçleri halen süren Avustralya yangınlarında 68 milyar dolar, Japonya’da sellerin neden olduğu 9.8 milyar dolar ve Kuzey Kaliforniya’da yaşanan yangında ortaya çıkan 16.5 milyar dolarlık zarara vurgu yapıldı. Adeta katliama uğrayan ağaç ve milyonlarcasının yaşamını yitirdiği hayvanların ve ölen insanların ‘zarar’ kapsamında dolar üzerinden ele alınması dikkat çekici. Yaşanan sürecin kapitalizmin yarattığı bir sonuç olarak görülmesini maskeleme işlevi taşıyan ‘insan etkinlikleri’ vurgusu ise Davos’tan bir şey beklenmemesi gerektiğini gösteriyor.
Greta Thunberg
Salı günü başlayan Davos’a ikinci kez katılacak olan Greta Thunberg, Lozan’da küresel ısınmaya karşı Fridays for Future (Gelecek için Cumalar) tarafından düzenlenen ve 10 bin kişinin katıldığı protesto gösterisinde konuşma yaptı. Greta, “Henüz bir şey görmediğinizi söylemek istiyorum. Nereye varacağımızı görmediniz, sizi temin ederim. Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’na götüreceğimiz mesaj bu” diye belirtti. Küresel boyutta yaşanan ekolojik krizi yaratanların bir araya geldiği Davos’ta ayrıca 50 bin kişilik bir protesto yürüyüşü hazırlığı yapılıyor. Ancak Davos katılımcılarının, Greta’nın vurguladığı gerçekleri hepimizden daha iyi bildiklerini fakat fıtratları gereği, Greta’nın belirttiği mesajı anlamalarının ya da kabul etmelerinin imkansız olduğunu buradan söylemek gerekir. Çünkü onlar cehenneme giden yolun taşlarını döşemekle meşguller.
İklim ve halk isyanları
Davos’un geçtiğimiz 2019 yılı ana ekseni ‘küreselleşmenin oluşturduğu hayal kırıklığı’ olarak belirlendi. Olası isyanların nasıl önleneceği, yeni bir düzenin nasıl inşa edileceği Davos’ta geçen yıl sermaye gündeminin en önemli madesiydi. ‘Dördüncü sanayi devrimi çağında küresel bir mimariyi şekillendirmek, yeni modellerin inşa edildiği bir dünya yaratmak’ olarak özetlenen 2019 Davos görüşmelerinde; iklim değişikliği, çevre sorunları, savaşlar, açlık, terör, enerji, kontrolsüz göç-mülteciler ve popülizm ile artan ırkçılık gibi belirledikleri konu başlıkları ele alındı. Küresel ekonomik büyüme üzerinde İngiltere’nin AB’den anlaşmasız ayrılması, iklim değişikliği ve olası halk isyanları gibi bir dizi ciddi riskin bulunduğu kaydedildi.
Dayanıklı dinamizm
2013 yılı Ocak ayında Davos’ta toplanan küresel sermayenin ana teması ‘Dayanıklı dinamizm’di. Davos’ta, gelecekte bazı sarsıntıların olacağını beklemek ya da tahmin etmek yerine daha iyi bir gelecek için bazı risklerin alınmasının gerektiği ve bu risklere rağmen cesur adımlar atılmasının zorunluluğu vurgulanırken, Avrupa’da yaşanan ekonomi politikaları ve uygulamalarıyla ortaya konan kemer sıkma tedbirlerine karşı halkın öfke duymasını risk olarak değerlendiriyorlardı. Büyük sistemik ve kaotik risklere karşı küresel ve ulusal direnç nasıl artırılabilir başlığı üzerinden birçok kararlar aldılar. “Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da siyasi ve ekonomik dönüşümü doğru idare etmek, korumacı politikaların ve kamulaştırma hamlelerinin, bölgesel ekonomik entegrasyon ve Asya, Afrika ile Amerika’da çok taraflı ekonomik işbirliğinin zedelenmesini engellemek ve kritik önemdeki doğal kaynak arzına “istikrarlı ve makul bir maliyetle erişebilmek” olarak ortaya koydukları amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla başlık olarak ‘dayanıklı dinamizm’ seçilmesi tesadüf değildi.
Doğal kaynağa makul maliyet
Aslında en önemli riskleri ya da korkuları ‘Doğal kaynak arzına ısrarlı ve makul maliyetle’ erişememek. Bu korku onları daha ‘korumacı’ yaparken korudukları tek şey ise kapitalist üretim süreçlerinde sınırsızca ihtiyaç duydukları doğal kaynaklar ve ona ulaşım olanakları olmaktadır. Davos toplantıları başladığından bu yana tek hedefleri sermaye çıkarlarını birbirlerinin üstüne basmadan nasıl organize ederiz sorusuna cevap bulmaktır. 50. kez buluşuyorlarken özellikle 40. toplantıdan sonra gündemlerinde küresel ısınma var. Bu ısınmanın başlıca nedeni kapitalist aşırı üretimlerin yarattığı ekolojik krizdir. Bu sorunu ele alma biçimleri ise kapitalist büyümenin durmaksızın sürdürülmesi üzerine. Ekonomik büyüme emek sömürüsü üzerinden sağlanırken, emek sömürüsünü sürdürebilmek içinse doğal yaşamdan elde ettikleri hammaddeyi elde etmeleri gerekir. Bugüne kadar hammaddeyi yani doğayı sınırsızca kullanan kapitalizm yolun sonuna gelmiş durumda.