Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı dahil çok sayıda komutanın yargılandığı Dargeçit JİTEM Davası’nda 25. duruşma oldu. “Çocuklarımızın kemiklerini kuyularda bulduk” diyen aileler karar verilmesini istedi. Av. Erdal Kuzu, bir önceki mahkeme başkanının delil kararttığını söyledi. Dönemin Dargeçit Cumhuriyet Savcısı Adem Kul’a ise halen ulaşılamadı
Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ile 8 Mart 1996 tarihleri arasında 3’ü çocuk 7 sivil ile birlikte Uzman Çavuş Bilal Batır’ın kaybedilmesine ilişkin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin’in de aralarında bulunduğu 18 sanık hakkında “taammüden öldürmek” suçlamasıyla açılan davanın 25’inci duruşması görüldü.
4 Nisan’da Adıyaman 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya mağdurların avukatı Erdal Kuzu ile kaybedilenlerin yakınlarından Abdülaziz Altunkaynak, Mehmet Coşkun, Ahmet Akyön, Hizni Doğan ve Kasım Aslan katıldı.
Sanıklardan Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren ve bir kısım sanık avukatı bulundukları kentlerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, mahkeme heyeti gelen evrakları okuyarak, 5 yıl önce hakkında tanık olarak dinlenmesi yönünde karar verilen, ancak bugüne kadar “ulaşılamayan” dönemin Dargeçit Cumhuriyet Savcısı Adem Kul’a halen ulaşılamadığını belirtti.
Kireç Kuyusu
Duruşmada ilk olarak kaybedilen Mehmet Emin Aslan’ın oğlu Kasım Aslan, “Artık bizim için de adalet vakti gelmedi mi” diye sorarak, katillerin artık cezalandırılmasını istedi.
Ardından söz alan Abdurrahman Coşkun’un ağabeyi Mehmet Coşkun, “Bildiğiniz gibi 27 sene önce insanlarımızı kaybettik ve mağduruz. Biz mahkemeye geliyoruz ama hiçbir sanık yok. Mehmet Tire’nin yanında çalışan şahıs mahkemede dedi ki; ‘ben terör şubede çalışıyordum. Mehmet Tire ile çıktık, benim arabamda silah patlaması meydana geldi ve Mehmet Tire gözünden yaralandı. Ertesi gün tabura döndük ve infaz gerçekleşti.’ İnfaz ettiklerini ve kireç kuyusuna attıklarını söyledi. Bu kadar şeye rağmen halen tutuklu yok. Kararın bir an önce verilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Tutuklu yargılanmasını talep ediyoruz’
Söz alan Seyhan Doğan’ın kardeşi Hizni Doğan, “Ne diyeceğimizi bilmiyoruz. Eskiden mahkeme kapıları bize kapalıydı. Şimdi açıldı ama yıllardır mahkemeye gelip gidiyoruz. Şimdi bir insan, bir insanı öldürünce hemen faili tutukluyorlar. Ama bu kişiler neden tutuklanmıyor. Faillerin tutuklu yargılanmasını talep ediyoruz” diye belirtti.
‘Çocuklarımızın kemiklerini kuyularda bulduk’
Kaybedilen 12 yaşındaki Davut’un babası Aziz Altunkaynak vahşeti anlattı: “27 yıl kayıp olan çocuklarımızın kemiklerini kuyularda bulduk. Kemikleri kuyudan ben çıkardım. Ama mahkeme halen bizden ‘kanıt’ istiyor. Daha ne kadar kanıt sunmamız gerekiyor? Davut’un annesi de bunun tanığı. Korucular ve Mehmet Tire’nin çeteleri de biliyor. Davut 12 yaşında bir çocuk ve yatağından kaldırıp, ‘Davut bu mu?’ diye soruyorlar. Davut, karakola götürülüp işkence ediliyor ve annesi de bunu görüyor. Sonra bir daha haber alınamadı. Eskiden Dargeçit Cumhuriyeti vardı ve yolları kapalıydı. Jandarmadan izin almadan kimse dışarı çıkamıyordu.”
Mahkemenin “güvenlik” gerekçesiyle Midyat’tan Adıyaman’a taşındığını anımsatan Aziz Altunkaynak, “Hangi sanık Adıyaman’a geldi. Hepsi SEGBİS’le katılıyor. Bu mahkemenin buraya taşınması bize eziyet yapmak içindir. Biz bu sanıkların dışarıda serbest gezmesini istemiyoruz. Bunların tutuklanması gerekiyor. Artık mahkemenin karar vermesi gerekiyor. 27 yıldır biz nefes alamıyoruz” dedi.
Nedim Akyön’ün ağabeyi Ahmet Akyön de, sanıkların bir gün olsun mahkemeye gelmediğini belirterek, artık sonuç almak istediklerini söyledi.
Mahkeme başkanı delil kararttı
Devamında söz alan dava avukatı Erdal Kuzu ise, karar sürecine girilmesini istediklerini kaydederek, “Mahkemenin bu konuda bize bir açıklama yapmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı. Bu sırada araya giren Mahkeme başkanı açıklama yaparak, tanık olarak dinlenmesine karar verilen ancak 5 senedir ulaşılamayan dönemin Dargeçit Cumhuriyet Savcısı Adem Kul’un durumu hakkında karar alma sürecine gireceklerini söyledi.
Av. Kuzu şöyle devam etti: “Müvekkillerimizle bunun değerlendirmesini yapacağız. Yargıya olan güven meselesi Türkiye’de tartışılan bir konu haline gelmiştir. Adem Kul’un dinlenmesi kararı 2017 yılında alınmış. Ancak 5 yıl oldu. Bu kişi hakkında dinleme kararı alındığında hakkında soruşturma da vardı. Bu kişi sonra tutuklandı ve tahliye edildi ama mahkeme UYAP’tan ulaşacağı bilgiye bakmadı. Bir önceki mahkeme başkanı delil kararttı. Ceza yargılamasında her türlü işi yapabilecek kişi delil karartı. Adem Kul bu dosyanın tanığıydı. 5 yıl boyunca bu mahkeme ne olduğu, neresi olduğu belirsiz yerlere tebligat gönderdi. Halbuki UYAP kayıtlarında bu kişinin nerede olduğu belli iken mahkeme neresi olduğu belirsiz yerlere tebligat gönderdi. Bu kişi hakkında cemaat soruşturması yapıldığı bilgisini mahkemeye verdik. Mahkeme, insanların adalete olan güveni ile dalga geçti.”
‘Mütalaa değiştirilmeli’
90’lı yıllarda gözaltında kaybetmenin bir devlet politikası olduğunu dile getiren Av. Kuzu, savcının mütalaasında olayla ilgili kamera kayıtları olmadığı yönündeki değerlendirmesine dikkat çekerek, “Mütalaa diyor ki; 1995 yılında Dargeçit’te kamera kaydı olmadığı için beraat kararı verilmiş. 1995 yılında nerede kamera vardı? Bu aklımızla dalga geçmektir. 1995’te hangi devlet kurumunda kamera vardı. Bunu sanıklar bile söylemedi. Bu mütalaa insanın aklı ve duyguları ile dalga geçen bir mütalaa. Savcı beraat isteyecekse bile mantıklı gerekçeler sunmalı. Bu mütalaa değiştirilmelidir” ifadelerini kullandı.
Dosyada yeteri kadar delil olduğunu dile getiren Kuzu, “Davut Altunkaynak’ın annesi 95 yılından bu yana savcıya oğlunun durumunu anlatıyor. Öldürdüklerini gördüm diyor. MİT raporu da kayıt dışı kaybedilmeyi kabul ediyor. MİT’in kabul ettiği 15 kişiyi dinlettik. Dönemin Kaymakamı kabul etti. Daha ne delil olsun. Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın arkadaşı 50-51 koordinatlarını anlattı. Mağdurların kemiklerinin bulunduğu yer ile Mehmet Tire’nin aracının gittiği yer aynıdır diyor. Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın akıbetini 27 yıldır kimse sormuyor ama biz soruyoruz. Bu dosyayı farklı bir kentte taşımanın amacı unutturmaktı. Aileler bir süre gelir sonra vazgeçer diye beklediler ama aileler vazgeçmedi. 27 yıldır soruyorlar. Kemikleri buldular ve raporlandırdılar. Artık bir karar verilmeli. Bu duruma ‘insanlığa karşı suç değildir’ demek mümkün değil. Sanıkların tutuklu yargılanmasını talep ediyoruz” diye belirtti.
Ara karar
Ardından sırasıyla söz alan sanıklar Hurşit İmren, Mahmut Yılmaz, Faruk Çatak ve Haydar Topçam, mütalaaya katıldıklarını belirterek, beraat talebinde bulundu. Devamında sanık avukatları söz alırken, Hurşit İmren’in avukatı Metin Şenay, mahkemede anlatılan olaylar için “Olayla alakası olmayan bir takım hikayeler anlatılıyor. Beraat istiyoruz” şeklinde konuştu.
Avukatın sözlerine aileler tepki gösterirken, Hizni Doğan, anlattıklarının hikaye değil gerçek olduğunu belirtti. Mahkeme başkanı, karşılıklı tartışma yapılmaması uyarısında bulundu.
Sanıklardan Haydar Topçam’ın avukatı Nazmi Gökçe de, sanıklar hakkında karar verilmediğini bu nedenle mağdur ailelerinin sanıklara katil demesinin zapta geçirilmesini istedi.
Savcılık mütalaasını tekrar ederken, avukat Kuzu, katil kelimesine dönük sanık avukatlarının tutumuna değinerek, “Bu kişilerin katil olduğunu söyleyen sadece biz değil, Cumhuriyet savcısının da kendisidir. Biz başından beri bu kişilerin katil olduğunu söylüyoruz. Her defasında müvekkillerimizi bu şekilde tehdit ederek, baskı altına almak istemelerini de kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Ardından ara kararını açıklayan mahkeme sanıkların tutuklanması taleplerini reddederek, sanıkların yurtdışına çıkış yasağı yönündeki adli kontrol talebinin devamına, tanık hakkındaki kovuşturma dosyasının akıbetinin Yargıtay’dan sorulmasına karar vererek duruşmayı 4 Temmuz’a erteledi.
MARDİN