Demokratik Alevi Dernekleri Eş Genel Başkanı Musa Kulu iktidarın cemevlerine yönelik ziyaretlerini değerlendirdi: İktidar kendi Alevisini yaratmaya çalışıyor ama asla başarılı olamayacak
Alevilere yönelik her dönem gelişen sistematik saldırılar, AKP iktidarının ötekileştirici politikaları artarak devam ediyor. Bu saldırıların son halkası, 30 Temmuz’da Ankara’da bulunan Şah-ı Merdan Kültür Evleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ana Fatma Cemevi, Gökçebel Köy Derneği ve Türkmen Alevi Bektaşı Vakfı Genel Merkezi’ne eş zamanlı saldırı gerçekleştirildi. Daha önce Alevileri hedef göstererek saldırılara zemin hazırlayan AKP’nin, son saldırılar sonrası yaptığı açıklamalar dikkat çekti.
Saldırıyı “kınama” açıklamalarının yanı sıra AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Hüseyin Gazi Cemevi’ne ziyareti tartışma konusu oldu. Saldırıların seçim öncesi senaryolar olduğuna işaret eden Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Musa Kulu MA’dan Eylem Akdağ’a konuştu. Kulu, AKP’nin seçimler öncesi kendi Alevisni yaratma gayretinde olduğunu söyledi
Abdülhamit zihniyeti
Türkiye de “öteki” olarak tanımlanan her kesimin hedef olduğunu ifade eden Kulu, “Tarihsel hafızamızı zorlarsak, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkede yaşayan, öteki bütün toplumlar hedef olmuştur. Anadolu’nun Selçuklu dönemindeki Alevi toplumsallığı ülkenin yüzde 80’ninden fazlasını oluşturuyordu. Zaman içerisinde asimilasyon politikasıyla bu eritildi. Osmanlı’da devam etti, Yavuz Sultan Selim’le zirve yaşadı. 2’inci Mahmut Fermanı ile başka şeyler yaşandı, Abdülhamit’e geldiğinde arttı. Tayyip ve Bahçeli zihniyeti tam Abdülhamit zihniyetinin devamıdır” dedi.
‘Devamlılık esastır’
“Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı bakiresi üzerine kuruldu” diyen Kulu, “1924 yılında Tekke ve Zaviyeler kapatıldıktan sonra yani Şafi mezhebi medreseler de dâhil, Alevilerin ocakları, tekkeleri dâhil hepsine el konuldu. Genç Türkiye Cumhuriyeti, herkesi Türk ve Müslüman yapma projesinin değnekçisidir ve Abdülhamit’in devamdır. Teşkilatı Mashura’nın devamıdır, hiç fark eden bir şey yok. Herkesin bildiği gibi özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenler, ‘devamlılık esastır’ der. Aynı proje, aynı mantık, aynı zihniyeti yerleştirmek ve diğerlerini bitirerek, farklı olan inanç, kültür ve dilleri yok sayarak, inkar ederek, herkesi Türk ve Müslüman yapma projesi 100 yıldır sürdürülüyor” diye konuştu.
Yaşanan katliamlar
Kulu, Alevilerin ve ötekileştirilen kesimlerin maruz kaldığı katliamları hatırlatarak, “Genç Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk soykırım Koçgiri’de başlar. Koçgiri de Alevi coğrafyasıdır ve aynı zamanda Kürt coğrafyasıdır. Şeyh Sait ile devam eder, Ağrı Zilan’da devam eder, en son Alevi ocaklarının, dergâhlarının, atalarının Dersim coğrafyasına gelir ve en büyük soykırımı da burada gerçekleştirir. Tarihte bir nottur; Ağrı ayaklanmasından sonra Ağrı’da bir dağın tepesine bir mezar kazılır, ‘Kürdistan burada meftundur’ derler. Dersim’de de ‘Aleviler burada meftundur’ diyerek önderlerini, liderlerini asarak, göç ettirerek, katlederek bunu yaptılar, bitti mi? Bitmedi. Maraş’ta, Malatya’da, Sivas’ta devam etti. Bitti mi? Hayır, hala bölgede Alevilerin evlerine işaret konur, hala Aleviler inancından dolayı aşağılanır, kimliğinden dolayı aşağılanırlar ve katli vaciptir. Çünkü Türk ve Müslüman olmayanın bu ülkede sadece köle olmaya hakkı vardır. Bu devletin zihin kodlarında yazılıdır şimdi hal böyle olunca da bu zihniyet sürekli sürüp devam eder” diye anlattı.
Rejim düşman yaratıyor
Kulu, AKP-MHP ittifakını “Türk İslam Devleti sentezinin sonu” olarak nitelendirerek, “Tek adam rejimi artık yönetemez hale geldiğinde, kendisine yeniden düşman üretmek zorundadır. Peki düşmanı nasıl üretirsiniz, en dirençli, en direngen, sorgulayan toplumları hedef alarak ve hem İslami yani dini kullanarak ve milliyetçiliği kullanarak. Şimdi geldiğimiz noktada devletin elinde ne Suriye kozu kaldı ne de Irak kozu kaldı. Dışarıya saldırarak, düşman üreterek, içeriyi terbiye etmeye çalışıyor. Bununla kendi iktidarını biraz daha yaşatmak ve kendi devlet oluşum kodlarını ayakta tutmak istiyor. İşte bu yönetememe halidir, iş buraya geldiğinde sistem düşman üreterek, ‘bu tehlikelidir, devletimizi koruyoruz, iktidarımızı koruyoruz, cumhuriyeti kuruyoruz’ diyor. En son İran’a ve Rusya’ya teslim olmak zorunda kaldı. Suriye ile yeniden görüşme oldu, Esed’den Esad’a geldik, Esad’dan da kardeş Esad’a geleceğiz” şeklinde konuştu.
Kendi Alevisini yaratmak istiyorlar
Ülkenin seçim sürecine girdiğini dile getiren Kulu, “Daha öncesinde 2009’larda başlayan Alevi açılımları bir sıfırla bitti. İktidar kendi Alevi’sini yaratma peşinde. Bunun için Alevi devşirmelerle, kendi yetiştirdiği insanları kurumların başlarına getirerek, o gücü biraz daha azaltmak için böyle bir çabanın içinde. İşte Hüseyin Gazi ziyareti tam da bunun ürünüdür. Hem toplumun buna karşı refleksini gördü. Diğer yandan da kendi Alevi’sini yaratmak için böyle bir çabaya ihtiyaç vardı. Bunların hepsi geçmişte Atatürk, İnönü, Menderes, Demirel ve Tayyip döneminde tekrarlanan birer küçük senaryo ve kandırmacadan öte hiçbir şey ifade etmez. Bunların altını çizmek gerekiyor. Başarabilirler mi? Asla başaramazlar” ifadelerini kullandı.
Katliamlarla yüzleşilmeli
İktidarın ziyaretlerinin bir anlam ifade etmediğini, yüzleşmesi gerektiğinin altını çizen Kulu, sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP’nin yüzleşme imkanı yok. Çünkü kendi kültürel, inanç ve yönetme kodları asla yüzleşmeye müsait değildir. Böyle olduğu için yüzleşme olmaz. Yüzleşme olabilmesi için devletin bütün günahlarını kabul etmesi gerekir, Osmanlı’nın, cumhuriyetin ve kendi döneminde yaptıklarını kabul etmesi gerekiyor. Madımak’la, Maraş’la, Dersim’le, Şeyh Said’le yüzleşmesi lazım. Bunları yapma imkanı yok. Çünkü ne zihin dünyası ne inanç dünyası ne de devletsel dünyası buna asla uygun değil. Böyle bir şey yapmaz ama ne yapar, bazen ‘mış’ gibi yaparak günü kurtarmaya çalışır. Ama hakikat dimdik ayaktadır, bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa 50 sene sonra bu sistem, devlet Kürtlerle de Alevilerle de Çerkez, Arap yani bu toplumla, zulüm ettiği herkesle yüzleşmek zorundadır.”
Alevilerin sadece kendi dili, inancı, kültürü ve hafızasıyla yaşamak istediğini vurgulayan Kulu, şunları söyledi: “Ama bu ülkenin sahibi olarak, ötekisi, kiracısı, emanetçisi olarak değil. Biz buradaydık. Biz buranın asıl sahipleriyiz. Geldiler buraya, biz bağrımızı açtık, hiç sorgulamadık, çünkü sureti haktandır. Ama bizi köle yapmaya çalıştılar, biz tarih boyunca köle olmamak için direndik, bugünde inancımızı, kültürümüzü, dilimizi, tarihsel hafızamızı yaşamak gibi bir umudumuz, çabamız var. Bundan asla vazgeçmeyeceğiz.”