Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti birçok yönde Osmanlı ile radikal bir kopuş yaşayamadı. Osmanlı devletinde kutsal olan birçok şahsiyet ve kurum, ulus devletin kurumları ile devam edildi. 3 Mart 1924’te Hilafet kaldırılır yerine, Tek Adam zihniyeti kendini gösterir. 4 Mart 1924’te Şeyhülislamlık yerine Din İşleri Başkanlığı kurulur, bu kurum daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığı ismini alır. Cumhuriyet için din, ulus devlet anlayışının inşasında vazgeçilmeyen ama söylem boyutunda karşı olunan bir aygıttır.
Yeni kurulan ulus devlet anlayışı toplumsal alanda meşruiyet bulmakta zorlandı. “Çağdaş uygarlık” esprisi başlı başına tektipleştirme siyasetiydi. Rıza toplumu sürekleri şunu biliyorlardı; çağdaş uygarlık tarihi savaşlar ve katliamlar tarihidir. Savaştan, şiddetten, ölümden, sürgünden, tacizden, tecavüzden, açlıktan, katliamdan, asimilasyondan ve göz yaşından bağımsız değildir.
Cumhuriyet modernitesi için, Rêya Hakk Alevî inancı ve Dersim bir çıbandı, bir an önce patlatılmalıydı. Yeni sistem için Dersim hem etnik yapı hem de inanç bakımından ötekisidir. Etnik olarak Kürt, inanç olarak Rêya Hakk Alevî olan Dersimli çağdaş uygarlıkla tanışmalıydı! Bir an önce Dersim “Türklük sözleşmesine” tabi olmalıydı.
Dersimde yaşanan Rêya Hakk Alevî inancının dili Dersimlinin anadiliydi. Binlerce yıldır Aryenik damarın en kadim inancını yaşıyor, dilini konuşuyor, erkânını anadiliyle yürütüyordu. Tekçi ulus devlet anlayışına uymayan Dersim Tedip ve tenkil edilmeliydi. Bu şakiler, bu vahşi insanlar, medeniyetle tanışmalıydı! Dersim’i terbiye etmek uzun erimli bir devlet aklıydı.
Cumhuriyet modernitesi “ötekilere” yönelik her türlü zor aygıtını kullandı, bu yöntemle başa çıkamayınca toplum kültürel Soykırıma tabi tutuldu. Bu siyaset anlayışı, üç aşamalı bir planlama ile uygulandı. Rapor hazırlama, katliam ve katliam sonrası asimilasyon siyaseti. Birinci aşama; misyoner tarzı çalışma, rapor oluşturma aşaması. Bu raporlaşmayla Dersim’in kültürel ve sosyolojik dokusu hakkında bilgi sahibi olundu,istihbarati veriler toplanıldı.
Hazırlanan raporlarda “Dersim bir tümördür, vücuttan atılmalıdır” söylemi öldürüleceklerin insan olmadıklarına kamuoyunu inandırmaktı. Amaç öldürülecekleri insanlıktan çıkarmaktı. Öldürmeye gelenlerin bu zulmü gerçekleştirmeleri için beyinlerinde öldürüleceklerin insan olmadıklarına dair inancı yerleştirmek gerekiyordu. Bu inanç çeşitli ideolojik aygıtlarla kökleşince çok rahatlıkla hamile kadınların karnındaki bebeğin cinsiyeti ile ilgili iddiaya girilirdi! “Vahşi, barbar, çağdışı, şaki, zındık, kâfir, sergerde” gibi sıfatlarla tanımlamak, toplumu insanlıktan çıkarmaktır, bu tanımlama ile öldürmeye ve katliama gerekçe yapılıyordu. Şeyh Sait’e İngiliz destekçisi, Seyit Rıza”ya Şaki, bölücü derseniz, bütün ideolojik aygıtlarınızla bunu sürekli tutarsanız Katliama meşruiyet sağlarsınız!
Kerbela’daki direnen inanç gerçekliği, Hüseynî duruş, Mansur’daki felsefi derinlik, Pir Sultan’daki direnç Sey Rıza ‘da devriye oldu.