Alevilere yönelik bütün saldırılar planlı, organize saldırılardır. İster katliam düzeyindeki saldırılar olsun, ister kurumlara, hanelere yönelik saldırılar olsun hepsinin nedeni vardır ve Meczup kişiler tarafından yapılan saldırılar değildir.
Zeynel Kete
Hakikatin yalan, yalanın da hakikat gibi göründüğü bir dönemdeyiz (Adorno)
Kaos ve kriz halini yaşayan sistemlerin hedefinde sürekli ötekiler vardır. Kendi tabanlarına ise yaşanan sürecin abartıldığı, geçici olduğu, hatta kader olduğu, uluslararası güçlerin, iç ve dış mihrakların kendilerine düşman oldukları şeklindeki bir algıyı sürekli dolaşımda tutarlar.
Kriz ve kaos halinin derinleşmesi ile beraber farklı dil, kültür ve inanca sahip bireyler, kurumlar, toplumsal dinamikler devamlı baskılanır. Bu yapıların ve bireylerin kendi toplumsal hakikatleri ile ikrarlaşmalarının önü kesilmeye çalışılır ya da bu hakikate uygun kurumlaşmalar engellenir, kurumların içeriği boşaltılır, işlevsel hale gelmesi engellenir. Başka bir ifade ile zamana yayarak ya teslim alınmaya çalışılır ya da taksitle asimilasyon uygulanır. Resmi ideolojinin dışında kalan tüm farklılıklar her an ve her yerde ötekileştirilir. Farklılıkları temsil eden birey ve kurumlar saldırıya açık hale gelir. Son dönemlerde periyodik olarak bazı Alevi kurumlarına, hanelerine yönelik baskıları bu çerçevede değerlendirmek daha gerçekçi olacaktır.
AKP ve MHP koalisyonu şahsında Türkiye’de yaşanan yönetememe krizinin faturası başta emekçiler olmak üzere, sistem karşıtı güçlere kesilmektedir. Yaşadığımız sürecin kaotik niteliğine yönelik olarak, sürecin nasıl sonuçlanacağına, yeni süreçte kimlerin görev alacağına dair bilinmezlik, çoğu siyasi oluşumlar, araştırma, inceleme ve strateji şirketleri tarafından değerlendirilmektedir. Özellikle hükümetten beslenen medya gurupları ve birçok araştırma şirketinin bir dediğinin ötekini tutmaması bilinçli bir tercihtir. Sürekli bir belirsizlik ve kaos halini canlı tutmak toplumu var olan yönetim anlayışına biat etmeyi sağlamaktır veya alternatifsizliğe ikna etmektir.
Hiç bir şey bilinmez, bugün gerçek olan yarın yalan olabilir, yaşanan kriz yapay bir krizdir, halk süreçten memnundur, geçmiş daha kötüydü, AKP-MHP hükümetinden başka hiç bir oluşum mevcut sorunları çözemez, kimse sokağa çıkıp hak arama hakkını kullanmasın, sokaklar kan gölüne döner, ekonomik, sosyal, siyasal kriz derinleşir, şeklindeki söylemlerle propaganda yapılarak, korku iklimi yayarak toplum teslim alınmak isteniyor. Mevcut altılı masanın bu korku iklimini aşacak bir projelerinin olmaması, sadece kişi karşıtlığı üzerinden siyaset yapmaları krizin derinleşmesinde önemle etkili olmuştur.
Ankara’da Alevi kurumlarına eş zamanlı yapılan baskılar bu kaotik ortamda derin aklın mutfağında pişirilmiş, masa başı çalışmanın alana uygulanmasıdır. Seçim sürecinde Alevi toplumuna açık ve net bir mesaj verilmek isteniyor: Ya Cumhur ittifakı ya da millet ittifakının içinde yer alın, üçüncü bir alanın bileşeni olmayın, yoksa başınıza neler geleceğini varın siz düşünün mesajı verilmek istendi. Saldırı zamanın ruhu ve Alevilerin hakikat arayışı göz önüne alındığında Sivas-Madımak katliamına benzerlik gösteriyor. Her iki dönemde Alevi toplumu demokratik siyaset yapan toplumsal dinamiklerden, tarihsel hakikatleri ile ikrarlaşmaktan uzak tutulmaya çalışılması hedeflendi. Saldırıyı yapanın çok erken şekilde bulunduğunun söylenmesi işin bir üst akıl tarafından tertiplendiğinin işaretidir.
Alevilere yönelik bütün saldırılar planlı, organize saldırılardır. İster katliam düzeyindeki saldırılar olsun, ister kurumlara, hanelere yönelik saldırılar olsun hepsinin nedeni vardır ve Meczup kişiler tarafından yapılan saldırılar değildir. Tekçi anlayışların sürekli karşıtlık oluşturarak, düşman yaratarak, karşıtlıkları derinleştirerek toplumun daha rahat yönetilmesi, baskı altına alınması anlayışıdır.
Cumhuriyetin 100.yılı tamamlanıp ikinci yüzyılına girerken, ulus devlet anlayışının kendisini yeniden inşa etme sürecidir. Bu süreçte Türk-İslam Aleviliği inşa etmeye çalışırken, Hakikatçı damar ise kontrollü bir şekilde Şiilik içerisinde eritilmeye çalışılır. Üst akıl Aleviliği inşa etmeye çalışırken, Alevileri nesneleştirerek resmi ideolojinin solcu, seküler, laik Türk-İslam kanadına yedeklemeye çalışıyor. Mevcut Türk-İslam-Hanefi anlayışı ile iç ve dış siyaset krizi atlatılamayacağı biliniyor. Laik, seküler kanat üzerinden Alevilik, Modern Türk-İslam Aleviliği haline getirilerek sermaye ve iktidar sahiplerine yeni pazarlar için ortam hazırlama planları yapılacak. Bu yönüyle Alevilik resmi ideolojinin solcu kanadının öznesi değil, nesnesi halindedir. Bu plan aynı zamanda kültürel soykırımdır.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken Alevilere yönelik bu kültürel soykırımın yaşanmasına en çok hangi kişiler ve kurumlar görev alacaktır? Bu görevi alan kişi ya da kurumlara hangi ödüller verilecektir? “Soykırımı en fazla uygulayan kurum ve kişiler ile soykırıma en çok yatan kişilerin kendilerini toplumun en iyileri, en akıllıları, en değerlileri görmesi sağlanır.”