Ata’nın kızları, ülkenin bilumum gericilerine, anti-laiklerine, softalarına, yobazlarına, cumhuriyet düşmanlarına, kara sakallılarına, kara cübbelilerine ağızlarının payını veriyor, Sırbistan’ı yenip Türkiye’yi tarihinde ilk defa Avrupa Voleybol Şampiyonu yaparken rakip sahaya vurdukları ve sayı aldıran smaçları, cumhuriyet değerlerine savaş açmış bu güruhun da ağzının ağzının üstüne yapıştırarak gericiliğe karşı açılmış savaşta nasıl da muhkem bir mevzi kazandırıyorlar.
Yukarıdaki paragraftaki ruh hali sosyal medyadan bugünkü gazete manşetlerine, bütün ulusolculardan sözüm ona solcu, sosyalist, feminist tüm ülke muhaliflerinin diline sinmiş halde. Sosyal medyadan yağmur gibi paylaşımlar iniyor, “Cumhuriyet Kızlarının” şampiyon olmasından kahrolan ağzı salyalı kara sakallı kara cübbeli insanların ellerine tutturulmuş Sırbistan bayraklı fotoğraflar eşliğinde. Kaybedilen seçimlerin rövanşı alınmış, ülkenin üzerinde katman katman kümelenmiş kara bulutlar şampiyonluğu getiren smaçlarla dağıtılmış, aydınlık yarınlar için muazzam bir umut kaynağı yaratılmıştır. Bütün gerici saldırılara, giydikleri kısa şortlara, Ebrar’ın cinsel kimliğine yönelmiş hakaretlere karşı muazzam bir zafer kazanılmıştır. Bu zavallıca züğürt tesellisi, iktidar karşısında nerdeyse yüz yıla varan egemenliğini, ülkenin sahipliğini, efendiliğini kaybetmiş, neredeyse bütün kutsalları çiğnenmişken sosyal medyada cengaverlik yapmak dışında buna dair ciddi bir itiraz ve muhalefet geliştirememiş ulusalcı Kemalist muhalefetin post travmatik stres bozukluğunun ağır semptomlarından birisine daha şahit oluyoruz aslında bu voleybol başarısı vesilesiyle.
Elbette kadın cinayetlerinin bu kadar ayyuka çıktığı, kadınların yaşamın her alanındaki özgürlüklerinin her gün milim milim tırpanlandığı koşullarda, kadınların kazandığı her başarı son derece değerlidir, kadınların öznesi olduğu her başarı kadın düşmanlığında gemiyi azıya alan bu zihniyete karşı kazanılmış bir mevzidir. LGBTİ+ bireylere karşı her türlü nefret dilinin ve nefret suçunun rahatça sergilendiği bir süreçte, bu kimliğine cesurca sahip çıkan Ebrar’ın bu başarıdaki payı, bu nefret diline karşı kazanılmış bir mevzidir. Fakat bu başarının bu kadar abartılması, bunca yokluğun, yoksulluğun, yalan, talan düzeninin müsebbibi bir iktidara karşı hakiki bir muhalefet oluşturamayanların spordaki bir başarı üzerinden adeta iktidara ve sahip olduğu ideolojiye diz çöktürdüğü zannına kapılmalarının; siyasetçilerin, kendine sanatçı, yazar, gazeteci, aydın, feminist diyenlerin bu şehvetli söylemlere katılarak kitleleri de bu zanlarına ortak etmelerinin, kitleleri sahte zafer sarhoşluğuna sürüklemekten, iktidarın değirmenine su taşımaktan başka bir işe yaradığı yok. İktidar kendisi istese, planlasa bu koşullarda kitleleri böylesine oyalayacak, gerçek gündemden ve gerçek muhalefetten uzaklaştıracak bir sahte zafer yaratamazdı. Bu zaferi, iktidar kendisi planlamış denebilirdi ama iktidarın ulaştığı kibir katsayısı kendi işine gelse bile böyle bir zafer hazzı, sevinci yaşamasına izin vermez karşı kamptakilerin.
İşin trajik olan yanı ise sokakta, fabrikada, tarlada, parkta, okulda, bakkalda, markette, her saniye, her dakika adım adım bu yıkım iktidarına karşı halkı örgütlemesi gereken solcular ve sosyalistlerin de bu hezeyana kapılmaları; ülke sahipliğini, ülkenin efendiliğini kaybetmiş ulusalcıların ızdıraplarına teselli yaratan bu sahte zafer sarhoşluğuna kapılmış olmaları. Kendine sol, sosyalist diyen partilerin, grupların, şahısların kendilerini bir an önce ulusalcılarla kurdukları ortak mağduriyet duygudaşlığından kurtarmaları gerekir. Evet mücadelede ulusalcılarla ortaklık edilecek ortak bir hasım var, fakat ulusalcı ideolojinin aynı zamanda bugünkü iktidarı yaratan sebep olduğu unutulmadan, olası bir zaferde ulusalcı zihniyetin en az şimdiki iktidar sahipleri kadar mücadele edilmesi gereken bir zihniyet olduğu unutulmadan.