Cumhuriyet gazetesinde yönetim değişti. Yeni kadro “muhbir” ağırlıklı. Çalışma arkadaşları tutuklu iken onlar aleyhine savcılığa ifade vermiş Alev Coşkun, Mustafa Balbay ve benzeri şahıslar bunlar. Bu, meselenin ahlaki boyutu. Ekonomik açıdan bakılınca, kriz ve kağıt sıkıntısı yanında basılı medya tirajlarının dünya genelinde sürekli düşme eğilimi gösterdiği ve dijital yayın dışında hayatta kalma şansının ortadan kalkmaya yüz tuttuğu bir dönem söz konusu. Yeni yönetim, bu ekonomik gerekçelerle tasfiyeye bile yönelebilir.
Politik anlamda bu operasyonun Reis kaynaklı olduğu aşikar. Reis’in Cumhuriyet nefretini tetikleyen son gelişme MİT tırları ile ilgili haberdi. Bu haber, demokrasilerde olacağı üzere ne yalanlandı ne aksi iddia ve ispat edildi ne de tekzip edildi. Bunlar yerine haberi yapanlar tutuklandı, yargılandı, haber kaynağı araştırılarak bu kaynaklar da hapse atıldı.
Haber halen yalanlanmış değil. Son gelişme ise, yakın zamanda Ahmet Altan’ın bir yazısının yayınlanması üzerinden Cumhuriyet okurları ve yazarları arasında yürüyen tartışma oldu. Altan’ın Taraf gazetesi yöneticisi olarak Ergenekon tutuklamalarında AKP ve Gülen cemaati adına oynadığı rol hatırlandı ve Cumhuriyet çizgisinden sapmanın göstergesi olarak yorumlandı.
Cumhuriyet vakfının yeni yönetimi yaptığı açıklamada, büyük harflerle Atatürk ve Yunus Nadi çizgisine geri dönüldüğünü yani Cumhuriyet’in aslına rücu ettiğini belirtiyor. Böylelikle meselenin tarihsel boyutu da vurgulanmış oluyor. O halde şu sorular sorulmayı hak ediyor: Cumhuriyet kökeninde ne idi? Nasıl bir evrim geçirdi ya da geçirdi mi? Bu operasyon ile hangi konumdan alınarak hangi rotaya yeniden sokulması hedefleniyor? Cumhuriyet, Mustafa Kemal’in talimatıyla dönemin İstanbul merkezli basınına alternatif olarak Yunus Nadi tarafından kuruluyor. Kurulmakta olan cumhuriyet rejiminin ve onunla aynı anlama gelmek üzere CHP’nin basın bülteni işlevini görüyor uzun yıllar.
1970’li yıllara yaklaşılırken gelişmekte olan CHP dışı Türkiye soluna açılmaya başlıyor. Ama CHP de eşzamanlı olarak açılıyor; “ortanın solu” oluyor. 1970’ler boyunca süren çatışmalı ortamda solun başlıca iletişim araçlarından biri oluyor Cumhuriyet. Yön dergisinde üretilmiş olan fikirlerin etkisi altında İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu gibi gazeteci yazarların öncülüğünde sol Kemalist bir rotaya oturuyor. 1980 darbesinden sonraki dönemde yine merkez sol bir çizgide yayınını sürdürüyor.
1990’lı yıllarda ise “laikçi” ve üniter devletçi katı bir pozisyon alıyor. DSP ve CHP de aynı çizgide ve Cumhuriyet iyi tiraj yapıyor o yıllarda. 2000’li yıllarda İlhan Selçuk’a kadar uzanan Ergenekon operasyonları gazeteyi darbeliyor. Son yıllarda katı laikçi ve hatta üniter devletçi çizgide esnemeler gözleniyor; demokratik haklar temelinde daha liberal bir muhalif konuma yaklaşıyor.
Dikkatli bakarsak CHP’de de son yıllarda benzer açılımlar yaşandığını söyleyebiliriz. Işte böyle bir momentte iken, demokrasi ve barış maskesini çıkarıp tek millet tek vatan tek din vb. bayrağını MHP ve Baykal CHP’sinden devralmaya karar veren siyasal iktidarın nezdinde “hain, fetöcü” vb. konuma düşmüş oldu. Herşey “tek” olunca medya da tek olacak zahir. Kadim derin devlet erbabı ile İslamcı iktidar arasında Haziran 2015 seçimleri ertesinde sağlanan ateşkes (Baykal-Erdoğan görüşmesi) bir süredir açık ittifaka dönüşmüş bulunuyor. Birleştirici korkunun Kürt meselesi olduğu, ittifakın yarattığı sonuçlara baktığımızda açık biçimde ortada.
Cumhuriyet operasyonu ile aynı gün, HDP lideri Selahattin Demirtaş konuşma yapmış olma “suçundan” dolayı dört yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu ittifak sağlandığı andan itibaren Cumhuriyet gazetesi de hem devlet hem de siyasal iktidar tarafından rotadan sapmış olarak görülmeye başlandı. Cumhuriyet’in tarihçesi, CHP’nin ve anaakım Türk solunun tarihçesi ile neredeyse bire bir örtüşüyor; sağcı iktidarlara muhalif ama devletine her zaman sadık. Şer nereden geliyorsa hayır da oradan gelir hesabı. Devlet açılım yaparsa o da yapabiliyor. Ama açılım tersine döndüğünde yeniden ayar gerekiyor. Işte gazetenin şimdi yediği operasyon da özü itibarıyla belli ki bir devlet ayarı.
Yakında CHP’de de benzer operasyonlar olursa şaşırmayalım.