Cumhurbaşkanlığı’nın 15 Temmuz askeri kalkışmanın yıl dönümü dolayısıyla yayınladığı 42 sayfalık raporda binlerce Kürt siyasetçi, hukukçu ve gazetecini tutuklandığı ‘KCK davaları’, ‘Kumpas dava’ olarak tanımlandı.
Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde, 15 Temmuz askeri kalkışmanın yıl dönümü dolayısıyla 42 sayfalık bir rapor hazırlandı. “10 soruda 15 Temmuz darbe girişimi ve Fettullahçı terör örgütü” ismiyle hazırlanan raporda, “FETÖ”nün Türkiye’de seçilmiş ve meşru iktidarı illegal yollarla devirme stratejisinin 2012 yılında açığa çıktığı iddia edilerek, 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve eski MİT’çiler Emre Taner ile Afet Güneş’in şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmasının ilk belirtisi olduğuna yer verildi. MİT’çilerin ifadeye çağrılması “FETÖ mensubu yapıların” seçilmiş iradeye karşı açıktan yaptıkları ilk “yasa dışı hamle” olarak tanımlanan raporda, “Bu hadise FETÖ’nün devlet içine, çoğu zaman illegal yollarla sızmış mensuplarının bir vesayet rejimi kurarak, seçilmiş hükûmeti hedef almasının en görünür eylemi olacaktı. Bu operasyon ile FETÖ hem Kürt meselesinde çözümü sabote etmeyi, hem de hâkim olamadığı MİT’i ele geçirmeyi hedefliyordu” ifadelerine yer verildi.
‘FETÖ’yle ücadele ulusal güvenlik stratejisidir’
Raporda, “FETÖ” yapılanmasının TSK içinde 40 yıllık bir sızma faaliyeti olduğunun birçok üst düzey askeri yetkili tarafından raporlandı belirtilerek, “FETÖ yapılanmasının Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde 40 yıllık bir sızma faaliyeti olduğu birçok üst düzey askerî yetkili tarafından defalarca raporlanmış ve dile getirilmişti. 2014 yılında FETÖ bir terör örgütü olarak tanındı ve FETÖ ile mücadele ulusal güvenlik stratejisi olarak belirlendi. Bu minvalde TSK içindeki FETÖ yapılanmasının tasfiye edilmesi için bir strateji geliştirilmeye başlandı ve 2016 yılının Ağustos ayında gerçekleşecek Yüksek Askerî Şura ile FETÖ’cü askerlerin görevden alınması bekleniyordu. Darbenin zamanlaması ve motivasyonu hükûmetin bu hamlesi ile açıklanmaktadır” denildi.
Ahmet Şık’ın tutuklanması ‘Muhalefeti susturma’
Raporda, gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklandığı Oda TV davası için “Muhalifleri susturma” değerlendirmesi yapılırken, Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayeti içinde “ordudaki tasfiye sürecini yönlendirme” değerlendirmesi yapıldı.
Raporda, Gülen Cemaati için yapılan değerlendirme de “Gülen, Batı taraftarı bir imaj çizmeye çalışsa da vaazlarında radikal görüşler savunmuştur. ABD’yi ‘vicdansız düşman’ olarak tanımlayan Gülen’in anti-semitist birçok ifadesi vardır. Bununla beraber kadınlara şiddet uygulanmasını meşrulaştıran görüşleriyle de bilinmektedir” denildi.
KCK davaları kumpasa kararına rağmen onandı
Raporda yer alan “Kumpas davaları” ismi altında Ergenekon, Balyoz, KCK, Selam-Tevhid, Tahşiye, Askerî Casusluk davaları yer aldı. Söz konusu davalar için “Bu davalarda sahte delil ve kurgu mahkemeler ile rakiplerini tasfiye ettiği ortaya çıktı” ifadeleri yer aldı. Her ne kadar KCK davaları “Kumpas davası” olarak gösterilse de, yargılamalar aralıksız bir şekilde devam ediyor. Avukatların “Bu davaların delillerini toplayan polisler, soruşturmasını yürüten ve iddianamesini hazırlayan savcılar, yargılamasını yapan mahkeme heyetleri FETÖ’den ihraç edildi ya da cezaevine konuldu. Bu davaların düşmesi gerekir” taleplerine rağmen “Diyarbakır KCK Ana Davası” olarak bilinen Kürt siyasetçilerin yargılandığı dava başta olmak üzere birçok dava da yüzlerce yıllık cezalar verilerek, onandı. “İstanbul KCK Ana Davası”, “KCK Basın Davası”, “KCK Avukatlar Davası”, “KCK Önderlik Komitesi Davası” gibi Kürt siyasetçi, hukukçu, gazetecilerin yargılandığı davalarda devam ediyor.
Raporda “Kumpas davaları” olarak tanımlanan Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davalarında da beraat kararları verilerek davalar düşürüldü.
Yasadışı dinlemeler
Raporda, “Yasadışı dinlemeler” başlığında ise “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yakın çevresi, siyasetçi, gazeteci, yazar, STK temsilcileri ve iş adamlarının aralarında bulunduğu binlerce kişiyi senelerce dinlediği ortaya çıktı” denildi. Kürt siyasetçilerin, hukukçuların ve gazetecilerin yargılandığı davalarda en temel “delil” olarak ortam ve telefon dinlemeleri dosyalarda yer alıyor.
HDP’nin söylemine yer verilmedi
Darbe girişimi gecesi ve sonrasında sokağa çıkan insanlardan siyasi parti dağılımı yapıldığında CHP’nin yüzde 37,7, MHP’nin yüzde 65, HDP’nin yüzde 58’inin sokağa çıktığı belirtilen raporda, siyasi parti, sivil toplum örgütleri ile dini liderlerin darbeye karşı mesajlarına yer verilirken, HDP’nin darbe karşıtı söylemlerine yer verilmedi.
Reyhanlı Katliamı içinde raporda, “2013 yılında gerçekleşen ve 52 kişinin ölümü ile sonuçlanan Reyhanlı Katliamı’nın da MİT’ten gelen istihbarata rağmen FETÖ mensupları tarafından kasıtlı olarak engellenmediği kanıtlandı” ifadelerine yer verildi.