Bu hafta da polis engelliyle karşılaşan Cumartesi Anneleri, “Hem yakınlarımızı vermiyorsunuz hem de onları aramamıza engel oluyorsunuz” diyerek, sadece adalet istediklerini belirtti.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, 707’nci haftada da polis engeliyle karşılaştı. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen Cumartesi Anneleri, ellerinde taşıdıkları kayıpların fotoğrafları ve karanfiller ile Galatasaray Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Cumartesi Anneleri’nin üzerlerine kayıpların resimlerinin bulunduğu tişörtler giydikleri görülürken, öldürüldüğü belirtilen Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın fotoğrafı da taşındı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekilleri, avukatlar ve çok sayıda kişi de yürüyüşe destek verdi.
Yürüyüşe yine izin yok
Ancak İHD binasını ablukaya alan polis kitlenin yürüyüşüne izin vermedi. Bunun üzerine kitle ile polisler arasında tartışma yaşandı. Gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, polislere dönerek, “Sizler bizlere Galatasaray Meydanı’na izin verseniz bu hengame yaşanmaz” dedi. Polis ise karşılık olarak “İçeri girin” dedi.
‘Hem kayıplarımızı vermiyorsunuz…’
23 Şubat 1995’te gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ise. “Baskıyla bir şey olmaz. Bizim kayıplarımızın akıbetini açıklarsınız failleri yargılarsınız bu biter. Hem kayıplarımızı vermiyorsunuz hem de arayanlara engel oluyorsunuz. İnsan haklarından bahsediyorsunuz ama insan hakları derneğine baskı yapıyorsunuz” diye konuştu.
‘Vicdanınız rahat mı’
12 Eylül 1980 darbesinde gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır da “Ellinizi sol göğsünüze koyun kayıpları arıyoruz. Size bir şey demiyoruz sizler görevinizi yapıyorsunuz. Şuan yaptığınızdan vicdanınız rahat mı” diye sordu. 38 yıldan beri bir belirsizlik içinde yaşadıklarını dile getiren Kırbayır, “Devlet eli ile saklanan gerçekleri istiyoruz. Bizim yerimiz Galatasaray’dı. Aynı burada olduğu gibi. Adalet arıyoruz bunun sakıncası nerededir” diye belirtti.
‘Sizle işimiz yok’
Kırbayır’ın kardeşi Fatma Kırbayır da “Kardeşimizi bulun, Cemil Kırbayır’ı bulun. Biz burada sizle karşı karşıya gelmeye mecbur değiliz. Küçük çocuğumu bırakıp geldim tek bir kemik için. Sizle işimiz yok biz sadece adalet istiyoruz. Anneler ağlamasın. Sizin anneleriniz de ağlamasın. Cumhurbaşkanı, bu kara tülbent senin de başına gelir” diyerek, mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini söyledi.
‘Yurseven’in akıbeti soruldu’
Bu hafta 27 Ekim 1995’te kaybedilen Abdulkerim (Şemsettin) Yurseven’in akıbeti soruldu. Basın açıklamasını 19 Ekim 1995’de gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun yaptı. “Türkiye bugün hukukun üstünlüğü ile bağlı olmayan iktidar ve yargı gücünün yarattığı bir hukuksuzluk felaketini yaşamaktadır” diyen Tosun, kendilerinin adalet taleplerinin 8 haftadır polis baskısı ve şiddeti ile engellendiğini ve bunun da bu felaket ortamının sonucu olduğunu söyledi. 27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler, Yüksekova’nın Ağaçlı köyüne baskın yaptığını aktaran Tosun, “Baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandı. Askerler köyden ayrılırken işkenceden ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdulkerim ( Şemsettin) Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ı gözaltına alarak askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburu’na götürdü” diye konuştu.
‘Galatasay Meydanı’ndan vazgeçmeyeceğiz’
Tanık beyanları ve suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen olayın geçtiği TBMM Susurluk Raporu’na rağmen açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle kesin beraat hükmü ile sonuçlandığını ifade eden Tosun, ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtayca reddedildiğini ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararıyla onaylandığını söyledi. Davanın AİHM‘e taşındığını dile getiren Tosun, “Dava 18 Aralık 2003 tarihinde sonuçlandı. AKP hükümeti AİHM’e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, tazminat ödeme yoluna gitti” dedi. Tosun, “Abdulkerim (Şemsettin) Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın gözaltında kaybedilişlerinin 23. yılında cezasızlıkla kapatılan davalarının yeniden açılıp onların akıbetlerini açığa çıkartacak ve ceza adaletini sağlayacak bir yargılamanın başlatılmasını istiyoruz” diyerek, kayıplarının buluşma mekanı olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceklerini ifade etti.
‘Türk İntikam Tugayı kaçırdı’
28 Temmuz 1993 tarihinde gözaltında kaybedilen KHK ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe de kısa bir konuşma yaptı. Tepe, “Biz Galatasaray Meydanı’nı istiyoruz. Bizi orada çok darp ettiler. Benim oğlum Özgür Gündem Gazetesi muhabiriydi. PKK’nin kaçırdığını söylediler. Benim oğlumu Türk İntikam Tugayı kaçırdı” dedi. Faillerin şimdiye kadar neden bulunmadığı sorusunu da soran Tepe, “Biz adalet istedik. Biz çocuklarımızın katilleri yargılansın dedik slogan dahi atmadık sessizce oturuyorduk. Bu baskı neye” dedi.
‘Çocuğumun kemiklerini sızlatmayacağım’
Cenazesi 1996’da kaybedilen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya da “Barış istiyoruz. Herkes gelsin bize destek versin. Kimse ölmesin. Ne polis ne asker kimse ölmesin istiyoruz” diye seslendi. Burada tekrar seslenen Hanife Yıldız, yargıya ve milletvekillerine seslenerek, “Ben devlete güvendim. Oğlumu karakola götürdüm. Buna rağmen oğlum kaybedildi. Barış, adalet olsun yeter artık bizi polisle karşı karşıya getirmeyin” dedi. Emine Erdoğan’a hitaben konuşan Yıldız, “Emine hanım bir annedir. Diyor ki güçlü olan haklı olandır. Benden daha güçlüsü var mı? Ben çocuğumun kemiklerini sızlatmayacağım” diye konuştu.
HABER MERKEZİ