Cumartesi Anneleri eylemlerinin 748’inci haftasında gözaltına alındıktan sonra cenazesine ulaşılan Süleyman Cihan’ın faillerini sorarak adalet isteklerini yinelediler. Süleyman Cihan’ın kardeşi avukat Ahmet Cihan, “Hükümet Galatasaray Meydanı’nı bize kapatarak failleri koruyor” dedi.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 748’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, polis engeli üzerine İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Sokak, polisler tarafından her hafta olduğu gibi yine ablukaya alındı. Eyleme gelenler, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla karanfil taşıdı.
Eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu destek verdi.
Bu hafta 29 Temmuz 1981’de gözaltında kaybedilen daha sonra cenazesi bulunan Süleyman Cihan’ın faillerinin yargılanmasını talep etti. Haftanın basın açıklamasını kayıp Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun yaptı.
‘Anayasa askıya alınmıştır’
49 haftadır Galatasaray Meydanı’na girişlerinin polisler tarafından engellendiğini hatırlatan Tosun, engellemenin gözaltında kaybetme suçunun görünmez kılınması girişimi olduğunu söyledi. “Bu yasaklama gözaltında kaybetme suçunun sorumlusunun devletin kendisi olduğunun ve tüm iktidarların da bu suçun ortağı olmayı sürdürdüğünün itirafıdır” diyen Tosun, “Demokrasinin ilk koşulu, hesap verebilir bir yönetimdir. Bugün Türkiye’de hesap verebilir bir yönetim yoktur. Anayasa askıya alınmıştır. Yargı bağımsızlığı ve erkler ayrılığı yok edilmiştir. Yurttaşlar olarak hak ettiğimiz özgürlük, hukuki güvenlik ve adaleti sağlayacak bir yönetim mevcut değildir” diye belirtti.
‘Ağır işkence sonucu öldürüldü’
Bu hafta 29 Temmuz 1981 tarihinde gözaltına kaybedilen Süleyman Cihan için bir araya geldiklerini hatırlatan Tosun, şöyle devam etti: “31 yaşındaki Süleyman Cihan İstanbul’da yaşıyordu. Devrimci kimliği nedeniyle 12 Eylül askeri darbesinin ardından hakkında arama kararı çıkartıldı. 29 Temmuz 1981 tarihinde Edirne’den İstanbul’a gelmek üzere bindiği yolcu otobüsü İstanbul’a yaklaştığı sırada sivil bir ekip tarafından durduruldu. Otobüsten indirilerek gözaltına alınan Süleyman Cihan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Durumdan haberdar olan ailesi ve avukatları hemen, İstanbul Emniyeti 1’inci Şube, 2’nci Şube ve Askeri Savcılık nezdinde girişimlerde bulundu. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Gözaltı kararını veren İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı ve gözaltı işlemini gerçekleştiren İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 23 kişinin ‘Onu emniyette işkencede gördüm’ diye tanıklık ettiği Süleyman Cihan’ın gözaltına alındığını reddetti. 85 gün süren ısrarlı arayışın sonunda Süleyman Cihan’ın ağır işkence sonucunda öldürüldüğü ve kimliği bilinmesine rağmen Zindanarkası Mezarlığı’na ‘meçhul kişi’ olarak defnedildiği gerçeğine ulaşıldı.”
‘Dosyada hi.bir gelişme olmadı’
İstanbul Emniyeti’nin, Cihan’ın öldürülmesi ile ilgili Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin’in de imzası bulunan sahte bir belge düzenlediğini vurgulayan Tosun, belgede Cihan’ın 30 Temmuz 1981 tarihinde yer göstermeye götürüldüğü apartmanın 6’ncı katından atlayarak intihar ettiğinin yazıldığını hatırlattı. Ancak Cihan’ın gözaltında işkence ile öldürüldüğünü ifade eden Tosun, “Bu gerçekler, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın olaydan 21 yıl sonra dosyadaki otopsi bulguları ve tıbbi verilerden hareketle hazırladığı raporla da kanıtlandı. Raporda Cihan’ın ağır işkenceye maruz bırakıldığı ve apartmanın altıncı katından atılmadan önce öldürülmüş olduğu kayıt altına alındı. Cihan ailesi yıllardır hukuki girişimlerini sürdürdü. Dosyayı canlandırmak için 2012 yılında Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Ancak bugüne kadar hiçbir gelişme olmadı” diye konuştu.
‘Tek bir kişi kalsak bile burayı terk etmeyeceğiz’
Süleyman Cihan’ın kardeşi, aynı zamanda dosyanın da avukatlarından olan Ahmet Cihan da Cumartesi Anneleri olarak mezarı olmayanların mezar taşları olmasını istediklerini belirterek, “Mezarları olanların ise ortada olan faillerinin yargılanmasını istiyor. Şimdi bunu çok net bir şekilde belirtelim. Bu failler her dosyada benzer özellikler taşıyor. Hükümet Galatasaray Meydanı’nı bize kapatarak failleri koruyor. Ama bin defa katiller yargılanana kadar, devletin görevlilerinin bir daha cinayet işlememeleri için biz alanlarda olacağız. Tek bir kişi kalsak bile biz bu alanları terk etmeyeceğiz. Galatasaray Meydanı’na çıkmak ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
‘Suç örgütlü işlenmiştir’
Ardından konuşan Cihan ailesinin avukatlarından Ömer Kavili, yürürlükte olan kanunların uygulanmasını istediklerini ifade ederek, “Bu dosyada kanun uygulayıcının suç örgütü olduğunu gördük. Ortada işkence ile öldürülen bir insan var. Bu işkence ile öldürülme insanlık onuruna aykırıdır. Bu olayda suç örgütlü işlenmiştir. Bu olayda adı geçen emniyet görevlileri çetecilik yapmıştır. Bu olaydaki emniyet görevlileri bağlı kalacakları kanunları çiğnemiştir. Ancak bunların işlediği tırnak içindeki bu hizmet, başkaları tarafından sipariş edilmiştir. İşte siparişi yapan irade devamlılık göstermektedir. Çünkü cezasız bırakılan olayın failleri devletin ve toplumun gözünün içine baka baka hizmet etmeye devam etmiştir. Ve daha sonraki hizmetkarlara da cesaret vermiştir. Suç tek başına işlenmez. Kısa bir örnekle izah edeyim. Dosyadaki açık olan bir adli tıp raporunda; cinsel organa elektrikle işkence yaptığına dair birden fazla yara mevcut. Raporun fotoğraflarında da bu sabit bir şekilde görülüyor. İşte bu işkence izinin delili olan bu fotoğraflar ve beyan ettikleri ifadeleri ile birlikte belgelenmiştir. Ama bu delillere rağmen başka bir yerlere sipariş verilmiş, rapor şunu yazıyor: ‘önemdeki rapora ve olaydaki tanıkların beyanlarına rağmen toplumumuzda çıplaklar kampı bulunmamasına rağmen, makbul ölen kişinin penis ucundaki yanık izinin şahsın yazın deniz kenarında mayo ile güneşlendiği zaman, güneş ışınlarından da olmuş olabileceği kanaatindeyim.’ Bu rapor adli tıp profesörü Şemsi Gök ve şuan o şahıs yaşamıyor. Ama onu temsil eden irade yaşıyor” şeklinde konuştu.