Cumartesi Anneleri 27 yıl önce işkenceyle gözaltına alınan ve daha sonra kurşuna dizilip yakılan Abdulkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın faillerini sordu
Cumartesi Anneleri/ İnsanları, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için her hafta düzenledikleri eylemin 919’uncusunu online gerçekleştirdi.
Bu haftaki eylemde 27 yıl önce Yüksekova Komando Taburu’na bağlı askerler tarafından Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Ağaçlı köyüne yapılan baskında gözaltına alınan ve ardından işkenceyle öldürülen Abdulkerim Yurtseven (73), Mikdat Özeken (18) ve Münür Sarıtaş’ın (13) failleri soruldu. Açıklama metnini İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan okudu.
Neler yaşandı?
Köye yapılan baskından sonra gözaltına alınan Yurtseven, Sarıtaş ve Özeken’in kaybedilme sürecini anlatan Arcan, 27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerlerin Ağaçlı Köyü’ne baskın düzenleyerek tüm köylülere ağır şiddet uyguladığını aktardı.
Köylüleri dipçiklerle darp eden askerlerin, yaşlı insanları yerlerde sürükleyerek köy meydanına topladığını ve şiddet uyguladığını ifade eden Arcan, yaşanan bu işkence uygulamalarından sonra Binbaşı Yurdakul’un “üç kişiyi alın” talimatını verdikten sonra Yurtseven’in, Sarıtaş’ın ve Özeken’in işkenceyle araca bindirilerek tabura götürüldüğünü dile getirdi.
Kurşuna dizildiler
Gözaltına alınanların akıbetini sormak için ailelerin tabura gittiğini ifade eden Arcan, taburda ailelerin Özeken’i kanlar içinde gördüğünü de sözlerine ekledi. Arcan taburda yaşananları şöyle aktardı: “Binbaşı Yurdakul ailelere, ‘24 saat gözaltında tutulacaklar’ dedi. Aileler tekrar tabura gittiğinde ise ‘kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin’ denildi. Ailelerin yaptığı başvurulara tüm resmi merciler tarafından ‘gözaltına alınmamışlardır’ cevabı verildi. Olay Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarına şu şekilde yansıdı: Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Binbaşı Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır. Aynı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kez taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır.”
Olay doğrulandı
Arcan, gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç’in, yıllar sonra üç köylünün gözaltına alınıp, öldürülmeleri ile ilgili süreci tüm detaylarıyla savcıya anlattığına dair bilgilerin yer aldığı bir kitap yazdığını hatırlattı. O taburda görevli bir askerin terhis olduktan sonra, Yurtseven’in dövülerek, Özeken ve Münür Sarıtaş’ın ise Binbaşı Yurdakul’un talimatıyla itirafçı Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü aktaran Arcan, olayın ana akım medyada da yer aldığını kaydetti.
Suç kabul edildi
Arcan sözlerini şöyle sürdürdü: “Tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen, bu olayı da içeren TBMM Susurluk Raporu’na rağmen açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle, kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtay tarafından reddedildi ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararı onaylandı. AİHM’e taşınan dava, 18 Aralık 2003 tarihinde sonuçlandı. AKP Hükümeti AİHM’e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, üç kişinin kaybolması nedeniyle üzgün olduğunu belirtti ve kayıplarla ilgili etkin soruşturma yürütmeyi taahhüt etti. İhlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gitti. Adli ve siyasi makamlara, Yurtseven, Sarıtaş ve Özeken dosyasında adaletin sağlanması için sorumluluk üstlenme ve verdikleri taahhüdü yerine getirme çağrısında bulunuyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Abdülkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş, Miktad Özeken için ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz.”
İSTANBUL