22 yıldır Cumartesi Anneleri ile birlikte kayıplar için mücadele yürüten Cumartesi İnsanları’ndan Leman Yurtsever, “Cumartesi Anneleri kendini sürekli olarak tazeleyen bir harekettir. Galatasaray Meydanı ise bir hafıza mekanı” dedi.
Cumartesi Anneleri eylemi, tüm yasak ve polis şiddetine rağmen 708 haftadır devam ediyor. 21 Mart 1995’te gözaltına alınarak kaybedilen Ocak’ın bulunması için İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) desteğiyle başlayan kampanya, Ocak’ın cansız bedenine ulaşılmasının ardından kayıplar için adalet arayan bir insan hakları mücadelesine dönüştü. İlk kez 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan 15-20 kişilik grup, zamanla çığ gibi büyüyerek kendisini dünyaya Cumartesi Anneleri olarak duyurdu.
‘Kayıplar mücadelesine kendimi adamıştım’
O tarihte 30’lu yaşlarda olan Leman Yurtsever, Hasan Ocak’ın kaybedildiğini televizyonda izlemişti. Ocak ailesini daha önceden tanıyan Yurtsever, Ocak’ın kaybedilmesiyle birlikte başlayan Cumartesi Anneleri eylemini yakından takip etmeye başladı. 1 Nisan 1996’dan bu yana gözaltında kayıpların önüne geçmek ve kayıplara sağ salim ulaşabilmek için Cumartesi Anneleri ile Galatasaray’da oturmaya başladı. “Kayıplar mücadelesine kendimi adamıştım” diyen Leman Yurtsever, Cumartesi Anneleri ile birlikte kayıplara dikkat çekmek için kaybedilenlerin fotoğraflarının olduğu maskelerle sembolik eylemler yapıyor, sokaklara çıkıp kaybedilenlerin fotoğraflarını asıyor, her bir ağaca bir kayıp ismini vererek ağaçları sulama gibi etkinlik düzenliyorlardı.
‘Selam verdiğimiz kişiler dahi gözaltına alınıyordu’
Galatasaray Meydanı’na gittiklerinde çok fazla baskı ve şiddete maruz bırakıldıklarını hatırlatan Yurtsever, o dönemi Mezopotamya Ajansı’ndan Melike Ceyhan’a şu sözlerle anlattı: “Basın açıklamalarına izin verilmiyor, müdahale ediliyordu. 15 Ağustos 1998’e gelindiğinde baskı ve şiddet arttı. Tekme tokat dövüyorlar, kurt köpeklerini getiriyorlardı. Otobüsün içinde biber gazı sıkılıyordu. 30 hafta boyunca gözaltına alınmıştık. Sokakta selam verdiğimiz insanlar dahi gözaltına alınıyordu. Tüm dünya kayıpları ve Cumartesi Anneleri’ni duymuştu. Gözaltına alındığımızda dünyanın her yerinden mektuplar alıyorduk. Büyük bir işe girişmiştik. Kaybedilenlerin akıbetini öğrenene kadar devam etmeye kararlıydık. Bu kararlı kitle mücadeleye hep devam etti.” Sokakta yürürken “Seni de kaybederiz, senin de fotoğrafını taşırlar” diye polisler tarafından tehdit edildiğini aktaran Yurtsever, “Senin neyin kayıp ki” denilerek üzerinde hep bir baskı yaratıldığını söyledi.
‘Kayıpları bulabileceğimize dair inancımı korudum’
Kayıp ailelerinin yaşadığı belirsizliği kendisinin de hep yaşadığını ifade eden Yurtsever, “Yurtdışından biri kayıplarla ilgili düzenlediğimiz bir eylem için gelmiş, 19 yıl boyunca bir kampta tutulduktan sonra bırakıldığını söylemişti. Yaşadığı hikayeden çok etkilenmiştim. O yüzden hep kayıpları bulabileceğimize dair olan inancımı korudum” sözlerini kullandı.
‘Herkes annelerin sesine ses olmalı’
Cumartesi Anneleri eyleminin yasaklanmasına değinen Yurtsever, “Cumartesi Anneleri kendini sürekli olarak tazeleyen bir harekettir. Galatasaray Meydanı ise bir hafıza mekanı. O meydana ‘Cumartesi Anneleri Meydanı’ olsun denmesi gerekirken, baskı ve şiddetle Galatasaray’da oturmamız yeniden engelleniyor. Daha önceden de aynı şiddet ve baskıyla karşılaştık. Anneler vazgeçmedi. Anneler vazgeçmediği sürece biz de vazgeçmeyeceğiz” diye kaydetti. Toplumsal dinamiklerin sokağa çıkmadığı sürece baskıların devam edeceğine vurgu yapan Yurtsever, “Kayıplar meselesi tüm toplumu ilgilendiren bir mesele. Annelerle birlikte verdiğimiz mücadele olmasaydı çevremizdeki birçok kişi kaybedilmeye devam edecekti. Yani senin kaybın benim kaybım diye bir şey yok, olmamalı. Bu nedenle herkes sokaklara çıkıp annelerin sesine ses olmalı. İçinde vicdan kırıntısı olan herkes Cumartesi Anneleri’ne destek vermeli” dedi.