Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde 31 yıl önce Amed’in Pasûr ilçesinde gözaltında katledilen 11 köylü için adalet isterken, bu taleplerinden vazgeçmeyeceklerini vurguladı
Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 1020’nci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, 1993 yılında Amed’in Pasûr (Kulp) ilçesinde gözaltında kaybedilen 11 köylü için adalet talebinde bulunuldu.
Cezasızlığa son verin
Cumartesi İnsanları’ndan Nuray Çevirmen, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, toplumun güvenlik ve adalet konusundaki kaygılarını süratle gidermek boynumuzun borcudur” sözlerini hatırlatarak, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyoruz: Cezasızlığa son vermek istiyorsanız, önce bizi görün, duyun. İşe, zorla kaybetmeleri bir suç olarak tanımlamakla başlayın, BM Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalayarak ve uygulayın” dedi.
11 köylüden haber alınamadı
Çevirmen, 8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Pasûr ilçesi ile Mûş’a bağlı bazı mezralarda 11 köylünün gözaltında kaybettirildiğini hatırlattı. Çevirmen, 11 köylünün kaybettirilme sürecini şöyle anlattı: “8 Ekim -25 Ekim 1993 tarihleri arasında General Yavuz Ertürk Komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonda Kulp ve Muş’a bağlı dağınık köy ve mezralardan çok sayıda köylü gözaltına alındı. Askerlerin konuşlandığı Kulp Alaca köyü yakınlarındaki alana götürülen köylüler iki hafta kadar süren operasyon boyunca burada tutuldu. Bu süre içinde aileleri onlara yiyecek götürdü. Köylülerden bazıları süreç içinde serbest bırakıldı. Operasyonun son gününe kadar tutulan 11 köylüden ise bir daha haber alınamadı.”
Etkili bir soruşturma yürütülmedi
Ailelerin yakınlarının akıbetine dair yaptıkları başvurulardan bir sonuç çıkmadığını söyleyen Çevirmen, 29 Nisan 1997 tarihinde dosyada takipsizlik kararı verildiğini söyledi. Çevirmen, “Oysa AİHM, 31 Mayıs 2001 tarihli kararında Türkiye’yi 11 kayıp kişinin ölümünden sorumlu olduğu ve etkili bir soruşturma yürütmediği için mahkûm etti” dedi.
Ailelerin başvuruları ret edildi
Kepir mezrasında 2004 yılında insan kemiklerinin bulunduğunu, ailelerin ve İHD’nin çabaları üzerine kemiklerin İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildiğini aktaran Çevirmen, kimliklendirme çalışması sonucunda kemiklerin kaybedilen köylülere ait olduğunu anımsattı. Çevirmen, “Ancak köylülere ait kalıntıların bir toplu mezarda bulunmasına, AİHM’in mahkumiyet kararına, TBMM Raporuna rağmen Ankara 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava 19 Eylül 2018 tarihinde sanığın beraatı ile sonuçlandı. Ailelerin istinaf başvuruları reddedildi” diye konuştu.
Adalet aramaktan vazgeçmeyeceğiz
31 yıldır süren cezasızlığa son verilmesini ve sorumluların cezalandırılmasını talep eden Çevirmen, “Kaç yıl geçerse geçsin; Mehmet Salih Akdeniz, Celi Aziz Aydoğdu, Behçet Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah Atala, Turan Demir, Abdo Yamuk, Nusreddin Yerlikaya, Ümit Taş için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” diye kaydetti.
İSTANBUL