Eylemlerinin 936’ıncı haftasında Cumartesi Anneleri adına konuşan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, cenazeler için kimliklendirme çalışması yapılması gerektiğini söyleyerek, sorumlulara istifa çağrısında bulundu
Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 936’ncı haftasında, on binlerce insanın hayatını kaybettiği depreme dikkat çekti.
Etkin arama kurtarma yapılmadı
Sanal medya üzerinden yapılan açıklamada söz alan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, meydana gelen doğal afetlerin Türkiye’de kitlesel ölümlere yol açtığını söyledi. Bu durumu önlemlerin alınmamasına bağlayan Yoleri, deprem sonrasında ise arama-kurtarma, kimliklendirme ve iletişim çalışmalarının da etkin bir biçimde yapılmadığına dikkat çekti.
Bedenlerin teslim edilmesi haktır
Depremin ardından kaybolan veya bulunamayanlara da işaret eden Yoleri, “İnsanın ölümünden sonra bedeninin yakınlarına teslim edilmesi bir insan hakkıdır. Kayıp kişilerin bedenleri kimliklendirilmediği sürece resmi olarak ölü sayılmazlar. Onların hem ‘var’ hem de ‘yok’ kişiler olması hali ölümden daha derin, dayanılması daha zor bir acıya neden olur. Sevdiklerine ait bir mezara ulaşma mücadelesi verenler olarak, mezar arama mücadelesi verenlerin çoğalmasını istemiyoruz” diye konuştu.
Kimliklendirme yapın
Deprem sonrasında binlerce kişinin defin geleneklerine uyulmadan ve meçhul bir biçimde gömüldüğüne dikkat çeken Yoleri, bu kişilerin kimliklendirmelerinin acilen yapılması çağrısında bulundu. Yoleri, ayrıca yetkililerden depremde yaşamını yitirenlerin toplu gömülmesi olayına ilişkin de bir açıklama yapmaya çağırdı. Yoleri, “Yönetenler olarak, ilgili tüm kurum ve kuruluşlarınızla birlikte deprem ve sonrasında yaşanan felaketteki sorumluluğunuzu üstlenin, özür dileyin, istifa edin” dedi.
Murat Yıldız’ın akıbetini sordu
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi de, 2 hafta da bir düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemini Konak Eski Sümerbank önünde gerçekleştirdi. Eylemde, 23 Şubat 1995 tarihinde ifade için emniyete giden ve ardından kaybettirilen Murat Yıldız’ın akibeti soruldu.
İfadeye gitti bir daha gelmedi
Grup adına Yıldız’ın hikayesini okuyan İHD İzmir Şubesi Yöneticisi Ahmet Çiçek, 19 yaşındaki Murat Yıldız’ın, bir kafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaştığı için polis tarafından aranmaya başladığını söyledi. Polislerin “ifadesi alınıp bırakılacak” söylemi üzerine Murat Yıldız’ın annesi ve avukatı ile birlikte İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi’ne giderek teslim olduğunu aktaran Çiçek, “Murat eve gelmeyince annesi ‘Oğlum neden serbest bırakılmadı?’ diye emniyete gitti ama aldığı yanıt hiç de inandırıcı değildi. Polisin anlatımına göre Murat İstanbul’a götürülürken feribottan atlayıp yüzerek kaçmıştı. Hanife Yıldız’ın ‘Kendi isteğiyle teslim olan oğlum niye kaçsın?’ sorusu cevapsız kaldı. Murat’tan bir daha haber alınamadı” dedi.
Murat Yıldız’ı kaybeden polisler Tahir Şerbetçi ve Şah İsmail Öztürk’ün Gebze 2’nci Asliye Mahkemesi’nde yargılandığını kaydeden Çiçek, “Murat Yıldız’ın dosyası Gebze Adliyesi’nde kayboldu. Adliye kayıtlarını inceleyen İHD avukatı Gülseren Yoleri ne dosyaya ne dosyanın imha edildiğine dair bir bilgiye ulaşamadı. Kendisi İzmir Emniyetinde kaybedilen Murat Yıldız’ın dosyası da Gebze Adliyesi’nde kaybedildi” diye belirtti.
Dönemin yöneticileri sorumlu
Murat Yıldız’ın kaybedilmesinden İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi’nde görevli Komiser Ramazan Kaya ve polis memurları Şahismail Öztürk ile Tahir Şerbetçi ile birlikte dönemin İzmir Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, İzmir Valisi Kutlu Aktaş, Bornova kaymakamı Yüksel Ayhan, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Başbakan Tansu Çiller, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel sorumlu olduğunu ifade eden Çiçek, “Bizler unutmuyoruz, vazgeçmiyoruz Unutmak, işlenen insanlık suçlarının yeniden işleneceği ortamı yaratır” dedi.
İSTANBUL /İZMİR