Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde 24 Nisan 10915’te İstanbul’da gözaltına alınan Ermeni aydınların akıbetini sordu
Koronavirüsü salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinde eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri, 787’nci haftasını ulaşan eylemlerini Bu haftaki açıklamada, 24 Nisan 1915’te İstanbul’daki evlerinden gözaltına alınmalarının ardından bir daha geri dönmeyen Ermeni aydınların akıbeti soruldu. İstanbullu Ermeni aydınları anan İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan, Ermeni Soykırımı ile yüzleşip hesaplaşması gerektiğini vurguladı.
Telafisi olmayan büyük acılar
Kayıp yakınları adına konuşan gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Jiyan Tosun da, Ermeni Soykırımı’nın telafisi olmayan çok büyük acıların yaşatıldığını dile getirdi. Tosun, Ermeni aydınlarını gözaltında kaybeden faillerin 80 yıl sonra kendi babasını da aynı şekilde kaybettirdiğini belirterek, sorumlu ve fail olarak devleti işaret etti.
‘Bu güne kadar yapılan suçlarla yüzleşilmedi’
Gözaltına kaybedilen Ermeni aydınları torunları adına ise Gazeteci Pakrat Estukyan konuştu. 24 Nisan 1915 tarihinin aynı zamanda bir “insanlık suçu” olan gözaltında kaybedilen başlangıç tarihi olduğunu söyleyen Estukyan, gözaltında kaybedilmelerin Ermeni Soykırımı döneminde başladığını ifade etti. Estukyan, “Failleri belli ama tarihe faili meçhuller olarak geçtiler. Resmi tarih sayfalarında ise hiçbir zaman yer edinmediler. Türkiye’de cezasızlık bir politikaya dönüştürüldü. Ülkemiz hala bu kaosu yaşamakta. Öğrenilmiş, içselleştirilmiş korku; devlet terörünün ne boyutta varabileceğinin miladı ve başlangıcıdır. Bu güne kadar yapılan suçlarla yüzleşilmedi. Yüzleşilmemesinin sonuçlarını günümüzde insanlık dışı faaliyetlerle görüyoruz” dedi.
İstanbullu Ermeni aydınlar
Bu haftaki açıklamayı ise İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Zeynep Yıldız okudu. Yıldız, 787’nci haftasına ulaşan eylemlerinde hakikati bilme hakkına sahip çıkarak, 105 yıl önce evlerinden gözaltına alınıp bir daha geri dönemeyen İstanbullu Ermeni aydınlarını andıklarını söyledi. Yıldız, 24 Nisan 1915 gecesi İttihat ve Terakki hükümetinin İçişleri Bakanı Talat Bey’in emriyle İstanbul Emniyeti tarafından operasyon başlatıldığını, operasyonu İstanbul Emniyet Müdürü Bedri Bey’in yönettiğini kaydetti. Yıldız, operasyon kapsamında insanların evlerinde gece yarısı götürüldüğün, 24 Nisan 1915’te İstanbul’un çeşitli semtlerinden milletvekili, yazar, şair, avukat, doktor, gazeteci, eczacı, müzikolog, yayıncı, siyasetçi Ermenilerin gözaltına alındığını belirtti. Yıldız, gözaltına alınan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan Ermeni aydınlardan hükümetin sorumlu olduğunun altını çizerek, “Bu insanlardan 174’ü bir mezar taşları bile olmadan yok edildiler. Resmi kayıtlarda ise ya firar ettikleri ya da serbest bırakıldıkları yazıldı. 24 Nisan vesilesi ile 105 yıl önce gözaltına alınarak kaybedilen aydınlarımız toplu gözaltında kaybetmenin başıdır, başlangıcıdır. Tüm kayıplarımız gibi onları da adalet ve hakikat mücadelemizde yaşatacağız” diye konuştu.
Kayıp yakınları Orhan Yakar’ı sordu
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları her hafta düzenlediği “kayıplar bulunsun failler yargılansın” eylemi de 585’inci haftasına girdi. Koronavirüs salgını nedeniyle kitlesel olarak gerçekleştirilemeyen eylem, İHD Diyarbakır Şubesi Yöneticisi Avukat Derya Yıldırım’ın derneğin Twitter hesabından yayınladığı videoyla gerçekleşti.
Yakar’ın hikayesi
Avukat Yıldırım, 1996 yılında henüz 15 yaşındayken kaybettirilen Orhan Yakar’ın hikayesini şu şekilde paylaştı: “1981 yılı Ağrı Doğubayazıt doğumlu Orhan Yakar, ekonomik sıkıntılar nedeniyle daha 15 yaşındayken 1996 yılında İstanbul’a gider. İş bulup çalışır. Ailesini sık sık telefonla arar. Son telefonun üzerinden iki ay geçer. Aile, Orhan’dan haber alamaz. Babası Mehmet Yakar İstanbul’a gider. İHD İstanbul Şubesi’ne başvurur. Savcılık ve Emniyet Müdürlüğüne yazılı başvuruda bulunur. Ayrıca gazeteye ilan verilir. Baba, yaptığı başvuruların sonuçları beklemek üzere köyüne döner. Birkaç gün sonra Doğubayazıt İlçe Jandarma Komutanlığına çağrılır. Askerler ‘Bingöl Jandarma Alay Komutanlığı haber verdi, oğlun orada git al’ der. Baba Bingöl’e gider. Alay Komutanlığı yetkilileri; ‘Oğlun dağa çıkmıştı, 16 Kasım günü teslim oldu. 17 Kasım günü operasyonda arazide bize yer gösterirken, daha önceden PKK militanları tarafından araziye döşenen mayına bastı parçalandı, öldü’ der. Babaya yakalanma tutanağı gösterilir. Ancak tutanakta Orhan’ın imzası yoktur. Baba parçalanmış olsa da çocuğunun cenazesini ister. Yetkililer; ‘Ceset paramparça oldu, o bölgede güvenlik sorunu var. Ceset orada kaldı’ diyerek geçiştirmeye çalışır. Aile olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşır. AHİM 26 Kasım 2002 tarihli kararla Türkiye’yi mahkûm eder. Ancak tüm arama ve çabalara rağmen Orhan Yakar’ın cesedine ulaşılamaz ve kendisinden bir daha haber alınamaz.”
HABER MERKEZİ