Cumartesi Anneleri’nin eylemi 709’uncu haftada da polis engeliyle karşılaştı. Polis ablukasına rağmen Hüseyin Toraman’ın akıbeti soruldu. Anne Toraman, “Baskı ve şiddetle susturmak istiyorlar” dedi.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, 709’uncu hafta da polis tarafından engellendi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde toplanan Cumartesi Anneleri’nin etrafı polislerce çevrildi. Bunun üzerine Cumartesi Anneleri, taşıdıkları kayıpların fotoğrafları ve karanfiller ile açıklamalarını İHD önünde yaptı. Bu haftaki eylemde, 27 Ekim 1991 tarihinde İstanbul’da polislerce gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Hüseyin Toraman’ın akıbeti soruldu.
‘Anayasal hakkımız 10 haftadır engelleniyor’
Haftanın açıklamasını 21 Kasım 1980’de gözaltına alınarak kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren yaptı. Eren, “Gözaltında kaybedilişinin 27’nci yılında Hüseyin Toraman için adalet istiyoruz” diyerek sözlerine başladı. 709 haftadır yaptığımız basın açıklamaları ile hakikatin açığa çıkartılması ve adaletin sağlanması için kamuoyu oluşturma hakkımızı kullanıyoruz. Bizim bu anayasal hakkımız 10 haftadır hukuksuz bir biçimde engelleniyor. Galatasaray’daki basın açıklamalarımızı engelleme talimatı veren ve bu talimatı uygulayanlar, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak ceza hukuku bağlamında suç işliyorlar” diye konuştu.
‘Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz’
Toraman’ın kaybedilme hikayesini şöyle anlattı: “27 Ekim 1991 sabahı Kocamustafapaşa’daki evinin önünden silahlı, telsizli, sivil giyimli kişiler tarafından 34 ATZ 56 plakalı Beyaz Toros’a zorla bindirilerek kaçırıldı. Olay mahallelinin, esnafların ve evin penceresindeki Hüseyin’in eşinin gözü önünde gerçekleşti. Görgü tanıkları polisi arayarak yaşananları anlattı ve silah zoruyla kaçırma ihbarında bulundu. Tanıklardan bilgi alan polisler, bir esnafın işyeri telefonundan yaptıkları görüşmeler sonrasında olaya müdahale etmeden ayrıldı. Baba Ali Rıza Toraman, Çınar Karakolu’na giderek olaya neden müdahale etmediklerini sordu. Karakol amiri Hüseyin’in kaçırılmadığını, siyasi polisler tarafından gözaltına alındığını, bu nedenle müdahale edemediklerini söyledi. Baba Toraman karakol amirinin bu beyanını gizlice kaydetti. İstanbul Emniyet Müdürü Mehmet Ağar ile görüşen aileye Ağar, ‘Oğlunuz emniyettedir, merak etmeyin, evinize gidin’ dedi. Olaya müdahale etmeyen karakol amirinin, Hüseyin’i kaçıranların da polis olduğu yönündeki açıklamasını içeren ses kaydını İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’e veren baba Ali Rıza Toraman’a Sezgin, ‘Gözaltında olduğuna ve sorgulandığına ilişkin bir husus yoktur’ dedi. Eren, Hüseyin Toraman dosyasındaki cezasızlığı sonlandırmak devletin anayasal görevi ve imzaladığı uluslararası sözleşmelere göre yasal zorunluluğudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bu yasal zorunluluğunu ve görevini yerine getirmeye çağırdı.
Eren, hakikat ve adalet talepleri gerçekleşinceye kadar kayıplarını aramaktan ve kayıpları ile buluşma mekanı olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceklerini kaydetti.
‘Bizim derdimiz çocuklarımız’
Eren’in ardından söz alan Hüseyin Toraman’ın annesi Hatice Toraman da, “Devlet kendi insanını kaybeder mi? Başına gelmeyene kadar insan bilmiyor. Baskı ve şiddetle susturmak istiyorlar. 27 yıl susmadım, susmayacağım da. 27 yıldır gözyaşım kurumadı. 24 yaşındaydı. Cumartesi Anneleri’nden korkup, meydanı kapatıyorlar. Bizim derdimiz çocuklarımız. Biz çocuklarımızdan bir haber bekliyoruz. Verin bu haberi saraylarınız, koltuklarınız, arabalarınız alın sizin olsun. Bize çocuklarımızı verin” diye konuştu.
HABER MERKEZİ