Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları açıklama ile 22 yıl önce gözaltında kaybedilen 4 ismin akıbetini sordu
Fail meçhul cinayete uğrayan yakınlarının faillerini ve kaybedilenlerin akıbetini sormak için yaptıkları eylemlerin 783’üncüsünü koronavirüs salgını nedeniyle yine sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştiren Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanması nedeniyle eylemlerini son 82 haftadır İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştiriyordu. Cumartesi Anneleri, son iki haftadır sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları canlı yayınlarla adalet taleplerine devam etti. Bu haftaki açıklamada, 22 yıl önce gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Neslihan Uslu, Metin Andaç, Hasan Aydoğan ve Mehmet Ali Mandal’ın akıbetleri soruldu. Açıklamayı ise 21 Mart 1995’te gözaltına alınarak katledilen ve cenazesi kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak yaptı.
‘Devletin güvencesi altında’
Bilim insanlarının yaptıkları açıklamalarda, virüsten korunmanın ve yaygınlaşmasını engellemenin yolunun hijyenik ortamda izolasyon olduğunu belirten Ocak, “Her türlü hijyen koşullarından yoksun olarak hapishanelerde salgına yakalanma tehdidiyle karşı karşıya olan tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakkı da devletin güvencesi altındadır. Devlet özgürlüğünden yoksun bıraktığı kişilerin ‘sağlık ve iyilik hallerinin muhafazasını’ sağlamakla yükümlüdür” diye konuştu. İnsanların yaşamlarına yönelik tehlike ve risklere karşı kamusal otoriteler tarafından korunma hakkına sahip olduklarını vurgulayan Ocak, “Bu karanlık günlerden çıkabilmek için her zamankinden daha çok şeffaflığa ve insan haklarına ihtiyacımız olacak. Şimdi her zamankinden daha yüksek sesle insan hakları talep etme zamanıdır” dedi.
‘Tüm girişimlere rağmen sonuçsuz kaldı’
Eylemlerinin 783’üncü haftasında yine bir cezasızlık dosyasını paylaşacaklarını dile getiren Ocak, sözlerini şöyle sürdürdü: “31 Mart 1998 tarihinde 46 yaşındaki İzmir Bergama doğumlu Metin Andaç, 30 yaşındaki Düzce doğumlu Neslihan Uslu, 24 yaşındaki Tokat doğumlu Hasan Aydoğan ve 40 yaşındaki İzmir Menemen doğumlu Mehmet Ali Mandal, İzmir Alaçatı’da gözaltına alındılar. Ailelerin, avukatlarının, İnsan Hakları Derneği’nin, Uluslararası Af Örgütü’nün, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. Onların gözaltında oldukları kabul edilmedi. Hükümet adına dönemin İçişleri Bakanı Murat Başeskioğlu ‘Adı geçen şahısların örgüt üyesi olmaktan dolayı halen arananlar listesinde olduğu anlaşılmıştır’ demekle yetindi.”
‘JİTEM görevlisi itiraf etmişti’
Ocak, bu sözlerinin ardından olaydan bir yıl kadar sonra kendisini JİTEM’e bağlı “03 Tim” görevlisi olarak tanıtan Turan Ünal isimli kişinin basına da yansıyan itiraflarını ise şöyle aktardı: “Neslihan ve arkadaşları önce Foça’da Askeri alan içerisinde olan kontrgerillaya ait binalarda işkenceyle sorgulandılar. Sonra İzmir’in Hatay Üçkuyular semtindeki kontrgerillaya ait binada tutuldular. Nisan sonunda ağır işkenceden çıkmış, kolları ve bacakları kırık, ilaçla uyuşturulmuş bir halde bir balıkçı teknesine bindirildiler. Bindirildikleri tekne İzmir Seferihisar açıklarında bomba ile infilak ettirilerek batırıldı.” Olayın detaylarını anlatan Turan Ünal’ın işkenceye katılanların eşgal bilgilerini ve isimlerini de verdiğini hatırlatan Ocak, “Bu iddialarla hakkında etkin bir soruşturma yürütülmedi. Uslu, Andaç, Aydoğan ve Mandal’ın akıbetleri karanlıkta bırakıldı” dedi.
‘Adelet istiyoruz’
“Artık yeter!” diye seslenen Ocak, “Yargı makamlarını hukukun üstünlüğünü yaşatma ve yüceltme görevini yerine getirmeye çağırıyoruz. Gözaltında kaybedilişlerinin 22. yılında Neslihan Uslu, Metin Andaç, Hasan Aydoğan ve Mehmet Ali Mandal için adalet istiyoruz” dedi.
Diyarbakır
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ise, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 581’inci haftasına girildi. İHD Kayıp Komisyonu yaptığı yazılı açıklamada, sistematik ve planlı olarak geçmişte yaşanan zorla kaybedilme vakaları sonrası kayıp yakınları ile toplumun yaşadığı tahribatlar ancak geçmişle yüzleşme sağlanarak onarılabileceği vurgusu yapıldı. Zorla kaybedilmelere dair farklı ülkelerde kurulan Hakikat Komisyonları ve benzeri yapılarla hakikatleri toplumu tatmin edecek gerçek adaletin sağlandığına dikkat çekilen açıklamada, Türkiye’de de benzer hakikat komisyonlarının kurulması istendi. Kayıpların bulunması ve hakikatlerin ortaya çıkarılması için bir kez daha hükümete çağrı yapılan açıklamada, Mardin’in Kızıltepe ilçesinin Kengerli köyünde 9 Şubat 1994’te özel birlikler tarafından gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Yusuf Tunç’un hikayesi paylaşıldı.
HABER MERKEZİ