744’üncü haftada bir araya gelen Cumartesi Anneleri, 1994 yılında gözaltında kaybedilen Ahmet Demiray için adalet istedi
Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 744’üncü haftasında yine Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek istedi. Ancak bu hafta da Galatasaray Meydanı’na çıkmaları polislerce engellenen Cumartesi Anneleri, eylemlerini İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta gerçekleştirmek zorunda kaldı. Yapılan eylem öncesinde sokak polislerce ablukaya alındı.
Buna rağmen eyleme katılanlar üzerine kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyip, ellerinde yine kayıplarının fotoğraflarını ve kırmızı karanfiller taşıdı. Bu haftaki eylemde 21 Temmuz 1994’te gözaltına kaybedilen Ahmet Demiray’ın akıbeti soruldu.
25 yıllık inkar politikası
Basın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, 744 haftadır gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin açıklanması ve adaletin sağlanması için bir araya geldiklerini ifade etti. Yoleri, “Türkiye’de gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerine ve faillerine dair resmi suskunluk iktidardan iktidara devreden bir gelenektir. Bu gelenek, kamu gücünü kullananların yurttaşa karşı suç işleme imtiyazını sürdürmeyi hedefler. Hukukun üstünlüğü yerine gücün ve keyfiliğin egemen olmasını hedefler” dedi.
“İktidarın yurttaşa karşı işlenen suçları yok sayan ve onaylayan resmi sessizliği karşısında yükselen sesimiz hakikate, adalete ve masumiyete sahip çıkmak içindir” diyen Yoleri, bu hafta devletin 25 yıllık resmi sessizliğinin, inkar ve cezasızlık politikasının bir örneği olan Ahmet Demiray dosyasını kamuoyu ile paylaşacaklarını ifade etti.
Lice’de öldürüldü
Demiray’ın 4 çocuk babası olduğu ve Diyarbakır’da yaşadığı bilgisini paylaşan Yoleri, “21 Temmuz 1994 tarihinde Seyrantepe’de gözaltına alındı. Baba Demiray, oğlunun H.E, T.E. ve Ö.E isimli korucular ve başka kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırıldığını ve hayati tehlike altında olduğunu belirterek Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne başvurdu. Aynı gün savcı, Ahmet’in Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı’nda gözaltında tutulduğunu bildirdi. Demiray Ailesi, Ahmet’in savcılığa çıkarılmasını beklerken, 15 Ağustos 1994 tarihinde Lice Cumhuriyet Savcılığı Lice Belediye Başkanlığı’na bir yazı gönderdi. Yazıda Ahmet Demiray’ın Lice ilçesine bağlı Dibek Köyü’nde öldürüldüğü bilgisi ve ailesinin Hazro’da bulunması nedeniyle sahipsiz olan cenazesinin belediye tarafından defin edilmesi talimatı bulunuyordu” diye belirti.
AİHM Türkiye’yi suçlu bulundu
Demiray’a otopsi yapılmadığını belirten Yoleri, şunları ekledi: “Onu kimsesiz kişi olarak defnedildiği yerden teslim almak isteyen ailesine izin verilmedi. Gözaltında tutulan Demiray’ın ölümünün gerçekleştiği koşullara yönelik etkin bir soruşturma yapılmadı. AİHM’e taşınan davada hükümet, Demiray’ın gözaltındayken götürüldüğü yer gösterme sırasında tuzaklı bir mayın patlaması sonucunda öldüğünü iddia etti. Ancak bu iddiayı destekleyecek nitelikte belge ve delilleri mahkemeye sunmadı.”
AİHM’in hükümetin Demiray’ın ölümü ile ilgili yaptığı açıklamanın makul olmadığı ve ölümün gerçekleştiği koşullar hakkında hakiki bir araştırma yürütülmediği sonucuna vararak Türkiye’yi mahkum ettiğini söyleyen Yoleri, Diyarbakır’da gözaltına alındıktan sonra parçalanmış cesedinin Lice’deki kimsesizler mezarlığına ‘sahipsiz kişi’ olarak defnedilen Demiray’ın kaybedilmesiyle ilgili bugüne kadar iç hukukta etkin bir soruşturma yürütülmediğini kaydetti.
Mezar yeri bilinmiyor
Yoleri, “Maddi gerçeğin açığa çıkartılması ve suç faillerinin belirlenip cezalandırılması konusunda sonuca götürecek adli bir süreç işletilmedi. Devlet, Demiray’ın yaşamını koruma ve gözaltında kaybedilmesi ile ilgili etkili soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmedi. Hakikat ve adalet 25 yıldır adliyenin tozlu raflarına hapsedildi” ifadelerini kullandı.
25 yıllık inkar ve cezasızlığın son bulmasını isteyen Yoleri, “Ahmet Demiray’ın gözaltında ölümü ile ilgili hakikat açıklansın. Ahmet Demiray’ın mezar yeri açıklansın. Onu gözaltına alanlar, öldürenler ve bedenini kaybedenler yargılansın ve cezalandırılsın!” dedi.
Yoleri, son olarak adalet taleplerinden ve 45 haftadır kendilerine yasaklanan kayıplarına buluşma mekanı olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
Meclis’te komisyon kurulsun
Demiray ailesinin avukatı olan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, İstanbul’da olmadığı için katılamadığı eyleme mektup gönderdi. Tanrukulu, mektubunda şu ifadeler yer aldı:
“İnsan hakları ihlallerinin son bulması için yasal düzenlemeler gereklidir. Ancak yasaların uygulanması için de siyasi ve toplumsal irade gereklidir. Toplumsal barışın sağlanması için hak ihlalleri adil ve güçlü bir biçimde soruşturulmalı, sorumluların yargılanması ve hesap vermesi için her şey yapılmalıdır. Gözaltında kaybetme; kişiye yönelik bir suçtan öte insanlığa karşı işlenmiş suç olduğu gerçeğiyle hareket edilerek; yasalardaki zamanaşımı süreleri kaldırılmalı ve geçmişin aydınlatılması için insan hakları savunucularının da katılımıyla TBMM çatısı altında bir komisyon kurulmalıdır. Başta insan hakları ihlallerinin mağdurları olmak üzere tüm toplumda ‘adaletin yerini bulacağı’ inancı yerleşmelidir. Adalet olmadan barış olmaz.”
‘Mirasının devamcısıyız’
Okunan mektubun ardından 21 Mart 1995’te gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi bulunana Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak konuştu.
Ocak, “Sahipsiz kişi, kimsesizler mezarı kavramlarına yabancı değiliz. Ahmet Demiray ve Hasan Ocak kimsesizler mezarına gömülmüştür” diyerek, devletin failler hakkında etkin bir soruşturma yürütmediğini söyledi. Ocak, “Devletin bu suçlarla yüzleşmesini istiyoruz. Bunla yüzleşmediği sürece failleri korundukça biz bunun peşinde olacağız. Babam bundan tam 18 yıl önce öldü. Babam hakikat arayışını 18 yıl önce bize miras bıraktı. Biz bu mirası hakikat sağlanan ve failler yargılanana kadar sürdüreceğiz” dedi.