PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigmasının tecritle engellenmeye çalışıldığını belirten siyasetçi Nursel Aydoğan, halkların özgürlüğünü Öcalan’ın özgürlüğünde gördüğü söyledi: ‘Çözüm ve barışın sağlanması içinde Sayın Öcalan’ın özgür olması gerekiyor’
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 16 aydır haber alınamıyor. Öcalan’dan haber alamama hali kaygılara neden olurken, avukat, aile ve vasi başvuruları ise ya yanıtlanmıyor ya da disiplin “cezası” kararları ile engelleniyor. Öcalan’ın avukatları ile görüştürülmemesine karşı 29 baroya kayıtlı 775 avukat, harekete geçerek Adalet Bakanlığı’na 10-17 Haziran tarihleri arasında Öcalan ile görüşmek için başvuruda bulundu.
Nöbet 11. yılında
Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için ise dört bir yanda eylem, etkinlik ve nöbet eylemleri sürüyor. 25 Haziran 2012’de Fransa’nın Strasbourg kentinde olan ve Avrupa Konseyi (AK), CPT ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kesiştiği noktada başlatılan nöbet eylemi, 11. yılına girdi. Öcalan’ın özgürlüğünün hedeflendiği eylem, haftanın her günü kesintisiz olarak devam ediyor.
Tecride herkes ses çıkarmalı
Avrupa’da bulunan siyasetçi Nursel Aydoğan, Öcalan üzerinde ağırlaştırılan tecridin siyasi hedeflerini, haber alamama durumu ile Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için yapılan eylemlere ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ergin Çağlar’a değerlendirmelerde bulundu.
Öcalan’a uygulanan ağır tecrit sisteminin dünyada bulunan insan hakları örgütlerinin tanımladığı insanlık dışı ağır işkence yöntemlerinden biri olduğunu ifade eden Aydoğan, Kürt halkının Öcalan için “irademdir” dediğini hatırlattı. Öcalan’ın aynı zamanda Türkiye ve Ortadoğu’nun önemli aktörleri arasında olduğunu belirten Aydoğan, tecride karşı herkesin ses çıkarması gerektiğini vurguladı.
Fiziki özgürlüğünün çok ama çok önemli
Yıllardır uygulanan tecridin bugün başta Türkiye’deki cezaevleri olmak üzere tüm topluma yayıldığının altını çizen Nursel Aydoğan, “Türkiye toplumu bu tecridin sonuçlarını en ağır biçimde yaşıyor. Türkiye’de tecritle beraber gelinen süreçte barış, huzur, demokrasi, insan hakları, adalet, düşünce ifade özgürlüğü yok ve ekonomi çökmüş durumdadır. Türkiye halkları bunu hak etmiyor. Bu tablonun değişmesi için tecridin ortadan kaldırılması, bununla beraber Türkiye’nin demokratikleşmesi gerekiyor. Bu da Kürt sorununun çözümüyle direk bağlantılı bir meseledir. Çözüm ve barışın sağlanması içinde Sayın Öcalan’ın özgür olması gerekiyor. Bu nedenle Sayın Öcalan’a uygulanan tecridin ve fiziki özgürlüğünün çok ama çok önemli olduğunu söylemek gerekir” ifadelerini kullandı.
Demokratik Konfederalizm
Aydoğan, Öcalan üzerindeki tecridin derinleştirilmesinin Ortadoğu’daki gelişmelerle yakından bağlantısı olduğunu belirtti. Aydoğan, özellikle emperyalist güçlerin, Öcalan’ın Ortadoğu’da uyguladığı ve yaşamsallaştırdığı demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmasına karşı bir yaklaşımı olduğunun altını çizdi. Bu güçlerin politikalarının AKP iktidarı ile devreye konulduğunu belirten Aydoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ortadoğu, dünyanın en karmaşık coğrafyasıdır. Şimdi bu coğrafyada 3. dünya savaşının sürdüğünü tekrardan belirtmek gerekiyor. Emperyalist güçler, çok kimlikli, çok inançlı, çok kültürlü coğrafyada halkları birbirleri ile çatıştırarak egemenliklerini sürdürmek istiyorlar. İşte bu çıkmazdan Ortadoğu halklarını kurtaracak olan Sayın Öcalan’ın İmralı esaret koşullarında geliştirdiği paradigma etkili oldu. Öcalan’ın geliştirdiği demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigması ve ‘Demokratik Konfederalizm’ ile ‘Demokratik Ulus’ paradigmasını kabul eden ve bu temelde örgütlenen halklar, kadınlar yeni bir yaşamla tanıştılar. Kölelik zincirlerini kırdılar, özgür birey, özgür kadın oldular. Bu bir insan, bir halk için çok önemlidir. Başta Kürtler olmak üzere Süryani, Êzidî, Ermeni, Keldani, Arap halklarının önemli bir kesimi içinde böyle oldu. Çünkü kendi özgürlüklerini Sayın Öcalan’ın özgürlüğünde görüyorlar. Bu nedenle Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü istiyorlar.”
100 yıllık inkar
Başını ABD’nin çektiği uluslararası güçlerin, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) doğrultusunda Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çabalarının devam ettiğini belirten Aydoğan, “Kürt halkının da Lozan’dan beri inkar ve imha politikasına ve ulus devletlere karşı özgürlük mücadelesi devam ediyor. Kürt halkı Lozan’ın 100. yılında artık statüsüz yaşamak istemiyor. Bu talebinin gerçekleşmesi için Kürt sorununun çözülmesi gerekiyor. Kürt halkı yıllardan beri çözümün adresinin İmralı olduğunu, bu nedenle tecridin kaldırılıp, tek muhatap olarak gördükleri Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğini net bir şekilde ifade ediyor” diye belirtti.
İmralı’da direniş var
Hem uluslar arası güçlerin hem de Türkiye’nin çözüme henüz hazır olmadığının anlaşıldığına dikkat çeken Aydoğan, bu nedenle İmralı kapılarının açılmadığını ve tecridin daha da derinleştiğini dile getirdi. Aydoğan, “Halkların bir arada eşit ve özgürlüğüne dayalı demokratik ulus projesi ve kadın öncülüğünde Kuzey ve Doğu Suriye’de inşa edilen özyönetim hem Suriye-Türkiye hem de uluslararası güçleri rahatsız ediyor. Yani Sayın Öcalan’ın paradigmasının yaşamsallaşmasını istemiyorlar. Özellikle ‘çözüm süreci’ devam ederken gerçekleşen bir görüşmede ‘Rojava benim kırmızı çizgimdir’ diyen Abdullah Öcalan’ı kendi çizgilerine getiremedikleri için tecrit ağırlaştırılarak devam ettiriliyor” dedi.
Politik baskı uygulandı
Öcalan’ın fiziki özgürlüğü talebiyle Avrupa’da 10 yılı aşkın bir süredir kesintisiz devam eden “Özgürlük Nöbeti” eylemlerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Aydoğan, “Strasbourg’da Sayın Öcalan’ın özgürlüğü İçin 10 yıldır devam eden özgürlük nöbeti, dünyadaki en uzun süreli sivil eylemlerinden biridir. 10 yıldır kesintisiz devam etmesi, Kürt halkının önder olarak kabul ettiği Öcalan’ın mutlak özgür olması gerektiğine olan inancıdır. Bu inanç ve örgütlü bir halk gerçekliği olmasa bu eylemin 10 yıl sürdürülmesi imkansız olurdu. Kürt halkının bu eylemle Öcalan’ın özgürlüğünde ısrar edildiği ve bundan vazgeçilmeyeceğini artık dost düşman herkese gösterildi. Bu eylemlerle Kürt halkının sürdürdüğü eşitlik, özgürlük, adalet gibi haklı mücadelesinin ‘terörizim’ ve bunun gibi aslısız iddialara dayandırılması ve kriminalize edilmemesi gerektiği Avrupa Konseyi (AK) üyelerine gösterildi. Tecrit gündemde tutuldu ve AK’ye tutum alması konusunda siyasi baskı yapıldı. CPT’ye İmralı Cezaevi koşullarını denetlenmesi için politik baskı uygulandı” diye belirtti.
Bu bir kampanya değil
Aydoğan, şunları söyledi: “Tüm bu eylemliliklerden zaman zaman sonuçlar alınsa da kesin çözümü içeren bir sonuç alınamadı. Nedeni Kürt sorununun büyüklüğü ve neredeyse küresel güçlerin tamamının odak noktası haline gelmesidir. Şimdi eylemler ‘Zaman Özgürlük Zamanı’ şiarı ile sürüyor. Bu bir kampanya değildir. ‘Zamanı geldi Öcalan’a özgürlük’ talebiyle Avrupa’da yaşayan Kürt halkı ve dostlarının, sonuç alıncaya kadar birlikte sürdürülecekleri bir mücadeledir artık.”
Meydanlar boş kalmamalı
Aydoğan, Türkiye’deki AKP iktidarının 7 yıldır başta HDP ve diğer tüm muhalefet odaklarına dönük geliştirdiği sistematik baskı ve saldırılarına rağmen ülkedeki halkların özellikle 2021 Newroz’u ve 8 Mart’ında yaşanan kitlesel mitinglerle tecridi kabul etmediğini, Öcalan’ın özgürlüğünü ve Kürt sorunun çözümüne ilişkin net bir tavır aldığının altını çizdi. Aydoğan, Türkiye’de tecrit siyasetine karşı yapılan itirazların yetersiz olduğunu aktararak, şunları söyledi: “En son 12 Haziran’da yapılan olaylı ‘Büyük Gemlik Yürüyüşü’nde Kürt halkının ve dostlarının tecride karşı yaptığı bu eylemle aslında tecrit siyaseti aşıldığını bizlere gösterdi. Tecride karşı itirazlar sokaklarda, meydanlarda yapılacak olan mücadelelerle kazanılır. Bu nedenle sokaklar, alanlar, meydanlar boş kalmamalıdır. Dünya deneyimlerini incelemek ve mücadele yöntemlerini zenginleştirmek gerekir. Milyonlarca insanın katılacağı sivil itaatsizlik eylemlerinin sonuç alacağını düşünüyorum. Yine ben kişisel olarak milyonlarca insanın katılımıyla ‘Kürt sorunun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için anayasal çözüm istiyorum’ başlığı altında imzalanacak milyonlarca dilekçenin TBMM’ye sunulması çözüm tartışmalarını gündeme taşıyabilir diye düşünüyorum.”
Ya özgürlük, ya hiç
Tecride karşı Avrupa’daki eylemlerin süreceğini de sözlerine ekleyen Aydoğan, özellikle Kürt halkının statüsüz bırakılmaması ve Kürt sorunun çözümü için 57 Kürt siyasi parti ve kurum ile çok sayıda aydının Lozan’da bir araya gelmesinden sonra 2023 yılı takvimi için açıkladıkları eylemler dizisiyle Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü isteyeceklerini aktardı. Aydoğan, “Kürt halkı, Türkiye demokrasi güçleri, çözüm ve barış isteyenler bedellerini ödeyerek 30 yılı aşkın demokratik mücadele sürdürüyorlar. Ancak halen Kürt sorununun çözülmemesi mücadele yöntemlerinde sonuç alıcılık açısından bir farklılaşmaya gidilmesi gerektiğini gösteriyor bizlere. Elbette ki buradaki sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler, konfederasyonların yönetimleri bir araya gelerek bu konuyu tartışılacaktır. Örneğin 24 Temmuz 2022’de Lozan’da yapılan konferansta alınan ‘Lozan’ın 100’üncü yılında 100 bin kişi ile Lozan’dayız’ eylem kararı, dünyanın dört bir yanındaki Kürtler ve diğer halkların katılımıyla gerçekleşecek dikkat çekici bir eylem olacaktır. Sonuç olarak, özgür bir yaşam için daha çok çalışmak ve mücadelemizi kesintisiz sürdürmek durumundayız. Artık bizler için tek bir slogan olmalı o da ‘Ya özgürlük, ya hiç” diye belirtti.
HABER MERKEZİ