Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, sorunların çözülmesi için Öcalan üzerinde mutlak tecridin kaldırılması gerektiğini vurguladı
Mezopotamya Ajansı’ndan Erdoğan Alayumat’ın sorularını yanıtlayan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, tecrit ve Öcalan’a yönelik özel yönelimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İmralı’da uygulanan mutlak tecridin Öcalan’dan bilgi alınmasının da önüne geçtiğini anlatan Bilmez, hiçbir şekilde müvekkillerinden haber alamadıklarını söyledi. En son 27 Nisan’da Öcalan ile diğer tutukluların aileleri ile yaptıkları telefon görüşmesinde haber alabildiklerini dile getiren Bilmez, “Sayın Öcalan, 21 yıldır hiç telefon hakkını kullanamıyordu. İlk kez 27 Nisan’da kamuoyunda salgın nedeniyle oluşan kaygıları gidermek için ailesiyle görüştü. Bu bile İmralı’da nasıl bir hukuksuzluğun söz konusu olduğunu göstermeye yetiyor. İmralı Cezaevi laboratuvarmış gibi kullanılıyor. Bütün kısıtlayıcı uygulamalar önce İmralı’da deneniyor sonra tüm Türkiye’ye yavaş yavaş yayılıyor. Tıpkı su üstüne damlatılmış yağ gibi düşünebiliriz. Bir damla yağ suyun yüzeyini yavaş kaplar. İmralı’da yapılan şey tam da bu aslında” dedi.
Hukuki kılıf
Öcalan ve diğer tutukluların tüm hukuki girişimlerinin sonuçsuz kaldığını dile getiren Bilmez, “Mesele İmralı ve Öcalan olunca hukuk duvara tosluyor. Avukatlar olarak müvekkillerimizin haklarını savunmamamız için habersiz bırakılıyoruz. Müvekkilimize bir disiplin cezası veriliyorsa bunun bize de tebliğ edilmesi gerekiyor. Son yasalar fiili bir durumun hukuki bir kılıfa büründürülmesinden ibarettir. İmralı için verilen mahkeme kararları hukuki bir kılıf yaratmak için veriliyor” diye konuştu.
Müvekkillerine son olarak getirilen avukat, telefon ve aile görüş yasaklarını bir ay sonra öğrendiklerini ve hemen gerekli başvuruları İnfaz Hakimliği’ne yaptıklarının altını çizen Bilmez, “Yaptığımız başvurulardan ret kararı almamız üzerine Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurduk. Buradan olumsuz sonuç çıktı. Şimdi konuyu Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşımaya hazırlanıyoruz” dedi. Tecridin Türkiye’deki tüm sorunlar ile birebir bağlantısı olduğunun altını çizen Bilmez, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Her anlamda kötüye giden bir durum var. Türkiye’nin tüm komşularıyla ilişkileri bozulmuş, içte huzur kalmamış, geleceğe kimse umutla bakmıyor. Ekonomik durum tam bir belirsizlik içerisindedir. Tüm bu sorunların altında Türkiye’nin en yapısal meselesi olan Kürt sorunu yatıyor. Bunun çözülmesinde çok önemli bir rol oynayabilecek tek insan Sayın Öcalan’dır. Bu sorunlar çözülmek isteniyorsa mutlak tecridin kaldırılması gerekir.”
Duyarlılık çağrısı
Adalet Bakanı’nın 2018’de başlayan açlık grevleri sürecinde “Öcalan’ın ailesi ve avukatlar ile görüşmesinin önünde yasal bir engel yoktur” sözlerini hatırlatan Bilmez, bakanın bugün de böyle bir açıklama yapması gerektiğine vurgu yaptı. “O günden bugüne ne değişti de mahkeme aynı gerekçelerle yasak kararları veriyor” diye soran Bilmez, “Üç yasağın da Eylül ayı içinde olması tesadüf gibi görünmüyor. Söyleyeceğimiz her şey spekülatif olacaktır. Orada neler olup bittiğini bilmiyoruz. 27 Nisan’dan beri haber alamadık. Öcalan’ın sağlık durumu nedir? Salgın oraya ulaşmış mıdır? Bu bizi en çok kaygılandıran meselelerden biridir. Orada sağlıklı bir tedavi ortamı olmadığını biliyoruz. İmralı’dan tam teşekküllü bir hastaneye gitmenin ne kadar uzun sürdüğünü de biliyoruz. Bu durum bizi daha da kaygılandırıyor” diye konuştu.
İmralı’da uygulanan tecride karşı demokratik kamuoyuna duyarlılık çağrısı yapan Bilmez, “İmralı’da bulunan müvekkillerimizden 27 Nisan’dan bu yana haber alamıyoruz. Salgın koşullarındayız ve insanlar bu hastalığın ne kadar ciddi olduğunu gün geçtikçe daha iyi anlıyor. Çember dışarıda daralıyor diyoruz ama İmralı’da ne olup bittiğini bilmiyoruz. Cezaevi görevlileri sürekli orada yaşamıyorlar. Karaya gidip geliyorlar. Gıda maddeleri sürekli gidip geliyor. Hastalığın oraya girmemesi mümkün değil. Kamuoyunun bu konuda duyarlı olmasını bir kez daha istiyoruz” şeklinde konuştu.