Sokak bu haliyle bizim direniş hafızamızdır. Bu hafızayı karşılığını bulduğu sokaklarla tekrar yan yana getirmenin yollarını aramalı, sokağı Fransız eylemcilerinin direnme estetiğine denk bir tavırla tekrar ezilenlerin kılmalıyız
Cem Şahin
Sokak mücadelesi devlet erkanındaki müesses nizam için aşırılık, şiddet ve muadili tanımlara eş bir şekilde kodlanarak her dönemin en marjinal hak arama yöntemi olarak algılanmış, sokağa çıkanların repertuarı, başkalarıyla beraber diğer sokaklara buluşturulmasın diye “uç” addedilen eylemler anında terörize edilmiş, sokağın suça iştigali arttırdığı çarpıklığıyla tek hak arama yordamının sandık olduğu öyküsü tüm burjuva erillerce topluma inandırılmaya çalışılmıştır.
Seçim pek tabi önemsiz değildir. Oy kullanmak sınırlı bir politik öznellik alanı açıyor olsa da yurttaş olma ve karar mekanizmalarında inisiyatif alma itibarıyla epey de önemlidir hatta. Fakat tenkit edilmesi gerekilen hususiyetlerden ilki egemenlerin politik öznellik pratiğini sadece seçimlerdeki oy verme işlemine tabi bir düzeyde görme eğilimleridir. Seçim sürecinde “helalleşme” retoriği üzerinden inşa edilmeye çalışılan uzlaşı formülü toplumla iktidar güçleri arasındaki antagonist çelişkiyi soğurtmak için işe koşulmuştur. Hesaplaşmanın mekânı olan sokaklar, uzlaşı mırıldanan burjuva uyanıklar aleyhine bir kriz oluşturmasın diye sandık tek muteber çözüm olarak dayatılmıştır.
AKP iktidarının yönetememe krizinin revaçta olduğu böylesi bir eşiği sokağın farklı güzergahlarına doğru bükmek tek adam rejimine karşı geliştirilecek en doğru yöntem olarak kendini daha fazla dayatmaktadır lakin. Seçimin oluşturduğu karamsar duygu durumu kitlelerde her dönem bulunan fakat çeşitli manipülasyonlarla egemenlere doğrultulması engellenen isyanın temel bakiyesi olan öfkeyle yan yana getirerek başka, yeni ve yaratıcı bir kaçış örgütleyebilmeliyiz öyleyse.
Burjuva siyasetçiler kendilerini “sandık demokrasisi” içinden tek meşru güç olarak yeniden üretiyorlar. Sandık tercihi sermaye için hikâyenin ta en başından beridir öylesine bir tercih olmamıştır. Sistemin egemenleri kendi sömürge hayallerini daha kolay somuta kavuşturmalarının en işlevsel aparatı olarak görmüşlerdir seçimi. Bu yüzden sokak başta faşist şef Erdoğan olmak üzere tüm burjuva cenahını tuhaf korkulara sürüklemeye muktedir bir alandır. Toplumu oy verme gibi sığ bir hesap sorma pratiğiyle sınırlı tutarak kontrol altına almak emekçiler için nihayetinde aynı umutsuzluklar ve çaresizlikleri üretmekten öte bir yola çıkmaz.
Mücadelenin kaldırım taşlarına da içkin olduğu realitesinin gündelik siyasetimize sirayet etmesi, sokağın devrimci bileşenleriyle tek güç olduğunun unutulmaması, toplumsal krizlere çözüm, halkın umudunu istismar edenlere sıkı bir cevap olmak için sokaklarla buluşmaya yeniden davet çıkarmak gerekmektedir.
Bu davete olan ilgimizin azalmasının sonuçlarını hep beraber deneyimliyoruz uzunca zamandır halbuki. Cumartesi Anneleri kayıplarının yasını tutabildikleri mekanlara sokulmuyor, Suruç’ta katledilen yoldaşlarımızı anmak için toplanılan sokaklar devletin barikatlarıyla işgal ediliyor, emek gaspının çeşitli boyutlarına itiraz eden işçi sınıfı hak arama girişimlerinde boynuna bastırılarak göz altına alınıyor, LGBT’li yoldaşlarımız sokakların sapkın bireyleri olarak görülüyor, kadın hakları savunucuları ise hem sokaktaki erkek şiddetinden korunmaya hem de o alanı herkes için daha fazla özgürleştirmeye çalışıyor.
Sokak bu haliyle bizim direniş hafızamızdır. Bu hafızayı karşılığını bulduğu sokaklarla tekrar yan yana getirmenin yollarını aramalı, sokağı Fransız eylemcilerinin direnme estetiğine denk bir tavırla tekrar ezilenlerin kılmalıyız. Walter Benjamin’le bitirelim; “İnsanları devrime yönelten şey özgürleşmiş torun düşleri değil sömürülmüş atalarımızın hatıralarıdır.”