Hüseyin Aykol/İÇERİDEN
Bayburt M Tipi Cezaevi’nde bulunan Fecriye Benek, 7 Şubat 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “İki hafta önce kaldığımız odada hepimiz virüse yakalandık. Sanırım Omicron’un bereketiydi kapımızı çalan. Dışarıda Meri ablam da yakalanmıştı. Sordum belirtiler aynı. İdare gelip, tüm ihtiyaçlarımızı elimizden aldıktan sonra hasta olduk. Çünkü battaniyelerimizi de almışlardı. Bu arada, zamlar da zaten iflahımızı kesmiş bulunuyor. İnanın her hafta zam geliyor. Tek öğünlük ve iki kişilik peynir kutusu her hafta 3-4 lira zam alıyor. Her şey öyle. Kimse sesimizi de duymuyor. Doğru dürüst meyve-sebze alamıyoruz. İdarenin yemeği tek kelimeyle korkunç. Besleyici de değil. Posta desen günlük zamlara bağlamış. Galiba her yönüyle ve her açıdan çok kritik aşamalara giriyoruz. Hiçbir şey güvenli değil. Her gün bir tabut çıkıyor buralardan.
Nihayet açık görüş başladı. Ama ne yazık ki, süresi yarım saat. Buna rağmen ailesi gelen arkadaşlar oldu. Ben 2019’un Mayıs ayından beri görüşe çıkmamışım. O gün Meri ablam 20 dakikalık kapalı görüşte annemin ölüm haberini vermişti. Bu gidişle, daha uzun bir süre kimse görüşüme gelemeyecek. Oysa ne zamandır, bizimkilerin yakınlarına doğru sevk istiyorum. Ben istiyorum; hemen ‘sistem kapalı’ yanıtı veriliyor. Oysa adlilerin sevki çıkıyor ve gidiyorlar. Benim yüksek güvenlikli bir yerde tutulmam gerekiyormuş ve gitmek istediğim yerlerdeki cezaevleri ya doluymuş ya da yeterince güvenli değilmiş. Oysa doğru değil. Oralarda da öyle güvenlikli yerler var.”
* * *
Afyon 1 nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Akif İpek, 31 Ocak 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Biz 2019 yılında Bandırma 2 nolu T Tipi Cezaevi’nden buraya altı arkadaşımla birlikte sürgün edildik. Burası yeni açılan bir cezaeviydi ve girişte maruz kaldığımız uygulamalar o zaman kamuoyuna yansıtılmıştı. Birlikte buraya sürgün olduğum Hayrettin Yılmaz verem ve akciğer kanseri idi. Korona virüs salgını nedeniyle hastaneye gitme, tahlil-tetkik ve kontrollerini yapma imkânı olmadığı için yakalandığı akciğer kanseri, ciğeri tamamen kapladığı ve diğer organlarına da sirayet ettiği için yaşamını yitirdi ve bizleri derin bir acıya gark etti.
Buraya geldiğimizden bu yana gazetenizi okuyamadığımız için olup bitenleri izleyemiyoruz. İçişleri Bakanlığı’nın bir genelgesi gereği yapıldığı söylenen hastane ve mahkemelere gidişte yapılan ağız içi arama yüzünden hastaneye gidemiyoruz. Oysa pek çok arkadaşımızın kronik hastalığı var. Buradaki bir başka sorun ise, ayakta sayım dayatmasıdır. Böylesi bir tavır, en son Kenan Evren’in 12 Eylül faşist darbesi döneminde söz konusu olmuştu.
Birkaç hafta önce, akşam yemeğimizi yediğimiz bir anda koğuşumuz basılarak arama yapıldı. Daha önce Kandıra Cezaevi’nde yazılmış ve oranın idaresi tarafından el konularak disiplin soruşturması açılmış ve disiplin soruşturması konusu yapılmış; ancak İnfaz Hakimliği tarafından bir suç unsuru bulunmayan, daha sonra da Bandırma 1 nolu T Tipi Cezaevi’nde de incelenip sakıncalı bulunmayan İzzethan Aykut’un defterlerine el konuldu ve kendisine açılan disiplin soruşturmasında 13 gün hücre cezası verildi. Bu sorunlarımıza köşenizde yer verirseniz sevinirim. Dahası bu konuları ilgili kurumlara iletin lütfen!”
* * *
Patnos L Tipi Cezaevi’nde bulunan Veysel Avcı, 7 Şubat 2022 tarihli faks mesajında şöyle diyor: “28 Ocak 2022 tarihi itibariyle cezam bir yılın altına düştü. Denetimli mahpusluk ve ilçe cezaevi için başvuruda bulundum; ancak henüz cevap verilmedi. Dionysos Yayınları’ndan “İlk süt” isimli öykü kitabım da basıldı. Ailem bana 20 adet gönderdi ama idare ‘sakıncalı’ bularak, kitabı yazarına vermedi. Konuyu AYM’ye taşıdım. Bakalım ne olacak? Virüs burada da hayli yayıldı. Şu anda 11 arkadaşın testi pozitif durumda. Karantina koğuşuna alındılar. Dolayısıyla iki koğuşumuz da ‘temaslı karantina’ konumunda. Oradakileri telefona daha çıkarmıyorlar.
Altı aydır teklide tutulan Ramazan Akalım’ı odaya verdiler sonunda. Kamuran Sıdıki (İranlı) ile birlikte yaralanmışlar. Kamuran’ın sağlığı pek iyi değil. Bayılıyor ara sıra. Revirden sonra hastaneye götürülünce, karantinaya alınıyor. Üstelik, karantina için kullanılan koğuşların rögarları da tıkalı. Koğuşun içi yaşanmaz haldeymiş. Kurumlardan gelen giden yok ki, derdimizi anlatabilelim. Aramalarda ara sıra riskli gerginlikler yaşanıyor. En az 30 arkadaş hastalık nedeniyle il cezaevlerine nakil istiyor ama çıkmıyor. Burada tedavi olamıyorlar çünkü.”
* * *
Diyarbakır 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Halis Tekin, 21 Ocak 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Pandemi koşullarında dünya can derdine düşmüştü. Ancak bugünlerde bunu artık pek önemsemiyorlar. Çünkü insanlar bu sefer açlık ve yoksulluk nedeniyle geçim derdine düştü. Dolar bir yıl içinde 6 liralardan 18’e kadar yükseldi. Bununla birlikte cezaevlerinde satılan şeylerin fiyatları da buna uygun olarak yükseldi. 18 lira olan doları bir şekilde 13 liraya düşürdüler ama burada fiyatlar buna uygun olarak düşmedi. Bir kilo şeker 5 lira iken 10 lira oldu. 27 lira olan 1 litre zeytinyağı önce 34 lira, sonra da 55 lira oldu. 450 gramlık Camelon çay 50 lira, Sensodyn diş macunu 33 lira olmuş. Dışarıdaki yoksulluğun en çok hissedildiği yerler cezaevleridir.
Eskiden normalde yenilmeyen yemeklerde haftada bir minik et kırıntıları olurdu. Şimdi onlar da yok. Yemekler yenilemeyecek durumda. Rahatsızlığım nedeniyle ve Adalet Bakanlığı’nın kararı olmasına rağmen 7 yıldır düzenli olarak 3 ayda bir kullandığım hormon tedavi iğnesi ‘Sağlık Bakanlığı geri ödeme listesinden çıkarıldı’ denilerek eczaneden ilacım gelmiyor. Oysa ömür boyunca zorunlu olarak kullanmam için Sağlık Kurulu Heyeti raporum var. Bakanlık kapalı görüşümüzün 1.5 saat olduğunu söylüyor ama biz burada 45 dakika görüşebiliyoruz. Açık görüş ise sadece 30 dakikadır. Dahası sadece iki görüşçü gelebiliyor. Oysa dışarıda tüm yasaklar kaldırılmış durumda.”
MEKTUBU GELENLER:
———————————
Fecriye Benek – Bayburt M Tipi Cezaevi
Akif İpek – Afyonkarahisar 1 nolu T Tipi Cezaevi
Halis Tekin – Diyarbakır 1 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
Veysel Avcı – Patnos L Tipi Cezaevi
Diyaveddin Turhan – Şakran 1 nolu T Tipi Cezaevi