I – SSCB ve sosyalist sistem yıkıldıktan hemen sonra iki tez ileri sürülmüştü: “Tarihin sonu” ve “Medeniyetler arası çatışma”! F. Fukuyama “Tarihin Sonu ve Son İnsan” adlı teziyle kapitalizm ve liberal ekonomik politikaları için insan uygarlığının “ulaşabileceği son durak” diyerek ilan etti ama çok geçmeden yanlış yaptığını kabul etti ve geri adım atmıştı.
Aynı süreçte Samuel Huntington ise 21. yüzyıl hâkim çatışma trendinin; sınıflar arası ekonomik, politik, ideolojik çatışma yerine “Medeniyetler Çatışması” olacağını savunmuştu. Aslında bu tezle son 25 yıldır Afganistan-Mısır-Ukrayna üçgeninde süren vekalet savaşlarının teorisini oluşturarak sınıflar arası savaşı gölgelemek istemişti.
Bugün ise Covid-19 ile birlikte kapitalizm, bütün cephelerden eleştirel tartışma ve sorgulamanın merkezindeyken; kapitalist siyasetçiler, ekonomistler telaşla “Kapitalizm iyidir tüm kötülüklerin kaynağı neoliberalizmdir” diyerek kapitalizmi kurtarma çabasındalar!
Alman DIW Başkanı Fratscher, “Korona krizi ile birlikte neoliberalizmin tabutuna son çivinin çakıldığını söyleyebiliriz” diyor ve devamla “Şimdi görüyoruz ki, iş ciddiye bağladığında devlet son çare. Piyasaların artık kilit alanlarda tek başına işlevsel olması mümkün değil” diye de ekliyor. Bu beyanlarla açıkça Keynesyen ekonomi politikalara çağrı var. Bu çaba tam da “sürdürülebilir olmayan dünya ekonomisinin büyük krizler sonucunda birkaç on yıl içinde çökmesi ihtimaline karşı olası senaryo” arayışlarından biri olarak “kapitalizm iyi” ama kapitalizmin ruhu “liberalizm ya da neoliberalizm kötü” denmek isteniyor.
Ancak neoliberalizm kötü denilip örneğin yeniden Keynesçiliğe dönerek kapitalizmi kurtaramazsınız çünkü Covid-19 ile tartışılan kapitalizm ve özel mülkiyet dayalı uygarlığının kendisidir! Covid-19 virüsünü üreten zemin kapitalist ekonominin uygulamalarından biri olan salt neoliberalizm değil piyasa ve tüketim ekonomisine dayalı kapitalist sistemin kendisidir. Bedeli de sadece neoliberalizm değil kapitalizmin kendisi ödemelidir, ödeyecektir de.
II – “Ağzı olan konuşuyor” misali siyasetçi, ekonomist, sanatçı derken Alman Federal Ulaştırma Bakanı Scheuer de “Dünya genelinde yeni bir düzen oluşacak” dedi! İlginçtir bunu komünistlerden çok kapitalist düzenin savunucuları ve iktidar sözcüleri söylüyor. Neymiş “yeni düzenleri”? Son 40 yıldan beri uygulanan vahşi kapitalizmin neoliberal politikalar yerine, devletin ekonomik-sosyal alanda daha fazla rol üstleneceği Keynesçilik benzeri politikalara dönüş! Hepsi bu ve biz bu filmi II. Dünya Savaşı sonrası izlemiştik. Elbette düzlüğe çıktıkları gün ilk haykıracakları şey “Yeter devlet ekonomiden elini çeksin” diyeceklerini de!
Burada kilit mesele şudur: Pandemi ile derinleşen kriz, kapitalist neoliberal politikalar yerine Keynesçilik veya başka bir kapitalist ekonomik politikaya geçişle aşılabilecek mi? Hayır! Kriz üreten herhangi bir politikasından çok öteye kapitalizmin kendisidir. Ve Covid-19 öncesi düzenin üç temel krizi olarak; “Kapitalizmin derinleşen varoluşsal krizi”, “Zenginlik içerisinde yoksulluğun derinleşmesi olarak Uygarlık krizi” ve “Küremizi yok oluşla yüz yüze getiren ekolojik kriz”lerin aşılması, neoliberalizmden çok öteye köklü düzen değişikliği gerektirir. Ki bu üç esas krize köklü alternatifi içermeyen hiçbir adımın adı “yeni düzen” olmayacak. Ne Keynesçi devlet müdahalesi ne de II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’ya uygulanan Marshall Planı benzer yönelimler kesinlikle belirttiğim üç temel krize çözüm getirmeyecek. Çünkü Covid-19, yeni krizler üretmiyor kapitalizmin var olan krizlerini derinleştiriyor.
III – Kapitalizm ya büyüyecek ya yıkılacak! İkilem budur. Çünkü kendinden önceki özel mülkiyet toplumlardan farklı olarak kapitalizm, sürekli büyümeye dayalı çok dinamik bir toplum. Büyümezse yıkılır! Kendi kendine yeterli kapalı ekonomiye dayalı ve 2 bin yıl gibi uzun yaşayan feodalizmden farklı kapitalizm; sistem olarak sürekli büyüme-genişlemeye, piyasa ve tüketim ekonomisine dayanır. Covid-19 tam da kürenin fiziki kaynaklarının sınırlarına dayandığı, çoktandır büyümeye ve tüketim toplumuna dayalı kapitalist ekonominin yükünü taşıyamayacağını krizle gündeme oturttu. Mesele bu kadar açıktır kapitalist beyler!
Koronavirüs salgını bir milyar insanı evde-mekânda zorunlu karantinada tutarken, beraberinde insanın soğan-patates-un-su-domates-elektrik ve sağlık-eğitim gibi yaşamsal ihtiyaçlarını da gündemin ilk sırasına taşımakla “kullan-at” tüketim toplumu kapitalizme de “aut” dedi! Bu nedenle “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” Adam Smith’in felsefesi milyarlarca insanın zihninde sorgulanıyor. Bu nedenle doğanın kaynaklarının fiziksel sınırları ile de barışık yaşamsal ihtiyaçların üretilmesini içeren komünal ekonominin sosyolojisi güçleniyor ve işçilerin-halkların zihninde nakşediliyor!
IV – Covid-19 diyor ki: “Ey insan dünya salt sana ait değil. Sen efendi, diğer canlılar senin ihtiyaçlarının emir eri değil! Senin olduğu kadar yarasa-bit-fare-yılan-gergedan-caretta caretta-Sumatra kaplanı gibi nesli tükenmekte olan olmayan canlılara, mikroorganizmalara ait. Bu gerçeği kabul edip canlılara saygılı davranmazsan kaçacak yer bulamazsın”! Yani küremiz ve organik parçası canlılar, artık herhangi bir uygulamasını değil kapitalizmi taşıyamıyor.
Bugün 5-10 bin göçmeni barındıramayanlar 20-30 yıla kalmadan küresel kuraklık, sel, kıtlık, suların yükselmesi sonucu 200-300 milyon insan yollara düşerse devletlerinin etrafına DUVAR ÖRENLER ne yapacak? Küresel ısınma durdurulamazsa yeni mega felaketlerin yanı sıra yeni pandemi hastalıklara da yol açabilir! Küresel ısınma ise kapitalist tüketim ekonomisi sonucu durdurulamıyor!
Buna rağmen bugünlerde kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, küresel ekonomide “Görülmemiş resesyon-küçülme olacak, küresel gelir 3 trilyon dolar düşecek” uyarılarını da dikkate alan devletler, şirketler yeniden büyümenin plan ve hesapları içindeler. Yani halen büyüme! Hay büyümeniz batsın! Batıyor ve kendisiyle birlikte küremizi de sürüklüyor!
Covid-19 insanı içeri tıkarken kürenin ve canlıların soluklandığını görmüyor musunuz? “Kapandık içeri, az da olsa canlandı, göz kapaklarını araladı dünya. Birçok yaban hayvanlar dibimize kadar geldi. Bıraktığımız, terk ettiğimiz alanlara, sokaklarımıza kadar sokuldular. Yaban hayvanlar sokaklarımıza kadar gelirken, biz yaptıklarımız ve yapamadıklarımızdan dolayı içeri hapsolduk” diyor Abdullah Aysu.
Sonuç olarak: Koronavirüs sonrası ekonomik-siyasal-sosyal-kültürel-askeri… Her şey yeniden içerik kazanıp değişecek olmasıyla paralel, küresel tartışma-sorgulamanın da odağında Kapitalizmin Tarihsel Fiziksel Sınırları’na dayanması yer alıyor. Arayış ve tartışma da buradan başlıyor. Komünist, devrimci hareket, felsefi-teorik-ideolojik yeniden üretimle yaşadığı krizi aşarak sürece hazırlanmalı çünkü “Kapitalizm aut sosyalizm in” trendi derinleşecek.