Çorum katliamı tanıklarından Nihat Filiz cemevlerine yönelik yapılan saldırılara ve Soylu’nun açıklamalarına dikkat çekti: ‘Kendi yaptıkları bir şeyi başkalarının üzerine yıkmak amacıyla yapıyorlar. Solcular neden yapsın?’
Ankara Tuzluçayır’da 30 Temmuz günü Ana Fatma Cemevi’ne, Ege Mahallesi Şah-ı Merdan Cemevi’ne, Gökçebel Köy Derneği’ne Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı’na eş zamanlı saldırı düzenlendi. Saldırılarda bir kadın bıçaklı saldırıya uğrarken, saldırıların hemen arkasından birçok kentte tepkiler yükseldi.
Olayla ilgili açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Cemevlerine saldıranların örgüt bağlantısı var, açıklayacağız” derken, Yeni Şafak gazetesi de gözaltına alınanlardan birinin Devrimci Gençlik Derneklerinde faaliyette bulunduğunu iddia etti. Fakat akıllara Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi Mahallesi’nde Alevilere yönelik gerçekleşen katliamlardaki devlet-sivil faşist işbirliğini geldi.
Çorum katliamının tanıklarından olan ve Balçova Belediyesi’nde memur olarak çalışırken 2016 yılında 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevinden ihraç edilen Nihat Filiz, o dönem Çorum’da yaşadıklarını ve Ankara’da yaşanan saldırıları değerlendirdi.
Çorum katliam öncesi ikiye bölündü
Çorum katliamı sırasında 17 yaşında olduğunu söyleyen Filiz, olayların ilk olarak başladığı Mayıs ayında solcuların örgütlülüğü ve kentte Alevi-Sünni ayrımı olmamasından kaynaklı bir katliam yaşanmadığını aktardı. Fakat Temmuz ayında başlayan katliam öncesinde yerel ve ulusal basının Çorum’un sosyolojik yapısı ve Alevilerin bulunduğu mahaller ile ilgili haberler yaymaya başladığını kaydeden Filiz, “Bunun üzerine herkes kaygılanmaya başladı. Maraş deneyiminden insanlar durumun farkındaydı. Birden bire Milönü Mahallesinde oturan sağ görüşlü insanlar sağcıların yoğunlukta olduğu mahallelere, o mahallelerde olan solcular ise solcuların mahallelerine taşınmaya başladı. Dolayısıyla Çorum ikiye ayrılmış bir pozisyona düştü” dedi.
‘Alevilerin evleri yakılacak’
Katliamın başladığı gün ise Alaattin Caminin yakınlarında bulunan Terlemezevler bölgesindeki evlerin tamamının kırmızı çarpılarla işaretlendiğini kaydeden Filiz, şöyle devam etti: “Mahallede birden bire yayılan ‘Alevilerin evleri yakılacak’ söylentisi üzerine evlerimizi taşımaya başladık. Fakat bu sırada Cuma namazının bittiği saatlerde ‘Allah Allah’ diyerek bir kitlenin mahallemize geldiğini duyduk. Eşyalarını araçlara yüklemeye çalışan insanlar bir anda kaçışmaya başladı. Bizde bir komşumuzun evine sığındık. O sırada her yerden silah ve patlama sesleri geliyor. Evimizin olduğu yöne bakınca mahalleden bir komşumuzun tüfeğine mermi doldurduğunu gördüm. Biz bulunduğumuz evden yaşananları dehşet içinde izliyorduk.”
Devrimcilerin barikatları
“Beline kadar sakallılar, hocalar, gençler, mahalleden tanıdıklarımız coşku içinde sokaklara girdi” diyen Filiz, evlerinin gözleri önünde yakıldığını, kapılara barikat kurarak beklemeye başladıklarını dile getirdi. Saatlerce böyle bekledikten sonra silah seslerinin susmasıyla evden çıktıklarını belirten Filiz, “Yürüyerek Milönü’ne gittik. Bu sırada evlerden feryatlar geliyor, dumanlar yükseliyordu. Milönü’nde büyük bir kalabalık ve barikatlar vardı. Milönü’de bir katliam yapılmadı. Daha çok mahallerde savunmasız kalan insanlar katledildi. Buradaki barikatlar ve direniş Alevileri daha büyük bir katliamdan korudu” diye kaydetti.
7 Haziran süreci gibi bir süreç hedefleniyor
Tarihsel anlamda Maraş’tan Çorum’a uzanan bu saldırıların devlet tarafından ya da devlet içindeki gizli güçlerin bir faaliyeti olduğunu vurgulayan Filiz, son olarak yaşanan saldırıların ise seçimle alakalı olduğuna dikkati çekti. AKP iktidarının tekçi, otoriter bir rejim inşa etmeye çalıştığının altını çizen Filiz, “Bu anlayıştan kaynaklı ülkenin her yeri yaşanmaz hale geldi. Hem ekonomik olarak hem de toplumsal barışın zedelenmesi anlamında bir tıkanıklık yaşanıyor. Dolayısıyla AKP yolun sonuna geliyor. Yeniden kendisini var etmek için 7 Haziran sürecinde olduğu gibi bir süreç yaşayacağımızı hissediyorum. Yeniden kaotik, insanların kutuplaştırıldığı, güvenlik kaygısının öne çıktığı bir dönem yaşayacağız. Alevileri sokağa dökmek ve toplumsal kargaşa yaratarak Olağanüstü Hal ilan ederek seçimleri ötelemek gibi bir durum yaşanabilir” ifadelerini kullandı.
Saldırılar boşa çıkarılmalı
Bir anlık duygu yoğunlaşmasıyla halk yığınlarının harekete geçebileceğini vurgulayan Filiz, “Bunun için kaşınabilecek, insanları harekete geçirecek konu olarak ise her zaman Alevilik-Sünnilik tartışması var. Tarihte nasıl yaşandıysa bugünde bunu yapabilirler. Maalesef toplumun manipülasyona uğraması çok kolay. Aleviler tarihin her döneminde katliamlara uğradı. Bunun içinde kendi savunmasını yapmak için örgütleniyor. Fakat bu süreci önlemek için emek ve demokrasi güçlerinin tutarlı hareket etmesi ve yan yana gelmesi gerekiyor. Halkı uyaracak eylemler, sivil itaatsizlik eylemlerini harekete geçirmeli. Hükümetin yeniden kendisini iktidara taşıyacak zemini yaratmak üzere oluşturduğu bütün şeyleri boşa çıkarmalı” diye konuştu.
Toplumu manipüle etmek istiyorlar
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sözlerine de değinen Filiz, “Kendi yaptıkları bir şeyi başkalarının üzerine yıkmak amacıyla yapıyorlar. AKP dönemine bakıldığında her alanda yalan söylediğini görüyoruz. Kendi yanlışlarını örtmek ve toplumu manipüle etmek için bunlar ortaya atılıyor. Solcular neden bunu yapsın? Bir insan kendi ayağına kurşun sıkar mı” diye tepki gösterdi.