Çorlu Tren Katliamı’na ilişkin görülen davada mahkeme heyeti karar vermek için dosyayı inceleyeceğini belirterek, duruşmayı 29 Şubat tarihine erteledi
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018’de meydana gelen ve 7’si çocuk 25 kişinin yaşamını yitirdiği ve 317 kişinin yaralandığı Çorlu Tren Katliamı’na ilişkin 13 kişi hakkında “Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak” suçlamasıyla açılan davanın karar duruşması Çorlu 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları ve avukatları katılırken, sanıklar ve avukatları da hazır bulundu.
Geçen duruşmada mütalaasını açıklayan iddia makamı, sanıklardan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) 1’inci Bölge Demiryolu Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, Halkalı 14’üncü Demiryolu Bakım Müdürü Turgut Kurt ve Tekirdağ ilçesi Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat’ın “bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” suçundan hapis cezası verilerek tutuklanması talep ederken, aralarında 4 mühendisin de yer aldığı 10 sanık için ise “Basit taksirle birden çok ölüme neden olma”dan cezalandırılmalarını istemişti.
Bilirkişi incelemesi talebi reddedildi
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada avukatların, soruşturmanın genişletilmesi için yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talebi mahkeme tarafından reddedildi.
Sorumluların yargılanması talebi reddedildi
Daha sonra katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları söz aldı. Katliamda, kızı Bihter Bilgin ile kız kardeşleri Emel Duman, Derya Kurtulmuş ile 6 aylık yeğeni Beren Kurtulmuş’u kaybeden Zeliha Bilgin, söz aldı. Davada TCDD’nin üst düzey yöneticilerinin de yargılanmasını isteyen Bilgin, “Bizler sanık koltuğunda görmek istediğimiz İsa Apaydın, özel şirketinde TCDD’den aldığı özel ihalelerle ihale rekoruna koşmaktadır. Biz onu sanık koltuğunda beklerken ihale rekortmeni olma yolunda. Tüm sorumlular ve katliama sebep olan nedenler ve eksiklikler ortaya çıkmasına rağmen TCDD Genel Müdürü seviyesine hiçbir zaman çıkarılmamış ve mahkeme bu tutumunda ısrar etmiştir. Tüm sorumluların yargılanması için yapılan tüm başvurular hep reddedilmiştir. Üst düzey hiçbir zaman ulaşılmamıştır, hep korunmuştur, mevcut sanıkları 1 gün bile TCDD ile iş bağlantıları hiçbir şekilde sonlandırılmamıştır, hatta terfi almışlardır. Adalet bize bugün gülecek mi? Hepinize sonsuz teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız” dedi.
‘Ölene kadar onun acısıyla yaşayacağım’
Katliamda yaşamını yitiren Sena Köse’nin (16) annesi Aysun Köse, aynı ihmaller devam ettiği sürece, başkalarının da canını yanacağını belirterek, “ Benim kızım bir daha dünyaya gelmeyecek, ölene kadar onun acısıyla yaşayacağım. Aynı ihmaller devam ettiği sürece başkalarının da canı yanacak. Başka çocukların ölmesini engelleyemiyorsak benim başka söyleyecek sözüm kalmamıştır” dedi.
‘Olası kasttan ceza almalarını istiyoruz’
Katliamda oğlu Oğuz Arda Sel’i (9) kaybeden Mısra Öz, mahkeme heyetine kendilerini anlamaya çalışmadıklarını söyledi. Öz, “6 yıldır oğlumun acısını yaşıyorum. Sizlerin de oğlu olabilirdi. Biz yıllardır sizi hukuk çerçevesinde anlamaya çalıştık. Buraya tanık olarak bile getirmediğiniz genel müdür ve yardımcılarına biz de ulaşamadık. Onlar şirketlerini kurdular, hayatlarına devam ettiler. Mümin Karasu’nun tutuklanması kararını verdiğiniz ve 15 gün tutuklu kaldığı sürede bile başımızı yastığa rahat koyamadık. Hükmünüz belli değiştirebileceğinizi zannetmiyorum. Madem burada üst makamları göremedik bari bu sanıkların bu salondan ellerini kollarını sallayarak çıkmasınlar. Olası kasttan ceza alıp tutuklanmalarını istiyoruz. Aksi halde geçmişte birilerini öldüren yarın başkalarını da öldürebilecek kişilere göz yummuş olursunuz” ifadelerini kullandı.
Oğlunu kaybeden Öz’e ceza verildi’
Katliamda hayatını kaybedenlerin müdafi avukatlarından Avukat Yalçın Deniz Özen, esasa ilişkin konuşmadan önce geçmişe bakmak gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Zira, demiryolu işletmeciliğinin parça parça şirketleşmesine ve piyasalaşmasına baktığımızda; Türkiye’de 12 Eylül sonrası ilk emarelerini göstermeye başlayan ve Turgut Özal dönemi ile birlikte yaygınlaşıp nihayet AKP iktidarı döneminde zirvesine ulaşan neoliberal politikaların, bir bütün olarak kamu hizmeti olması gereken tüm alanlardaki piyasalaştırma ve özelleştirme hamlelerinin bugün bu sonuca yol açtığını daha net görebiliriz” dedi
“TCDD’nin parçalanarak şirketleştirildiğini, ulaşım ağının özelleştirildiğini, kamu hizmeti anlayışı yerine sermaye-piyasa çıkarlarını gözeten işletme modellerinin esas alındığını, çalışanların da esnek ve güvencesiz çalışma formuna geçirilmesinin amaçlandığını görüyoruz” diyen Özen, tüm bunların TCDD’nin kurumsal yapısını bozduğunu ve koordinasyonunu yok ettiğini vurgulayarak, meydana gelen katliamlarda sorumluluktan kaçmanın, alt ve üst yapı dengesizliğinin “müthiş” bir boyuta varmasına yol açtığını ifade etti. Soruşturmaların sürüncemede bırakıldığını dile getiren Özen, katliamın üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen TCDD 1’inci Bölge Müdürlüğü yetkilileri hakkında dava açılmadığını sözlerine ekledi. Gerçek sorumluların yargılanmadığını, yakınlarını kaybeden ailelerin, aile avukatlarının ve gazetecilerin hedef gösterildiğini belirten Özen, “Katliamda oğlunu ve eşini kaybeden Mısra Öz kamu görevlisine hakaret nedeniyle yargılandı ve 8 bin 800 TL para cezasına hükmedildi. Meslektaşımız Hatay Milletvekili Avukat Can Atalay duruşma salonunun kapısını kırdığı gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatıldı” dedi.
Özen, sözlerini şöyle noktaladı: “Tüm bu yaşananlar karşımızda örgütlü, sistematik bir irade olduğunu, devletin temel görevi olan kamu hizmetini piyasalaştırıp, yurttaşın canı ile maliyet hesabı yapanın da bu sosyal cinayet düzenini besleyip failleri saklayanın da aynı irade olduğunu gösteriyor. Bu irade, bu katliamın gerçek faillerini karşımıza çıkarmak yerine, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarını, meslektaşlarımızı, gazetecileri, milletvekillerini sanık diye karşımıza getirdi.”
‘Sanık olması gerekenlerden rapor aldılar’
Avukatlardan Selvi Yüzbaşıoğlu, ise şunları söyledi: “ Şuna inanmamızı istiyorlar: ‘Düz arazide 1000 metre ötedeki yağışı, bir yol bekçisi olsaydı dahi göremezdi’ diye bir senaryoya TCDD bile bizi inandırmaya çalıştı. Yol bekçiliğinin ne kadar gereksiz bir işlevi olduğunu düşündürmeye çalıştılar. Yukarıyı memnun eden, ‘TCDD çok hızlı çalışıyor’ diye reklam eden, olayı önleyebilecek yol bekçilerini uygulamadan kaldıran da bu sanıklardı. Risk analizleri yeterli miydi, doğru düzgün yapıldı mı, diye araştırmaya gerek yok. Alınan raporların alınış biçiminden ve rapor tanzim edenlerden sanıkların haberdar olmadığını düşünebilir misiniz? Bu sanıklar olaydan önce neye güveniyorlarsa yargılamada da aynı şeye güveniyorlar. Yukarıya doğru olayın aydınlanmaması ve birbirlerini korumak konusunda epey istikrarlı hareket ettiler ama bu tutumları ifadelerle, belgelerle ortaya çıktı. Bu tutumun kararda da etkisi olmalıdır. Bilirkişinin raporuyla da teyit edildi ki yapılmayan imalatlar kazayı önleyebilirmiş. Kendileri sanık olması gereken kişilerden rapor alındı bu dosyada. Yaşanan olayı afet ve felaket gibi gösterdiler.”
Duruşma ertelendi
Daha sonra sanıklar ve sanık avukatları savunmalarda bulunurken Mahkeme heyeti, dosyayı ilişkin karar vermek için duruşmayı 29 Şubat tarihine erteledi.
HABER MERKEZİ