Çorlu Tren Katliamı sonrası ailelerin Anayasa Mahkemesi önünde başlattığı Adalet Nöbeti gerekçesiyle açılan davanın duruşması 11 Şubat’a erteledi
Çorlu Tren Katliamı’nda yakınlarını kaybeden ailelerin Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde başlattığı ve polisin saldırdığı “Adalet Nöbeti” gerekçesiyle ailelere açılan davanın 5’inci duruşması Ankara 50’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Aileler hakkında, “toplantı ve gösteri yürüyüşünde görevlendirilenlerin görevlerini yapmalarına engel olma” iddiasıyla dava açılmıştı. Haklarında hapis cezası istenen katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri duruşmaya katılmadı. Kimlik tespiti ardından duruşma başladı.
Polis: Şikayetçi değilim
Müşteki sıfatıyla duruşmaya katılan polis Yenal Uluçay, olayın 2019 yılında yaşandığını ve o sırada çevik kuvvet polisi olarak görev yaptığını, amirlerinin talimatları uyguladığını söyledi. Uluçay, “AYM önünde eylem yapmak isteyen 70-80 kişilik bir grup vardı. Biz de müdahalede bulunduk. Bu müdahale sırasında bize yönelik darp ve cebir uygulandı. Ama kim olduklarını bilmiyorum çünkü kişi tespitini biz değil güvenlik şube yaptı. Bu yüzden şikayetçi değilim. Orada sadece Barış Atay’ı tanıyordum. Ona müdahale edildi. Diğerlerini tanımıyorum” dedi.
‘Yapılan işlem usule aykırı’
Ardından katliamda yaşamını yitiren ailelerin avukatlarının savunmalarına geçildi. Avukat Murat Yılmaz, soruşturma neticesinde bir takipsizlik olduğu bilgisini daha önce belirttiğini hatırlatarak, “Bu karar kaldırılmaksızın kamu davası açılmıştır. Yapılan bu işlem usule aykırıdır. Cumhuriyet Başsavcılığı birimleri arasındaki anlaşmazlık üzerine müvekkiller hakkında kamu davası açılmıştır. Ayrıca tüm bu usulsüz işlemler sonrasında açılan davanın usulüne uygunluğu kabul edilse dahi müvekkillerim üzerine atılmış suçların işlediğine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir somut delil bulunmamaktır” ifadelerini kullandı.
Avukattan beraat talebi
Müştekilerden alınan bayanlarda, müvekkillerin kendilerine yönelik bir darp ve ya cebir uyguladığına dair bir beyan bulunmadığına dikkati çeken Yılmaz, “Müştekilerin doktor raporlarıyla tespit edilen yaralanmaları müdahale sırasında kendi eylemlerinden kaynaklanan yaralanmalardır. Bu yaralanmaların müvekkiller tarafından gerçekleştiğine yönelik delil yoktur. Müştekilerin beyanlarının alındığı tarih ve haklarında düzenlenen adli muayene raporlarının saati dikkate alındığında, müştekilerin beyanlarının kurmaca olarak alındığı kopyala yapıştır yöntemiyle beyanların yazıldığı, tarih ve saatler göz önünde bulundurulduğunda, aynı anda birden fazla yerde bulunmalarının mümkün olmadığı açıktır. Dosyada mevcut bilgi ve belgeler çelişkilidir” diye konuştu. Yılmaz, tüm bu nedenlerle her bir müvekkillerin üzerine atılı suçtan beraatine karar verilmesini talep etti.
11 Şubat’a erteledi
Müşteki polis Sabri Kocaman’ın “Ben ve arkadaşlarımda herhangi bir yaralanma oluşmadı. Müdahalede bulunduk zorluk çıkardılar” diye ifade verdiğini hatırlatan avukat Yılmaz, “Ankara polisinde bir emniyet müdür yardımcısı ‘kimseye açıklama yaptırmam’ diyor. Polis acılı ailelere saldırdı deyince bu mesele buralara geldi. 12 Haziran’dan 4 Temmuz’a kadar bekliyorlar ve 20 gün sonra ifade veriyorlar. Geliyorsun saldırıyorsun sonra gidip rapor alıyorsun. ‘Kimse bu sanıklara bunlar yaptı’ diyemiyor. Geçen duruşma şikayetçi polislerin hepsi aileleri gördü utandılar” şeklinde ifade etti. Ardından mütalaasını sunan savcı, müşteki ifadelerinin bu celse tamamlanmış olması, dosyadaki taraf sayısı ve dosyanın kapsamlı olması ve esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması amacıyla dosyanın tekrar savcılığa tebliğini talep etti. Mütalaanın ardından mahkeme heyeti bir sonraki duruşmayı 11 Şubat’a erteledi.
Kaynak: MA