İngiltere’nin başkenti Londra’da 2’nci Abdullah Öcalan’a Özgürlük Konferansı yapıldı. Konferansta konuşan İngiltere Milletvekili Jeremy Corbyn, Kürt sorununda barışçıl bir çözüm için Abdullah Öcalan’ın rolüne dikkat çekti
Uluslararası bir komployla 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılan ve 15 Şubat 1999’da İmralı Adası’nda Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 24 yıldır tek kişilik hücrede tutuluyor. Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit her geçen gün derinleşerek ve genelleşerek devam ederken, Kürt halkı ve dostları birçok yerde komploya ve tecride tepki gösterirken, diğer taraftan da yapılan panel, seminer ve konferanslarla paradigması ve özgürlüğü tartışılıyor.
Bu konferanslardan biri de önceki gün İngiltere’nin başkenti Londra’da, sendikalar ve Kürt Halk Meclisi öncülüğünde yapılan 2’nci Abdullah Öcalan’a Özgürlük Konferansı oldu. Konferansın ilk oturumunda ‘Jin jiyan azadî sloganının teorisi ve uygulaması’ ile ‘Ortadoğu’daki krizler ve Abdullah Öcalan’ın Demokratik Ortadoğu Çözümü’ adlı iki oturum düzenlendi.
Özgürlük isyanı
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın cinsiyet özgürlükçü paradigmasının konuşulduğu ‘Jin Jiyan Azadî’ oturumunda akademisyen ve Londra Jineoloji Komitesi Üyesi Lida Kayhlo bir konuşma yaptı. Kayhlo, konuşmasına Türkiye tarafından katledilen Nagihan Akarsu, Hevrîn Xelef, Sakine Cansiz, Leyla Şaylemez, Fidan Doğan ve Emine Kara’yı anarak başladı. Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği ‘kadın özgürlük’ çizgisinin dünyadaki kadın hareketlerine ilham kaynağı olduğunu ifade eden Kahylo, Abdullah Öcalan’ın tüm dünyada kadınların bir araya gelebileceğini ve bir güç olabileceğini gösterdiğini ifade etti. Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin temelinde cinsiyet özgürlüğü ve kadın özgürlüğü olduğunu söyleyen Kahylo, Kürt kadınların özgürlük yürüyüşünün ‘Jin jiyan azadî’ şiarı etrafında bir özgürlük isyanına dönüştüğünü ifade etti.
‘Demokrasiyi sisteme kavuşturdu’
‘Demokratik Konfederalizm’ başlıklı oturumda konuşan Dr. Seewan Saeed ise, Demokratik Konfederalizm sistemine değindi ve demokrasinin tarihsel sürecinin anlattı. ‘Demokrasi’ kavramının Abdullah Öcalan’ın ortaya çıkardığı bir şey olmadığını ancak onunla bir paradigmaya, bir sisteme kavuştuğunu söyleyen Saeed: “Örneğin bir mutfakta çok sayıda malzeme vardır. Bu malzemeden şahane bir şey çıkarmak için onu doğru harmanlamanız gerekir. O malzemeleri bütünleştirip harmanlayıp harika bir şey ortaya çıkaran bir şef düşünün. Müthiş bir şey yapmış olur. İşte Abdullah Öcalan o müthiş şeyi yaptı. Tüm demokrasi kavramlarını bir tez haline dönüştürerek müthiş bir şey başardı” dedi.
Zihniyet devrimcisi
Abdullah Öcalan’ın ‘zihniyet devrimi’ne yaptığı katkıya dikkat çeken Saeed, şunları ifade etti, “Sorunlara çözüm bulurken zihniyet boyutunu ele almamız gerekiyor. PKK de ‘demokrasi’ meselesini, işte zihniyet devrimi ile başarmaya çalışıyor. Abdullah Öcalan, son savunmasında zihniyet devrimi ile ilgili kavramsal çalışmayı ele alıyor. Bakın bugün demokrasi denince bir şey algılıyoruz. Kadın dediğimizde bir kadın algısı vardır. Biz ‘kadın’ dediğimizde zihnimizde oluşan ‘kadın’ annedir, kız kardeştir, eştir, hizmetçidir. Ancak işte bu değil. Abdullah Öcalan toplumsal mücadeleye zihniyette yeniden bir anlam biçiyor. Yeniden anlam biçtiğinde yeni bir kadın profili oluşuyor zihniyette. Mesela Rojava Devrimi’nde Abdullah Öcalan’ın fikirleri ile yeni bir ‘kadın’ bakış açısı ortaya çıktı. Bu Abdullah Öcalan’ın zihniyet devrimidir. O, kadın’ kavramına önce dokunuyor, sonra tanımlıyor. İşte bu tanımlama, kadın devrimciler, kadın savaşçılar olarak ortaya çıktı” diye kaydetti.
Acımasız bir sistem
Konferansın kapanış konuşmasını ise İşçi Partisi eski lideri ve Milletvekili Jeremy Corbyn yaptı. Corbyn, şöyle konuştu:
“Temel olarak bu dönem Kürtlerin son yüzyılda üzerindeki baskıları hatırlama zamanıdır. Kürtleri son yüzyıldır verilmeyen haklarını hatırlama zamanıdır. Kürtler Osmanlı’nın çöküşünden bugüne, yaşadıkları her alanda dışlanma ve baskıya maruz kaldı. Kürtler ısrarcı bir şekilde kimliklerini ve dillerini korumak için mücadele etti. Kendi kaderini tayin etme mücadelesi verdi. Bu mücadele Irak, Suriye gibi birçok ülke de binlerce Kürt’ün hayatına mal oldu. Kürt tarihine, kültürüne ve kimliğine sonsuz bir saygım var. Birçok farklı tarihlerde Kurdistan’ı ziyaret ettim. Kürtlerin kendisini savunmasının ne kadar anlamlı olduğunu anlıyorum. Kürtler sürekli kendi tarihini ve dilini savunarak yaşamını inşa ediyor. Kürtler için barış dolu bir hayat olmadı bugüne kadar. Türkiye ve Suriye’de yaşanan depremde ortaya çıkan sonuç, Kürtlere karşı ne kadar acımasız bir sistemin var olduğunu ortaya koydu. Hem Türkiye hem Suriye’deki Kürtlere karşı yardımların engellenmesinin onlara karşı ne kadar acizlik içerisinde olduklarını görüyoruz. Bizim elimizden geldiğince acil yardımları sağlamaya devam etmemiz gerekiyor. Avrupa’daki Kürtlerin oluşturdukları dayanışma ağından çok etkilendim.”
‘Abdullah Öcalan hapisteyken barış olmaz’
Uzun vadeli bir barış için neler yapılması gerektiğine odaklanılması gerektiğini ifade eden Corbyn, “Abdullah Öcalan hapiste iken barış ve çözüm gelişmez. Onlarca yıldır bir saldırı ve tecrit altında. Şu anda sağlığı ve durumu hakkında bilgimiz yok. Üzerinde mutlak tecrit uygulanıyor. Eğer biz barış istiyorsak -ki barışı istiyoruz-; o zaman bunu müzakere etmemiz gerekiyor. Müzakere ve barış için halkın temsilcileri dahil edilmelidir. Nelson Mandela’nın tutsaklığının sona ermesiyle bir barış süreci başladı. Her şey Mandela’nın özgürlüğü ile başladı. Ben 1980’lerde IRA ile müzakere sürecinin başlatılmasını istediğimde çok ağır eleştirilere maruz kaldım. Ama 15 yıl sonra barış süreci çok hızlı bir şekilde yol aldı. Karşılıklı ateşkes oluştu. Ve çözüm yolunda Belfast Antlaşması oluştu. Bu anlaşma ile İrlanda’da çok farklı bir atmosfer oluştu. Bu da gösteriyor ki, bir barış süreci mutlaka gerekiyor” dedi.
LONDRA