Yeni bir iklim zirvesi daha sürerken, BM’nin ortaya koyduğu hedeflere yaklaşmanın mümkün olamayacağı anlaşıldı. Dünyayı en çok kirleten G-20 ülkeleri ise zirveyi balkondan izlemeyi tercih ediyor.
Polonya’nın Katowice şehrindeki Kömür Tarihi Müzesi’nde 2 Aralıkta başlayan ve 14 Aralık’a kadar sürecek olan COP24 konferansı, önceki yıllara oranla daha az devlet başkanının katılımı gerçekleşti. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, zirvenin ikinci günündeki konuşmasında iklimsel değişikliklere dair uyarılarını öne çıkardı. Gelecek nesillere ‘ihanet edilmemesini’ isteyen Guterres, 2015 İklim Anlaşması’nın gereklerinin yerine getirilmesi çağrısı yaptı. Küresel ısınmanın yol açacağı iklimsel değişikliklerin dünyanın birçok bölge ve ülkesindeki insanlar için ‘ölüm-kalım’ meselesi olacağını vurgulayan Guterres, dünya ülkelerinin iklim konusunda yavaş ve hatta yanlış yönde ilerlediği uyarısını yaptı.
G-20, zirvede yasak savıyor
İklim konferansının 24.’sü gerçekleşirken 193 üyeli BM’nin sadece 30 kadar üyesinin devlet veya hükümet başkanlığı düzeyinde zirveye katılması bu anlaşmanın güdük kalacağını gösteriyor. Dünyanın asıl kirleticisi olan G-20 ülkelerinin zirveyi ‘balkondan’ izlemeleri ise BM’nin açıkladığı hedefleri geçersiz kılıyor. 2015 İklim Anlaşması’nın temelinin atıldığı Fransa’dan ise sadece Çevre ve Ekolojik Dönüşüm Bakanı Nicolas de Rugy katılım gösterdi. Amerika Birleşik Devletleri(ABD) Başkanı Donald Trump’ın iklim anlaşmasından geri çekilme kararıyla zirvede ciddi bir belirsizlik yaşanıyor. Anlaşmanın küresel ısınma hedeflerinin uygulanmasına dair kesin ve caydırıcı kurallar getirmemesi eleştirilirken zirvede adeta bir tiyatro sahnelendiği belirtiliyor.
Kömür müzesinde zirve
2015’te Paris yakınlarında düzenlenen COP21 konferansında varılan anlaşmada, küresel ısınmanın bu yüzyılın sonuna kadar 1,5 ila 2 derecenin altında tutulması hedefi konmuştu. Anlaşma ayrıca iklimsel değişikliklerden en çok etkilenecek olan veya ekonomisini buna göre yeniden düzenleyecek olan ‘yoksul’ ülkelere yıllık 100 milyar dolarlık mali yardım yapılmasını öngörüyordu. 200’den fazla ülke Polonya’da eski bir kömür madeninde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi’nin gerçekleştiriliyor olması Polonya’nın kömür üretimlerindeki ısrarını gösterirken, zirvenin burada yapılmasına onay veren BM’nin tutumu ise anlaşılmaz bulunuyor. 14 Aralık’a kadar sürecek olan Zirve’nin en önemli gündem maddesinin Paris Anlaşması Kural Kitabı olması bekleniyor. 2015 yılında kabul edilen Paris Anlaşması’nın etkin bir biçimde uygulanabilmesi için son önemli dönemecin bu Kural Kitabı olduğu belirtiliyor.
Türkiye fon peşinde
Paris Anlaşması’nı imzalayan ancak mecliste onaylatmayan Türkiye zirveye Bakan Yardımcısı düzeyinde katılıyor. 2004 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni(UNFCCC) ve 2009 yılında Kyoto’yu onaylayan Türkiye, Yeşil İklim Fonu ve Temiz Kalkınma Mekanizması gibi desteklere mevcut durumda ulaşamadığı için Paris Anlaşması’nı onaylamadığı iddia ediliyor. Türkiye, 2015 yılında kabul edilen Paris Anlaşması’nı 2016 yılında imzalamasına karşın meclis onayına taşımadı. Birleşmiş Milletler’e sunulan ulusal katkı planlarını inceleyen Climate Action Tracker’in analizine göre Türkiye’nin taahhüdü iklim değişikliğiyle mücadele hedefleri göz önüne alındığında “oldukça yetersiz” olduğu belirtiliyor.
Havanda su dövülüyor
Küresel ısınmaya fasa-fiso yaklaşımları ile bilinen Trump ve Putin’in bu tutumları, iklim zirvelerinin içinin boşaltılmasına hizmet ettiği COP24’te de kendini gösterdi. COP23’te yapılan iklim Konferansı’na, ‘ekonomi dünyasından’ fosil lobicilerin katılmış olmasıtartışma yaratmıştı.Küresel kapitalizmin ürünü olan ‘iklim değişikliği’ gitgide büyük bir tehlike haline gelirken sorunun müsebbibi olan ülkelerin zirveleri adeta protesto etmesi iklim değişimini önleme çabasından ziyade, bu zirvelerde sermaye kesimlerine yeni birikim alanları yaratma hedefi içinde oldukları biliniyor.İklimle mücedelenin sadece fosil yakıtlara bağlanıp kapitalizmin kirli ve aşırı üretimlerinin görünmez kılınıp,temiz vb. iddialarla farklı enerji üretim süreçlerinden ne kadar biriktiririzin peşinde oldukları açıkça görülebiliyor.
EKOLOJİ SERVİSİ