Bazı zamanlar olur ki, çarşıya çıksan iki şeyden birini alırsın: Gaz maskesi ya da huni! Tam öyle bir vakitteyiz herhalde ve sanırım bu aralar huni satışları tavan yapmış durumda.
Çok tuhaf bir noktadayız hakikaten; demek oluyormuş bunlar, olabilirmiş. Kimse 1800’lerin o sakallı adamlarına laf çakmasın hemen; doğruya doğru, adamlar bize ezilenlerin, yoksulların aynı zamanda zeki, çevik ve ahlaklı olduğunu, olması gerektiğini hiç söylemediler. Daha doğrusu, işin ahlakla ilgili o kısmına fazla karışmadılar; sistemle ilgili bir dertleri vardı, bize onu anlattılar.
Bir sürü video filan var herhalde ama geçen gün canlı dinledim birinden. AKP miting ve kutlamalarına sırf merakından gidip oralarda takılmayı seven bir ablam Saraçhane’deki son 15 Temmuz kutlamalarını anlattı. Kolilerle, hatta valizlerle gelip dağıtılan yiyecekleri, suları alıp götürenler, yemekleri, etleri, pilavları battal boy poşetlere doldurup sırtına vuranlar…
Böyle anlatılınca tiksinti veriyor biliyorum, insanı kolay hüküm vermeye de itiyor. Çoğu kez öyle yapılıyor zaten; ‘makarnacılar’, ‘çomarlar’ deyip geçiyor insanlar. Böylece rahatlıyoruz da biraz sanırım. Ama aslında sıkıntı büyük, biz ve onlar diye aşabileceğimiz noktadan epey öteye geçti her şey. Şirazesinden çıkmış, bütün temel taşları yerinden oynamış bir ülke bu artık. Yoksulluk insan ahlakını zedeler biliyoruz ama bunun sadece yoksulluktan kaynaklandığı da tartışmalı. Defalarca “iftar çadırı” kuyruklarını izledim; insanın iki kap yemek için saatlerce ayakta beklemesinin, arada kapı komşusuyla kavga etmesinin mantığını anlamaya çalıştım, yok. Daha doğrusu bu işin bilinen rasyonel bir açıklaması yok.
Ama öte yandan bu, hakikaten “biz (iyiler) ve onlar (kötüler)” diye tasnif ederek çözülecek bir mesele gibi görünmüyor.
Aha şimdi, geceyarısı açıp bakıyorum, dolar 7.22, euro 8.21…Ve bütün muhalefet, artık ne kadar varsa, “hamasetle ülke yönetilmez” diyor durmadan.
Nasıl yani? Şu anda bu ülke yönetilmiyor mu?
“Hele bir aç kalsınlar, görecekler günlerini” diyor sosyal medyada herkes. Bakalım görelim, öyle mi olacak acaba?
Biz iyiyiz ama; ayaklanmaya filan her an hazırız; sade o makarnacılar, çomarlar filan berbat herifler. Onlar olmasa devrime doğru yürüyor olacağız. Peki, niye yeni bir Gezi olmuyor o zaman? Belki de, biz ve onlar için ve aslında herkes için bir risk hesabı var. İnsanlar, şu andaki berbat hayatlarını bile riske atmak istemiyorlar belki.
Belki insanlar, mevcut yönetim dışında, onun kadar ne yaptığını bilen, en azından biliyormuş gibi yapan bir başka güç, bir başka odak göremiyorlar. Ve o zaman belki, bizim hamaset dediğimiz şey, bütün o “elde olanı koruma”, “olduğu yere tutunup kalma” duygusunun sığınağı oluyor.
Biz dürüstüz, tamam, iyiyiz; makarna kömür filan almıyoruz, kutlamalara gidip beleş yemek için birbirimizi ezmiyoruz. Tokluğumuzdan değil, muhtemelen markette alışveriş yaparken etiketlere bakıp diğerleriyle aynı küfürleri ediyoruz; faturaları görünce aynı cinler tepemize üşüşüyor. Ama bizim de bir risk hesabımız var; yok mu? Gezi’yi patlatan olayı, şu gençlerin yerlerde sürüklenmesini düşünün bir an; o günden bugüne ondan çok daha fazla vicdan yaralayan kaç olay yaşadık, sayısını bilen var mı? Yani şimdi, bu akşam biri bir çağrı yapsa “yarın yürüyelim arkadaşlar” diye, kaç Malkoçoğlu gelir yarın söylenen yere? Kimseyi incitmek için söylemiyorum bunları; ben de üç saatlik uykularla çocuğumla birlikte yaşadım o parkta ve akıllara sığmaz bir enerjiyle koşuşturdum ortalıkta ama bir şey vardı o zaman. Klasik tabirle ‘öncülük’ gibi bir şey değildi ama evimizi barkımızı unutturacak kadar güçlü bir şeydi.
Şimdi, muhalefet, HDP dâhil olmak üzere azıcık eleştirilince pek inciniyor. Hemen bir “yıpratmama” kaygısı kaplıyor ortalığı. İyi ama bu “risk hesabı” sorununu nasıl ve hangi araçlarla çözeceğiz? Çok ama çok ezilince mi insanlar “ne olursa olsun yahu” deyip mevcut pozisyonlarının ateşe atacaklar? Bir basın toplantısına bile gelmeyen ve aslında basın toplantısının manasına da inanmayan insanların zihnini nasıl ‘ya herru ya merru” mecrasına doğru sürükleyeceğiz? Kime, neden ve nasıl güvenecek insanlar?
Sadece muhalefeti siyaseten temsil eden kurumlar, partiler değil, biz, hepimiz bunun yolunu bulmak zorundayız Öyle eleştirenlere darılıp kızmakla olmuyor bu işler.
Yoksa, hakikaten huni!
Oysa şimdi yeni teknoloji ne biçim gaz maskeleri çıkmıştır kimbilir