Yurttaşlar, nitelikli sağlık alma hakkından her geçen gün daha fazla mahrum bırakılıyor. İlaca erişimde her yılsonu yaşanan sorun, döviz kurunun rekor seviyelere gelmesiyle bu yıl çok daha ciddi boyutta ortaya çıktı. İlaç üretici şirketlerin, mevcut fiyatlarla zarar edecekleri gerekçesiyle, şubat ayında belirlenecek yeni ilaç fiyatlarına ilişkin yüzde 30’luk zam talep edeceği belirtiliyor.
Derya Doğan
Türk Eczacılar Birliği (TEB), geçtiğimiz ay yaptığı açıklama ile 645 kalem ilacın piyasada bulunamadığını duyurmuş ve ilaç yokluğunun kronik bir sorun haline geldiğine dikkat çekmişti. İlaç temininde ve ilaçları hastaya ulaştırmada güçlük yaşandığını belirten TEB, halk sağlığını tehdit eden bu durum karşısında önlem alınmadığı takdirde, ilaç krizinin derinleşeceğini ve bulunamayan ilaç sayısında artış yaşanacağını söylüyor. Bulunamayan ilaçların çoğunluğunu ise soğuk algınlığı ilaçları, burun spreyleri ve bazı antibiyotik grupları oluşturuyor.
Türkiye’de 28 binden fazla eczane hizmet veriyor. Özellikle pandemi koşullarında, tek bir ilacın dahi bulunamaması, hem eczacılar hem de halk için büyük bir sorun oluşturuyor. Geçtiğimiz hafta açıklama yapan Sağlık Bakanlığı, döviz kurundaki yükseliş nedeniyle bazı ilaçlara erişilemediği söylentilerinin ardından yapılan denetimlerde, 54 ecza deposu ile 261 eczanenin stok kayıtlarında uyumsuzluk tespit edildiğini duyurdu. Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) ise Bakanlığın açıklamasının ardından, söz konusu ilaçların, fiyatı 10-50 TL arası olan ilaçlar olduğunu ve yapılan denetimlerde stoklama nedeniyle değil, takip sisteminden kaynaklı uyumsuzluklar yüzünden ilaçların sistemde göründüğünün tespit edildiğini belirtti.
İEO: ‘Stokçuluk’ suçlaması bir ‘linç’ yaklaşımı
Bulunamayan ilaçlardan eczacıların sorumlu tutulamayacağını söyleyen İstanbul Eczacı Odası stokçuluk suçlamalarına tepkili. Bazı eczanelerin stok kayıtlarında uyumsuzluk yaşanmasının, kamuoyuna “eczaneler stok yapıyor” şeklinde yansıtılmasının bir “linç yaklaşımı” olduğunu ifade eden İstanbul Eczacı Odası, şu açıklamayı yaptı: “Eczacıları günah keçisi ilan etmek, yok ilaçların sorumlusu olarak göstermek sorunu çarpıtma anlayışıdır. Tüm yetkilileri, bulunmayan ilaçlar sorunuyla ilgili teşhisi doğru koymaya, tedaviyi yanlış yerde aramamaya, eczacılarla vatandaşlarımızın karşı karşıya gelmesine neden olacak söylemlerden uzak durmaya davet ediyoruz.” TEİS ise, Bakanlığın, ilaç fiyatlandırma politikasında izlediği baskılayıcı tutumla birlikte, üretici ve aracı paydaşların, işletme maliyetlerini, elde ettikleri gelirle karşılayamadıkları noktada, üretimden ve tedarikten vazgeçmelerinin, sürecin başlıca sebepleri olduğunu söyledi.
Her şeye zam, ilaç dahil
Güncel Euro kuru 13-14 TL civarına ulaşmasına rağmen, Bakanlık tarafından ilaç fiyatları belirlenirken her yıl baz alınan Euro kuru ise 2021 yılında 4,57 TL olarak belirlenmişti. İlaç Fiyat Kararnamesi şubat ayında yenilecek. İlaç firmalarının bu yılki zam beklentisinin ise yüzde 30 olduğu söyleniyor.
İlaçların temini ile ilgili yaşanan sorunun, döviz kuruyla doğrudan ilişkisi olduğunu söyleyen İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, “İlaç dediğimiz şeyin hammaddesinden, işletme giderlerine, personel giderinden, nakliyesine, şişe camından, kutusundaki ambalajına kadar hesaba katılıyor. Bunların direk dövizle ilintili olduğu bir ülkede, ‘Siz 4,57’lik kur oranından devam edin’ denildiğinde ne yazık ki bu sorun yaşanıyor” dedi. Sayılkan, “Bir tek kriter vardı bunun yaşanmaması için; dövizin artmaması gerekiyordu” diye ekledi.
Şubat ayı bekleniyor
İlaç üretici firmalardan ise henüz resmi bir açıklama gelmedi. Şubat ayında yenilenecek fiyatlandırmayı bekleyen firmalar, döviz kuruna endeksli olarak, ilaç fiyatlarında büyük artış bekliyor. Sayılkan, konuya dair şunları söyledi: “Üretici firma temsilcileri, bu rakamlarla devam ederlerse zarar edeceklerini söylüyorlar. Bırakın kârı, zarar ediyor. Peki milyonlarca kutuyu ürettiğinde o zararı göğüsleyebilecek firma var mı Türkiye’de? Yok. Dolayısıyla üretimi yavaşlatıyorlar, durduruyorlar. Onlar kendi çapında haklı, biz ilaç bulamadığımız için öfkeliyiz. Vatandaşa veremediğimiz için vatandaş mağdur, tedaviler aksıyor.”
Kriz her yıl katlanacak
Söz konusu krizin sonlanması için çözüm üretmesi gereken tek yetkili kurumun Sağlık Bakanlığı olduğunu söyleyen Sayılkan, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de sağlıktan daha önemli bir şey yok. İnsanların sağlık hizmetlerini daha nitelikli bir hale getirmek zorundayız. Aksi halde her yıl, bu kriz biraz daha katlanarak devam edecek. Geçen yıl ilaçlar, aralık sonunda ‘yok’a girmişti. Bu sene kasımda başladı ve kurun artmasıyla daha büyük bir sorun yaşanıyor. “
Sağlık yerine otobana bütçe
Tüm sağlık çalışanlarının uzun süredir dile getirdiği en temel taleplerden birini de hatırlatan ve sağlık hizmetlerine ayrılan bütçenin “gerçekçi” bir şekilde artırılması gerektiğini ifade eden Tuncay Sayılkan: “Buradan tasarruf yapmak adına sağlık harcamalarının bütçesini azaltmak ve sabitlemek yerine daha esnek, gerektiğinde özellikle pandemi gibi plansız ortaya çıkan bir sorunda, yol, otoban, köprü, barajı durdurup buraya ağırlık vermemiz gerekirdi. Biz yine duble yolları, üst geçitleri yapmaya devam ettik” diye konuştu.
Yeni hastalıklar göz ardı ediliyor
Eczacıların, daha az parayla sağlık hizmeti sunmak istediklerini söyleyen Sayılkan, nüfusun artması ve yeni hastalıkların ortaya çıkması gibi sebeplerle sisteme yeni ilaçlar girmesi durumunda belirlenen bütçenin yeterli olmayacağını belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Döviz kuruyla ilgili firmalarla oturup bir orta yol bulmak lazım. O ilaçları yeniden üretilir hale getirmek lazım. Ayrıca ilaç zammını senede bir kez yüksek miktarda değil, örneğin şubat ayında geçerli yüzde 20-25 zam yerine daha küçük oranlarda ve yılın belli aylarında 3-4 defa yapmak lazım. O zaman büyük zam beklentisi ve üretimin yavaşlama riskini de ortadan kaldırır.”
Yurttaş, sorunun kaynağını bilmiyor
İlaca erişim sorununu da kapsayan sağlık sistemindeki kriz, sağlık çalışanlarını da hedef haline getiriyor ve sağlıkta şiddetin önünü açıyor. “Eczacıları hedef gösterip bu işin sorumlusuymuş gibi halkın önüne atmamak gerekiyor” diyen Sayılkan, “Sektördeki herkes, sorunun nereden kaynaklandığını biliyor ama vatandaş bilmiyor. Vatandaş kapı kapı dolaşıp çocuğunun bir şurubunu bulamadığı zaman bizden hesap soruyor. Biz de durumu anlatmaya çalışıyoruz ama kamu otoritesi çıkıp, ‘Eczanelerde, stoklarda tutarsızlık var’ derse, bu sefer bizi zan altında bırakıyor” ifadelerini kullandı.
“Eczanede stok varsa, bu eczanedeki stok vatandaşa verilmiyorsa, suç olan budur. Piyasada olan ilaçlardan bahsediyorlar. Piyasada olmayan ilaçlar zaten yok. Bırakın stokunu, bir tane bile yok. Kamuoyunu yanıltmak için eczanelerin stoklarında tutarsızlık tespit edildi diyorlar. Nedir tutarsızlık? Örneğin rafta 300 adet ilaç var, bilgisayardaki sisteme baktığınızda 310 tane olması lazım. 10 tanenin kaydı yok, deniyor. Bu değil ki sorun. Biz şu an olmayan ilaçları nasıl buluruz, ondan bahsediyoruz. Siz başka bir sorunu, bugünkü yaşadığımız olayın kaynağı gibi göstererek, vatandaşı yanıltıp eczacıyla karşı karşıya getiriyorsunuz. Burada sorunu çözmek yerine başka sorunlar yaratarak işin içinden sıyrılmak bir çözüm değil.”
Yabancı firmalar Türkiye’den ayrılıyor
Sayılkan, geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile ilaç fiyatlandırmasına ilişkin, ‘ileride yapılacak zam, yüzde 20’nin üzerine çıkamaz’ şerhi konulduğunu belirtti. Firmaların, gelecek yeni zamma göre, zararını telafi ettiği durumda üretim yapacağı, aksi takdirde ilaç üretmeyeceği öngörüsü ise eczacıların gündemi. Bununla birlikte bazı yabancı firmalar ise Türkiye’den ayrılma kararı almaya başladı. Tuncay Sayılkan, sürece ilişkin şunları aktardı: “Çünkü bu fiyat politikası ile burada hizmet vermelerinin mümkün olmadığını söylüyorlar. Biz bu işin içinden çıkıyoruz deyip ülkelerine dönüyorlar. Onların ürünlerinin Türkiye’deki satışları, dünyadaki satışlarına oranla yüzde 1’dir belki. Ama bizim burada o ilaçları kullanan binlerce insan, sadece fiyat politikası yüzünden mağdur oluyor.”
“Sadece sağlıkçıların sorunu değil bu olay. Biz sağlıkta tasarruf olmaz diyerek bundan 7-8 yıl önce eczanelerimize afiş astığımızda, ‘eczanede mi sorun var’ diye düşünmüşlerdi. Hayır, siz sağlıkta bu tuhaf uygulamalarda ısrar ederseniz, yetersiz bütçeyle 1 yılı tamamlamaya çalışırsanız bunlar yaşanır. 1 yıl önceden belirlenen rakamla yılı bitirin diyorlar. Bunu öngöremezsiniz ki. Yeni hastalık çıkar, salgın çıkar, insanlar daha çok hasta olabilir, nüfus artışını da hesaba kattığınızda bu parayla yılı bitiremezsiniz. Burada da sağlık çalışanları değil vatandaş cezalandırılıyor. Çoğu insan aldığı sağlık hizmetinin farkında değil.”
Kanser ilaçları yok
İlaca erişimde en büyük sorunu yaşayan gruplardan biri de kanser hastaları. Dünyanın birçok ülkesinde piyasada olan yeni nesil kanser ilaçları Türkiye’de bulunamıyor. Çok daha düşük yan etkili ve daha hızlı sonuç veren bu ilaçların bulunamamasının sebebi ise kur seviyesi. “4,57’yi kabul edip gelmedikleri için bu ilaçlar Türkiye’de yok” diyen Sayılkan, “Bundan Türkiye’de kanser tedavisi gören vatandaşlarımızın haberi yok. Bilmiyorlar ki böyle bir ilaç olduğunu. Artık herhangi bir ilaç bulduğumuzda şükreder hale geldik. Oysa bu ülkenin insanı çok daha iyisini hak ediyor. Yanı başımızdaki Yunanistan ekonomik krizler yaşadı ama insanlar sağlık hizmeti alırken çok daha üst düzeyde alıyorsa biz niye bu sınırlı ve daha düşük bütçeli bir sağlık hizmetine mahkum olalım ki?” diye konuştu.
“Sağlık hizmetleri bir bütün. Hekimi, eczacısı, hemşiresi, diş hekimi birlikte çalışan bir ekip. Buradaki insanların hiçbirinin kişisel beklentileri, daha çok kazanmayla ilgili bir talebi yok. Bizim bütün çıkışlarımız, yaptığımız tüm eylemlikler, halkın aldığı sağlık hizmetine nitelik kazandırmak için. Onların cebinden çıkan parayı azaltmakla ilgili. Bunu halkımızın bilmesinde fayda var.”
Kış zor geçecek
Mardin Eczacılar Odası Başkanı Fatih Oral da, bulunamayan ilaçlara ilişkin yeterli miktarda üretim yapılamaması durumunda, bu kış büyük bir krizle karşı karşıya kalınacağını söyledi. “Devlete, firmalara ve depolara, bu ilaçların neden eczanelere iletilmediği sorusunu sormak istiyoruz. Neden ulaşamadığımıza dair bilgi alamıyoruz” diyen Oral, “Firma yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde, kurdan dolayı etken madde ve yardımcı madde temininde sıkıntı yaşadıklarını, üretim maliyetlerinin yükseldiğini dile getiriyorlar. Ama resmi yollarla bunu bize ileten bir kurum yok şu an için. Bazı firmalar, ‘şurup üretemiyoruz çünkü şişe bulamıyoruz’ diyor” ifadelerini kullandı.
“Bazen yoğunluktan veya nöbetlerde ilaç satışı yapılırken sistemsel hatalardan kaynaklı ilacın düşüşü yapılamıyor. Denetim yapılırken de bu ilaçlar eczanede varmış gibi görünüyor. Oysa bunlar satılmış. Ben hiçbir meslektaşımızın bilerek ilaç vermeyeceğini düşünmüyorum. Eczacı stokçuluk yapmaz, yapamaz. Buna aldığı eğitim de, inandığı etik değerler de izin vermez. Ama bunlardan bağımsız olarak ilaç hizmeti icra şeklide buna izin vermez. İlaç miatlı bir üründür ve hastaya ‘yok’ derseniz hastanın aidiyet duygusunu zedelersiniz.”
Zam beklentisi arttı
2020’de pandemiden kaynaklı yaşanan kapanmalarla birlikte, firmaların, planlama yaparken, geçen yıldan ellerinde kalan ürünler nedeniyle, bu yıl üretimi düşük miktarda tuttuklarını belirten Oral, 2 aydır yaşanan grip salgını sebebiyle ilaçlara büyük bir talep oluşmasının, buna karşın üretimin azalmasının, söz konusu sürece yol açtığını ifade etti. Bununla birlikte, ilaç fiyatlandırmasında geçen yıl yüzde 20 artış olduğunu hatırlatan Oral, zammı devlet ve ilaç firmalarının belirlediğini, kurun artmasının ise ilaç firmalarının bu seneki zam beklentisini artırdığını aktardı: “Yüzde 30 civarında bir artış beklentisi konuşuluyor ama devlet bunu kabul eder mi bilmiyorum.”
“Biz burada bir sağlık hizmeti vermek, hastalığın seyriyle, tedaviyle ilgilenmek istiyoruz. Ama maalesef böyle bir sürecin içinde buluyoruz kendimizi. Bunu da insanlara anlatırken zorlanıyoruz. Örneğin bir yurttaş bir hafta önce 10 lira verdiği bir ilaca, bir hafta sonra 15-20 lira vermek zorunda kalıyor. Bunu açıklarken zorluklar yaşıyoruz.”
Günlük ihtiyacı bile karşılamıyor
Yaklaşık 2 bin eczanenin olduğu bölgede, soğuk algınlığı şuruplarına ulaşmakta zorlandıklarını söyleyen Fatih Oral, “Koskoca bölgeye, bin tane, 2 bin tane gönderiyor firma. Burada yaklaşık 2 bin eczane var, bazen 5 tane, 10 tane dağıtım oluyor. Bu zaten bir eczanenin nereden bakarsanız bir günlük ihtiyacı bile değil” dedi. Zam dönemini beklediklerine ve ilaçları sakladıklarına ilişkin iddiaları reddeden Oral, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz eczanelerimizde insanlara hizmet vermek istiyoruz, önceliğimiz halk sağlığı. Stokçulukla veya farklı bir şeyle anılmak istemiyoruz.”