Ekim ayında açılacak olan Meclis’in yeni döneminde kadınlara dönük yasal düzenlemelere ilişkin hazırlık ve çalışmalar şimdiden başladı. Kadın örgütleri de Meclis ve sokakta eş zamanlı yürütülecek mücadele için toplantılarına hız kazandırmış durumda. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, Meclisin yeni döneminde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun (KEFEK) 100 günlük programının içeriğine ve buna karşı verilecek mücadeleye ilişkin konuştu. Seçimlerden sonra yeni bir sistemle karşı karşıya kaldıklarını, sistemin karakterinin kadın düşmanı olduğunu söyleyen Gülüm, “Baskıcı, militarist savaş ortamının olduğu bir durumda kadınlar daha fazla baskı altına alınır, önce kadınların hakları tırpanlanır, özgürlük alanları sınırlandırılır. Biz bunu uzun bir süredir yaşıyorduk. Kadınların aile içine hapsedilmeye çalışılması, iş yaşamından uzaklaştırılması, bütün tanımın aile tanımı üzerinden şekillendiren yasal düzenlemelerin yapılması ve iktidarda olanların ağzını her açtığında kadının yerinin evi olduğu yönünde açıklamaları bu politik hattın önümüzdeki göstergeleriydi. Bugün baktığımızda görünen o ki çok daha yoğun bir şekilde kadınların haklarına yönelik kazandığı kazanımlar geri alınmaya çalışılıyor” dedi. Gülüm, “Kız çocuklarının istismarcıyla evlendirilmesi meselesi zaten önümüze getirilmişti ama kadınların tepkisi üzerine geri çekilmek zorunda kalmıştı. Kürtaj yasası da kadınların sokaklarda gösterdiği tepkiyle geri çekilmişti ama yılmayacaklar. Bu dönemde de hem 100 günlük programlarından hem de Meclis’teki KEFEK toplantılarında yaptıkları tartışmalardan anladığımız kadarıyla kadın kazanımlarına dönük saldırıların yoğunlaşacağı açık. Yasal olarak bu hakların geri alınması için birtakım düzenlemeler önümüze getirecekler” diye belirtti.
Boyun eğme dayatılıyor
100 günlük program çerçevesinde Mecliste gündeme gelecek olan düzenlemelerin neler olacağına ilişkin de bilgi veren Gülüm, bu düzenlemelerden birinin nafakanın “adil bir duruma getirilmesi” iddiasıyla sınırlandırılması veya kaldırılması olduğunu söyledi. Bu düzenlemenin ne anlama geldiğine dair Gülüm, “Boşandığı sırada ekonomik olarak çok zor koşullarda kalan kadınlar, cüzi olarak bir nafaka alabiliyordu. Kaldı ki o nafakanın tahsili dahi imkansız noktalara taşınabiliyordu. Bunları kolaylaştırmak yerine nafakanın kaldırılması gibi bir tartışmayı önümüze getirecekler. Bu aslında kadınların boşanmasının engellenmeye çalışılmasının bir yöntemi. Çünkü kadınlar ekonomik olarak kendi hayatını idame ettiremediği durumda boşanmayı göze alamıyorlar. Erkek şiddetine ve evdeki baskıya boyun eğmek zorunda kalıyorlar” diye konuştu. İktidarın geçtiğimiz dönem tartışılan ve kadınların muhalefeti ile geri çekilen düzenlemelerden biri olan “boşanmış ailelerde çocukların icra kanalıyla teslimi”ne yönelik çalışmalarına hız verdiğini hatırlatan Gülüm, “Normalde çocuğu almak istiyorsanız icra kanalı ile gelirsiniz, psikolog ve görevli olur. Çocuklar genelde annelerde olur ve bu durumda babalar gidip almak zorunda kalır. Biz şunu biliyoruz ki eğer direk bir güvenlik önlemi ve psikolog olmadan icra kanalıyla olmazsa, kadınların öldürüldüğü çok sayıda vaka var. Bunun önünü açmak demek aslında elini kolunu sallayarak bir erkeğin boşandığı eski eşinin evine gitmesi ve kadına yönelik cinayetlerin önünü açmak anlamına gelir” dedi. Çokça tartışılan düzenlemelerden birinin artan çocuk istismarına karşı idam ve kimyasal hadıma yönelik zorlu bir düzenlemenin kendilerini beklediğini de söyleyen Gülüm, bunun çözüm olmadığını dile belirtti. Gülüm, bu düzenlemeye karşı da güçlü bir karşı koyuş ortaya koymak gerektiğinin altını çizdi.
Ortak mücadele şart
“Yeni dönemde kazanımlarımıza darbe vurulduğunu düşünen ve bu şekilde yaşam alanlarının sınırlandırılmasına karşı çıkan tüm kadınlarla ortak bir mücadele hattı sürdürülmeli” diyen Gülüm, şunları kaydetti: “Kadınların çünkü ezilmişlikleri ortak, kadınlar hangi sınıftan ya da hangi görüşten olursa olsun bu yasal düzenlemeler çıktığında hepimiz aynı durumda kalacağız, hepimizin hakları alınmış olacak. Bu açıdan bakıldığında kadın ezilmişliği kadınların ortak paydası olduğu için ortak yol alabilmemizin güçlü zemini. Kadın alanının böyle bir özgünlüğü var. Hiçbir kadının bu yeni yasal düzenlemelerden ‘ben etkilenmem’ deme lüksü yok. Zaten kadın ortak paydamızın esası da bu. O yüzden kadın feminist mücadelenin ortaklaştığı bir yerden HDP’nin Kadın Meclisi olarak da tüm kadınlarla birlikte nasıl bir yol alabiliriz bunun çalışmalarını yapıyoruz. HDP olarak hem Mecliste hem alanlarımızda buna ilişkin sözümüzü kurmak ve bu birleşik mücadele hattını kurma noktasında çalışmalarımız var ama asıl olanın birlikte tüm kadınların mücadelesiyle olduğunu biliyoruz. Onun için kadın kurumları ve feminist kurumlar toplantı çağrıları yaptı. Eylül ayı itibariyle yeni dönemin tartışıldığı ve bunun politik hattının oluşturulduğu tartışmalar yürütülecek. Kadın örgütlülüğü ve dayanışması olmadan erkek egemenliğini geriletme şansımız yok. Çok yönlü bir müdahale gerekiyor” dedi.
‘İş’te anne’ istihdamı
Yeni programlar arasında “İş’te Anne” gibi bir yasal düzenlemenin de yer aldığını sözlerine ekleyen Gülüm, kadın istihdamına dönük olarak gösterilen bu düzenlemenin kadını ev içine hapseden yerden doğru hayata geçirilmeye çalışıldığını söyledi. Gülüm, “Kadın burada bağımsız bir birey olarak tanımlanmıyor. Annelik ile evin ihtiyaçlarının karşılanması, çocuk ve yaşlı bakımı gibi zorunlu işlerin yanında zamanı kalırsa dışarıda çalışmayı öngören bir şeyden bahsediyor. Bu da aslında kadınları aile ve dört duvar arasındaki ilişkiye hapsetmenin bir politikası olarak önümüzde duruyor. Kadınlara, engellilere istihdamdan bahsediyor ama orada da şu yok. Bu istihdamdan kimler yararlanacak gibi hiçbir açıklık yok. Hükümetin politikalarının tümü böyle. Asla ayrıntı vermeyen, denetlenebilir olmayan, hesap sorulmayan bir zeminde. Muhtemeldir ki burada da kadın istihdamını arttırıyorum adı altında yine birtakım kendi yandaş ve işverenlere maddi destek sağlayacaklar ama bunların kadınlara bir karşılığı olmayacak. Çünkü kadınlara yaklaşımları çalışmalarından yana değil evlere hapsolması üzerine kurulu” dedi.
Kadın gündemi diyanete teslim
Gülüm, en dikkat çekici tartışmalardan birinin de bütün kadın gündemlerine Diyanetin dahil edilmesi olduğunu belirtti. Gülüm şöyle devam etti: “Buradan anladığımız kadına dair bütün yaşam alanlarının Diyanet eliyle dini kurallara göre bir şekillendirme isteği var. Bu yaşam alanlarımızın sınırlandırılması anlamına gelecek. Bunu da ‘diyanetin yol göstericiliğinin iyi olabileceği’ gibi gerekçelerle ortaya koyuyorlar. Müftülük tartışmasında olduğu gibi din üzerinden şekillenen bir yaşam biçimine zorlayan bir durum var. Tercihe bağlı gibi gösterseler de aslında tercih etmeyenlere nasıl bir toplumsal baskı uygulandığını çok iyi biliyoruz. Bütün yaşam alanlarımızı buna göre örgütlemeyi düşünen bir iktidar ve onun politikalarıyla karşı karşıyayız. Yeni dönem bütün kazanımlarımıza bir saldırı olacağını bildiğimiz bir dönem. KEFEK’de anladığımız kadarıyla bu tartışmaların hazırlıkları ve araştırmaları yapılmış ve önümüze Ekim ayı itibariyle Meclis açılır açılmaz getirilecek. Bazen yasal düzenleme olarak da getirmiyorlar. Mecliste bile tartışma yaptırmadan cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle bu düzenlemeleri geçirebiliyorlar.”
Necla Demir/İstanbul-MA