31 Mart yerel seçimlerinde belediye başkanı adaylarına destek isteyen AKP Çamlıyayla İlçe Başkanı Mehmet Ali Yetiş, “Vatan hainlerinin yanında yer almaktansa, hırsız bizim hırsızımız” dedi.
İlginç tabi, bir yandan da değil. Muhalefete dair ne varsa çalan AKP, seçim stratejisini gasplar üzerine kurdu. HDP’yi kıyıya itmek değil de uçurumdan atmak için güya sol’da, muhalefette duranları tek tek , milliyetçi-şoven çizgi üzerinden hizaya sokuyorlar. Ve hepsi tıpış tıpış teslim oluyor. Mesela merak ediyorum, sosyal medyada aldığı birkaç etkileşim üzerinden kendini yaratıcı reklamlar yapıyorum sularına bırakan Saadet, bu reklamları tam olarak kime yapmaktadır? Kendi seçmen kitlesine etmediği bir gerçek… Reklamlarını yapan şirket seçime girse daha çok oy alacak durumda!
Konumuz bu değil elbet ama gelinen nokta, en ufak toplumsal değerlerin, ahlaki tüm ölçülerin artık yerle bir olması. İktidar ahlakının, genelin ruhuna nüfuz etmesi ve çokça yaygınlaşması. “Hırsızsa benim hırsız, olsun” demenin ülke sevgisi, vatan quzzulqurtu ile ilgisinin olmadığını gel de anlat. Bu bir evrilme aşaması idi ve dönüşümü kısmen tamamladılar. Bu düşünceyi sesli ifade etmeyen, sessiz olarak katılanların sayısı binler, onbinler. Çünkü bir rant var ortada ve geminin su alıp almadığı önemli değil, herkes son ana kadar ortadaki artıklardan pay alabilme uğruna kendine ihanet ediyor. Bunun perdesi de en kestirme yoldan şoven duygular oluyor. Geçenlerde bir video izledim, yaşlı bir amca dert yandı da yandı. Söyledikleri bir esnaf için içler acısı idi, derdini de gayet iyi ifade ederek AKP politikalarına eleştiri getirdi fakat işin sonunda yine AKP’ye oy vereceğini söyledi. Sebep olarak sunduğu şey şuydu: “Mecburuz, oyumuz vatan hainlerine, teröre gitmesin diye onlara veriyoruz. Oy verecek başka kimse yok.”
AKP tam da bu duygunun bam telini, psikolojik savaş hattını iyi yakaladığı için herkese ve her şeye “terör” diyor. Erdoğan’ın geçtiğimiz Pazar günü İstanbul Sandık Başkanları Buluşması öncesinde ne dediğine bakalım: “Ne diyorlar: Patates, domates, sivri biber. Bunların hepsi yutturmaca. Bir çete de öyle türedi. Devlet nasıl teröristlerin işini mağaralarda bitirdiyse, halde terör estirenlerin işini bitiririz. El ele vereceğiz bu sömürüyü bitireceğiz.”
Daha ne dediği anlaşılmadan, cümlenin başı soğumadan, sonu bağlanmadan birden birileri terör oluyor. Hal esnafı terör oldu. Artık MGK kararıyla pazarlara ne zaman savaş açılır bilmiyorum. Terör olmak saniyelik bir iş, sudan ucuz. “Aklını ve iradesini kontrol edebilen, Makyavelist, gözükara, her türlü etik ilkeden yoksun, değişen ideolojilere aynı hızla uyum gösteren, iktidar zevkini maskeleyebilen bir politikacı olan” Joseph Fouche karakteri meşhurdur. Hayatının anlatıldığı aynı adlı biyografik romanda S. Zweig, kalın harflerle bir gerçeğin altını çizer. Siyasette sıkıştığın her an, ortaya bir şey at ve terör de ona, o zaman paçayı yırtarsın der… Fouche de İçişleri Bakanı olduğu dönemde denemediği yöntem kalmaz. Hepsi de rüzgârın yönüne göredir. Sana karşı gelenlere terör demen yeter!
Şimdi birileri de sanki bin yılların kuralını yeniden keşfediyormuş gibi davranıyor. Tarihte bunlarla ayakta kalanların sonradan nasıl hatalara düştüklerini kimse görmüyor tabi. O kısım karanlık biraz! İncelterek söylersek, daha az popüler.
Her güne sıkıştırılmış bol şiddet, tecride alınmış geniş hacimli bir ülkede yayıldıkça yayılıyor. Devletin katı, sıvı ve gaz hallerinin hepsi bolca mevcut. Her şey direnişi kırmak, insanların yan yana gelmesini engellemek adına! Vanlı bir amcanın deyimi ile ‘Kürt qardeşım diyor xoştır. Ama deseler bir Kürt Venezuleyadadır, wellehi de dünyanın parasını harcar, gider orada onu yok eder.”
Bu atmosfer içinde her şey ama her şey terör olma sebebidir. Giydiğin ayakkabının renginden, içtiğin yemekten, çaydan… Çay dedim diye ne alaka demeyin. Halen Sincan F Tipi’nde bulunan Bermal Birtek arkadaşın dosyasında çay yüzünden ceza verdiler. Bermal Muş’ta iken Amed’den gelen bir arkadaşından kaçak çay getirmesini rica ediyor. Sonra şu olsun bu olmasın diye biraz detay veriyor. Sen misin bunu diyen! Başur’dan gelen Mahmut ve Ahmet markalı çaylar iddianameye ‘mermi getirmek’ olarak geçmiş. Buyurun buradan yakın! Yok yok yakmayın, şimdi bu deyimi de bir yeri yakmak olarak şey edip, terör şeysine şey edebilirler.
Unutmadan,
İnsanları ruh haline göre, kişisel ölçülerine göre her türlü kategoriye sokan ve kendini panteonda gören bir bakanımız var malum. Adamsanız yürüyün dedi! Kadın arkadaşlar öncülüğünde çember kırılıp yürüyüş gerçekleşti. Yürüyüşün sonunda ‘ona selam söyleyin’ demeyi de ihmal etmedi vekillerimiz. Gördü mü bilmiyorum…
Neyse biz kısa bir deyişle bitirelim…
Ne var bilin mi belinde
Çok çeneler var dilinde
Altın gümüş yok elinde
Dükkan önün toz edersin