İktidarın çocuğa dönük eğitim politikalarını ve bu anlamda mevcut çocuk edebiyatını değerlendiren Sevinç Koçak, özellikle iktidarın kendi varlığını sürdürebilmesi için önemli ‘yatırım’ aracı olduğunu söylüyor
Son yıllarda okullarda yaşanan cinsel istismar, evlendirme ve savaş provaları, cinsiyet ayrımını ortaya koyan yüzlerce görüntü ve haber ortaya çıkardı. İktidarın kendi ideolojisini yaymak amacıyla okul çağından itibaren çocukların yaşam alanına müdahale etmesini çocuk edebiyatı editörü ve çocuk hakları aktivisti Sevinç Koçak ile konuştuk.
Öncelikle Kadıköy’de yaptığınız yaratıcı drama atölyesinden sonra ortaya çıkan ‘Görünen Dünya – çocuklardan çocuklara masallar’ kitabını anlatabilir misin? Çocukların nasıl bir katılım süreci oldu?
Çocuklara masallarını hep yetişkinler anlatıyor. Çocuklar kendi masallarını yaratsalar ortaya nasıl masallar çıkar fikrinden hareket ettik. İstanbul’da Tasarım Atölyesi Kadıköy ile birlikte yaptığımız çalışmada, yaşları 7 ile 8 arasında değişen 5 çocuk kendi masallarını anlattı, çocukların anlattıklarını ben kaleme aldım. 5 çizer de bu masalları resmetti. 3 hafta süren yaratıcı drama atölyesi boyunca çocuklar oyun içinde kendi masallarını kurdular. Birlikte çok eğlendik. Bu eğlenceli sürecin sonunda; Arjen Aktan (8), Arya Uzuntaş (7), Ceren Altındağ (7), Gülendam Su Demirbağ (8) ve Uras Yaman (8) masal anlattı. Ceyhun Şen, İpek Okyar, Sedat Girgin, Elif Yemenici ve Gökçe İrten de resimledi. Kitap, çocuklara ücretsiz dağıtılıyor.
Masalların içinde beş çocuğun dili ve hayal gücü var. Ben o masalları sadece kaleme aldım aslında. Bu masalların hiç birinde şiddet unsuru, cinsiyet eşitsizliği ve muhafazakârlığa dair herhangi bir şey görmek mümkün değil. Çocuklar için bir şey yaparken de en az çocuklar kadar nitelikli yapmak gerekiyor. Masallar çocuk edebiyatının önemli bir parçasını oluşturuyor. Çocuk önce masalların sözlü anlatımıyla karşılaşıyor, dinleyerek büyüyor. Yazı ile ilişkisi geliştiğinde de karşılaştıkları ilk metinler çoğunlukla aynı masalların yazılı hali.
İktidar açısından çocuk ne anlam ifade ediyor?
Aslında çocuk herkesin gelecek hayalinin bir parçası. Herkesin, gelecek tasarrufunu yaparken özellikle de iktidarın kendi varlığını sürdürebilmesi açısından ‘çok önemli bir yatırım aracı.’ İktidar dediğimiz olgu kendi varlığını sürdürebilmek için her türlü yöntem ve aracı kullanıyor. Çocuk edebiyatı da bunun bir parçası ve önemli bir parçası. Çocuğa ulaşabilecek her türlü araç, buna oyuncak da, edebiyat da, sinema da, televizyon da, oyun da dâhil-istenen itaatkâr insanı yetiştirmek için bir araç olarak kullanıyor. Çocuk edebiyatı da bunun en önemli araçlarından birisi.
Çocuklara dönük eser ve metinlerde ne gibi problemler var? Özellikle son yıllarda kamuoyuna da bu anlamda yansıyan olaylar oldu? Çocukların yaşamı bu metinlerle nasıl baskılanıyor?
Aslında Tanzimat’tan anlamda değişen çok bir şey yok. Siyasal iktidarın renginin değişmesine göre birazcık yönelimler değişiyor. Ama devlet-edebiyat ilişkisinin ana meselesi hiç değişmiyor. Günümüzde ise sorunun iki yanı var: Bir, eğitimin aracı olarak kitap. İki, “bağımlı” ve bağımsız yayınevleri tarafından çıkartılan yayınlar. Bunun ilk ayağını eğitim kurumlarında dağıtılan ders kitapları, yardımcı kitaplar, kaynak olarak gösterilen kitaplar ve öğretmenler tarafından çocuklara okutulan Milli Eğitim tarafından tavsiye edilen kitapları oluşturuyor. Milli eğitimin “tavsiye” kitaplar listesinde çok çabuk çizilebiliyor kitaplar. Geçtiğimiz yıllarda 100 temel eser arasında yer alan ‘Fareler ve İnsanlar’ kitabının yasaklandığını hatırlarsınız. Dünyaca ünlü çocuk romanı ‘Şeker Portakalı’nın yasaklanması da basına yansımıştı. Yayınevlerini de yine ikiye ayırabiliriz. İktidarın söylemini sürdürerek her türlü toplumsal kodu yeniden üreten yayınlar ve çocuk kitapları. Onun dışında ise daha muhalif ve bağımsız durmaya çalışan yayınevleri ve çocuğun gözüyle dünyayı kavrayıp bu gözden nitelikli ürünler ortaya koymak için emek harcayan yazarların kitapları.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği geçmişten günümüze hâlâ en önemli sorunlardan biri. Hem öykülerin resimlenmesinde hem de metinlerde kadın erkek ilişkisinde toplumsal kodlar çocuklara işlenmeye başlıyor. Son yıllarda oldukça yaygınlaşan diğer serileri ile sevgi, saygı, arkadaşlık, büyüklere davranış vs. üzerinden de çocuğun toplumsal ilişkilerinin sınırları şekillendiriliyor.
Son dönemde dini söylemler de çok fazla yansımaya başladı. Diyanet’in yayınlarından birinde şöyle bir çizim vardı: Çocuk ve babası konuşuyor. Babası çocuğa “Ne güzel şey şehit olmak” diyor. Çocuğun sorusu: “Şehit olmak hiç istenir mi baba?” Babanın cevabı: “İstenir tabii ki yavrum. Kim cenneti kazanmayı istemez ki?” Bir çocuğa savaşı özendirmek çocuğun gözünde ölümü yüceltmek, çocuk üzerinde kurulan travmatik bir ideolojik tahakkümdür. Hele de devlete bağlı bir kurum üzerinden ‘ölümü kutsamak’ üzerine bir yayın yapılamaz.
Son yıllarda çocuk edebiyatı nasıl ilerledi?
Kitabevlerinde çok iyi yerli ve çeviri çocuk kitapları var. Son on yıllarda yerli edebiyatta bu anlamda ilerledi ve genişledi. Ama sıkıntılar da yok değil. Bu sıkıntıları sıralamak gerekirse; metnin dili, çeviri metinlerde yaşanan çeviri sorunları, çocuk dünyasına uzak ya da hafife alan çizimler, grafik tasarım özensizliği. Çocuğu hafife alan, zekâsına güvenmeyen, anlamayacağını düşürecek çok basite indirgemiş çok sayıda kitap mevcut piyasada.
Bu anlamda ailelere nasıl bir iş düşüyor?
“Yapabileceğimiz bir şey yok. Çocuklar zaten okulda bunu öğreniyorlar demek” bir teslimiyet halidir. Aileler sorgusuz bir şekilde, okuldan gelen her şeyi kabul etmemeli. BİMER’e bununla ilgili şikâyette bulunmalı, diğer ailelerde de duyarlığı harekete geçirerek okula, öğretmene, ulaşabilecekleri il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine şikâyette bulunmalılar. Buradan sonuç alınamadığında basına vermek, sosyal medyaya yansıtmak da kamuoyunun dikkatini çekmek açısından oldukça önemli.
Çocuklara kitap seçimi konusunda önerileriniz var mı?
Çocuklara kitap alırken oldukça seçici olmak lazım. Cinsel, dinsel, etnik, türcü her türlü ayrımcılık içeren kitaptan uzak durulmalı. Ebeveynlerin çocuğun okuduğu kitabı incelemeden, yalnızca resimlerine ya da fiyatına bakıp almalarını sakıncalı buluyorum. Çocuğa iyinin, güzelin, doğrunun ne olduğunu söyleyen değil, çocuğun iyiyi, güzeli, doğruyu sorgulamasına yol açacak, kendisini keşfetmesini sağlayacak kitaplarla buluşturmaktan yanayım.
Habibe Eren/Ankara -Jinnews