Bebek ölümleri sadece bir sağlık göstergesi değil; aynı zamanda bir toplumun çocuk haklarına ve insan haklarına bakışını yansıtan önemli bir ölçüttür. Çünkü bebek ölümleri önlenebilirdir ve bu ölümleri önleme yükümlülüğü, Türkiye’nin de taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre devletlere aittir.
Bebek ölümleri 0-1 yaş arası çocukların yaşamlarını kaybetmelerini ifade eder ve bir ülkenin sağlık sistemi ile ekonomik ve sosyal politikalarını yansıtır. Bu ölümler çoğunlukla yetersiz sağlık hizmetleri, gıdaya erişememek, yetersiz aşılanma ve/ya da anne sağlığının ihmal edilmesi gibi mutlaka önlenebilir nedenlerden kaynaklanır. Dolayısıyla bebek ölümlerinin yüksek olduğu ülkelerde devletin çocukların haklarını korumakta yetersiz kaldığını söylemek hiç yanlış olmaz.
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 18. ayda hazırladığı deprem raporunda da en önemli başlıklardan biri bebek ölümleri. Rapora göre, deprem bölgesinde çocuk sağlığı açısından en önemli gündem maddesi bebek ölümlerindeki artış. Depreme bağlı yaşanan tüm olumsuzluklar, artan bebek ölüm hızı ile kendini açıkça göstermiş durumda. Rapor, Türkiye’deki sağlık sisteminin afetlere ve olağanüstü durumlara karşı dirençli olmadığını vurguluyor. Rapora göre deprem sonrası yıkılan sağlık kuruluşları, azalan sağlık çalışanı sayısı, sağlık personelinin motivasyon kaybı ve kötü sağlık yönetimi nedeniyle, depremde sağ kalan ve sonrasında doğan bebekler ne yazık ki yaşatılamamış.
Raporun dayanağı elbette TÜİK verileri. TÜİK’e göre, 2023 yılında bebek ölüm hızının en yüksek olduğu iller, depremden en çok etkilenen iller ve bu illerdeki ölümler, ülke genelinin oldukça üzerinde. Ülke genelinde bebek ölüm hızı binde 10 iken, Malatya’da 11,5; Antep’te 17,7; Hatay’da 20,3; Maraş’ta 20,8 ve Adıyaman’da 23’tür.
Ancak, 2023 yılında Türkiye genelinde bebek ölümlerindeki artış sadece deprem bölgesiyle sınırlı değildir. TÜİK verileri ve TTB raporuna göre, 81 ilin 50’sinde bebek ölüm hızında artış gözlenmiş.
Bebek ölümlerinde bir dönem düşüş yaşanmışken, yeniden artış görülmesi Türkiye’de çocuklara yönelik şiddetle ve çocukluk dönemlerinde yeterince destek almamış bireylerin şiddet faili haline gelmesiyle de ilişkili. Yetersiz sağlık sistemi ve çocuk koruma mekanizmaları, kaynakların çocuk hakları perspektifiyle yönetilmemesi, hizmetlere eşit erişim olanaklarının sağlanamaması, çocuk hakları temelli izleme yapılmaması ve gerekli önlemlerin alınmaması yaş fark etmeksizin tüm çocukları derinden etkiliyor.
Kasım 2016’da gece yarısı yayımlanan bir KHK ile kapatılan Gündem Çocuk Derneği kurulduğu ilk günden itibaren ülkemizde acil bir çocuk politikası ihtiyacını dile getirmişti. Bugün de bu ihtiyaç çok açık ki devam ediyor. Yerel ve merkezi düzeyde çocuk hak ve özgürlüklerine dayalı bir politika şart. Ancak son dönemde yaşananlar (çocuk cinayetleri, şiddet vakaları, intiharlar…) ve bu yaşananlara verilen tepkiler göz önüne alındığında, Türkiye’nin bir an bile vakit kaybetmeden; çocuklar için acil bir müdahale programına ihtiyacı söz konusu. Çocuklar da yakınları da hem çok kaygılı hem çok umutsuz… Bunu çocuklarla ve ebeveynleriyle yapacağınız en kısa sohbetlerde bile fark edebilirsiniz. Bu kaygı ve umutsuzluk; çocuk hakları fikrinin temelini oluşturan her bir çocuğun mutlu, barış içerisinde, özgür ve onurlu bir şekilde yaşama olanağını yok ediyor… Çocuklar için hep birlikte harekete geçmek zorundayız. Onları bu kadar umutsuz, kaygılı bırakmaya hiç hakkımız yok…