1996 ile 2006 yılları arasında Nepal’de sonuçları oldukça ağır olan bir iç çatışma yaşandı. Bu çatışmada taraflar Nepal Kralı’na bağlı ordu ile Nepal Komünist Partisi (NPK) idi. Krallığa karşı çıkan NPK’nin amacı Nepal Halk Cumhuriyeti’ni kurmaktı.
10 yıl süren çatışma boyunca Krallığa başta silah ve para olmak üzere pek çok uluslararası destek geldi. Ancak bu destekler ordunun 2006 yılına kadar bir dizi yenilgi yaşamasını engellemedi. Bu yenilgilere ülke çapında gerçekleşen grevler ve gösteriler de eklenince, Krallığı temsil eden hükümet barış masasına oturmayı kabul etti, Kasım 2006’da barış anlaşması imzalandı. Anlaşmanın ardından yapılan referandumda Nepal Komünist Partisi yönetimi devraldı. Çatışma sebebiyle Nepal’de 8000’den fazla kişi yaşamını kaybetti.
10 milyondan fazla insan yerinden edildi. Gözaltı, tutuklama, zorla kaybedilme, cinsel şiddet de dahil olmak üzere pek çok insan hakkı ihlali yaşandı, insanlık suçu işlendi. Nepal’deki çatışma çocuklarda da derin etkiler yarattı. En az 200’den fazla çocuk yaşamını kaybederken pek çok çocuk yaralandı. 2000’den fazla çocuk en az bir ebeveynini kaybederken 4 binden fazla çocuk yerinden edildi.
Yerinden edilen çocukların çoğu ya büyük şehirlere göç ederek hayatta kalma mücadelesi verdi; tuğla fırınlarında, taş ocaklarında, halı fabrikalarında çalışmak, ev içi işçiliği yapmak zorunda bırakıldı. Geride kalan çocuklar savaşçı, muhbir, rehber, kurye, hamal olarak kullanıldı. Birçoğu, yetişkinlerle birlikte yasadışı şekilde tutuklandı, gözaltında tutuldu, kaçırıldı ve kaybedildi. BM verilerine göre on iki ve on altı yaş arasındaki yaklaşık 9 bin çocuk Nepal Komünist Parti içerisinde asker olarak kullanıldı. Çatışma sırasında çocuklar temel haklarına da erişemedi.
Eğitim haklarından mahrum bırakılırken okullar silahlı gruplar tarafından propaganda mekanı ve karargah olarak kullanıldı. Pek çok okul yakıldı. Pek çok öğretmen tacizden korunmak için göç etmek zorunda bırakıldı. Okullar öğretmensiz kaldı. Çatışma anne ve çocuğun sağlığını iyileştirmeyi amaçlayan programları da bozdu. Ülkedeki medya kanalları nefret suçları işledi.
Çatışmayla birlikte Nepal’deki çoğu demokratik yapı faaliyet göstermeye son verdi. Kamusal hizmet mekanizmaları etkili şekilde işlemedi. Çatışan taraflar arasındaki ateşkes ilan edildiği zamanlarda bile çatışma bölgelerinde yaşam olağan akışında sürmedi. Oysa çocukların çatışma ve savaş zamanlarında “bile” yaşama, korunma ve gelişme hakları var. Savaşlar ve çatışmalar devam ederken de çocuklar eğitimlerine devam etme, insani yardımlara erişme, görüşlerini ifade etme gibi pek çok hakka sahip. Bu hak ve özgürlüklerin sağlanmasından da yetişkinler sorumlu. İşte bu sebeple 2002 yılında Save The Children adlı çocuk hakları örgütünün desteği ile Nepal’de “Çocuklar Barış Bölgesidir” kavramı oluşturuldu.
Bu kavram çatışma dönemlerinde çocukların tüm hak ve özgürlüklerinin korunmasına vurgu yapıyor, çocuklara zarar verilmemesi talebini iletiyordu. Yani “Çocuklar Ölmesin” diyordu. Bu kavram üzerinden 2003 yılında Nepal’deki pek çok kurum çocukların da dahil olduğu “Çocuklar Barış Bölgesidir Koalisyonu” nu oluşturdu. Koalisyon büyük bir kampanya ile çocukların çatışmalardan korunması gerektiğini anlatan yazılı ve görsel malzemeler üretti, bunları yaygınlaştırdı.
Çocuklar da kulüpler oluşturarak, inisiyatifler kurarak kampanyada eylemliliklerde bulundu. Kampanya öyle yaygınlaştı ki beş siyasi parti bu koalisyona ve “Çocuklar Barış Bölgesidir” kavramına saygı duyacaklarını belirtti. Çocuk koruma planları oluşturuldu.
Kampanya ile okulların da barış bölgesi olarak kabul edilmesi sağlandı. Bu kampanyanın Nepal’de kurulan barış masasına etkisi ne kadar oldu bilmiyoruz ama kampanya boyunca ne kadar çocuğun hak ihlalinin bu şekilde engellendiği sanıyorum ki Koalisyon tarafından oluşturulan veri tabanından anlaşılabilir. Ama bilmediğimiz bir başka konu da var: Nepal’de “Çocuklar Ölmesin” ile neredeyse eş anlamlı olan “Çocuklar Barış Bölgesidir” talebini dillendiren kaç sivil toplum örgütünün kapatıldığı, kaç akademisyenin işinden edildiği, kaç öğretmenin, gazetecinin tutuklandığı…
Bunun yanıtı da sanıyorum Nepal’de şu günlerde devam eden “Geçiş Dönemi Adaleti” çalışmalarından öğrenilebilir. 1 Eylül Barış Günü arifesinde her türlü baskıya ve zora rağmen cesaretle barış talebini dile getiren, bunun için çaba gösteren, umudunu kaybetmeyen herkese sonsuz saygıyla…