6 Ocak günü 48 ilde sokakta olan pek çok kadın ve çocuk örgütünden yükselen ses aynıydı: “Çocukları istismar edenlerin affı olmaz.”
Örgütlerin İkinci Yargı Paketi kapsamında Meclis’e getirileceği söylenen düzenlemeye karşı sokağa çıkışı ilk değildi. Aynı düzenleme önce 2016’da, daha sonra geçtiğimiz yılın başında gündeme getirilmiş, düzenleme kadın ve çocuk örgütlerinin karşı duruşu ile oluşan kamuoyu gücüyle geri çevrilmişti.
Bu kez sadece “bir kereye mahsus” uygulanacağı söylenen, bu yüzden de “af” olarak tanımlanan söz konusu düzenlemenin yine “cebir tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda mağdur ile failin evlenmesi durumunda” cezanın uygulanmasının ertelenmesini” kapsadığı belirtiliyor. İkinci Yargı Paketi’nde olacağı söylenen bu düzenlemede ayrıca “çocukla fail arasında 10 ya da 15 yaş farkının eklendiği” de dile getiriliyor.
Bir kere daha gündeme gelen bu düzenleme elbette ki kabul edilemez. Çünkü çocuk evlilikleri insan hakkı ihlalidir, çocuğa yönelik cinsel şiddettir. Köleliğin bir biçimidir. Çocukların yaşam hakları dahil, tüm hak ve özgürlükleri için büyük tehdittir. Bu yüzden de mahkeme izni ile yapılan evlilikler de dahil olmak üzere 18 yaş altındaki çocukların evlendirilmeleri tamamen yasaklanmalıdır.
Böylesi bir “af”, bu ihlali, suçu gerçekleştirenlerin cezasız kalmasına, yeni failler için de özendirici olmasına yol açar. Bu düzenleme çocuk evliliklerinin meşrulaştırılması anlamına gelir.
“Bir kereden bir şey olmaz” zihniyetiyle yapılacak her düzenleme Türkiye’nin de taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ve İstanbul Sözleşmesi’ne aykırıdır.
Çocuğa yönelik cinsel şiddet vakalarından biliyoruz ki; aileler zaman zaman fail tanıdıkları, bildikleri birisi olduğu için suçun üstünü örtmek; zaman zaman para karşılığıyla; zaman zaman Türkiye’de etkili bir çocuk koruma sistemi olmadığı için çocuklarını koruma güdüsüyle şikayetten vazgeçebiliyor. Aileler zaman zaman da fail güçlü bir toplumsal pozisyonda olduğundan maruz kaldıkları baskı ve tehdit ile şikayetten vazgeçmek durumunda kalabiliyor.
Bu yüzden söz konusu düzenleme; zaten çok kere “cezasız” bırakılan cinsel şiddet faillerinin artık daha kolay cezasız kalmasına, dolayısıyla adaletin tesis edilmemesine ve çocukların büyük bir korku, baskı ile şiddet ortamında yaşamak zorunda kalmasına yol açacak. Böylece önleme yükümlülüğü devletin olan ancak önlemediği için cinsel şiddete maruz kalan çocuk; tüm bunlar yetmezmiş gibi, bir de bu şiddetin devamına mecbur bırakılacak. Şiddet çocuk evlendirilerek derinleşecek, geri dönülmez, onarılmaz izler oluşturacak.
Bu öneriyi getirenler, çocuk evliliklerinin çocuklar üzerindeki etkisini bilmiyor olmazlar. Daha önce gündeme geldiğinde kadınlar, çocuk örgütleri, uzmanlar defalarca, bıkmadan usanmadan anlattık. Dolayısıyla bu ısrarın tek sebebi olabilir: Bir kere daha çocukları değil şiddetin faillerini, suçluları korumak.
Neyse ki 6 Ocak’ta sokağa çıkan herkes hak kazanımlarının bazen sadece mücadele ve direnme yoluyla elde edildiğini biliyor. İşte bu yüzden 66 kurumun yaptığı ortak açıklamada söylendiği gibi: “STK’lar, aileler ve politika uygulayıcıları olarak, çocukların kendilerine tecavüz eden kişilerle evlendirilmelerini öngören bu yasal düzenlemeye karşı durmalı ve çocukların yanında yer almalıyız!”
Ortak açıklama için: http://www.ciioder.org/bas-n-bildirileri.html
Basın Bildirileri : http://www.ciioder.org