Çocuk işçilik dünyada ve Türkiye’de vahim bir tablo sergilemektedir. Dünyada yarısından fazlası tarımda olmak üzere 168 milyon çocuk çalışmaktadır. Bu çocukların önemli bir kısmı en kötü işlerde çalışmakta ve eğitim hakkından maruz bırakılmaktadır.
Türkiye’de ise resmi olmayan sayılara göre iki milyonun üzerinde çocuk işçi vardır. Bu konuda bir önlem alınmadığı gibi çocuklara giderek daha çok güvencesiz ve kötü çalışma koşulları dayatılmakta, çocuk işçiliği giderek çok tehlikeli işlere kaymakta, çocuk iş cinayetleri artmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çocuk işçilikle mücadele etmek ve çocuk işçiliği durdurmak için 2007-2013 yıllarını kapsayan “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı hazırlamış ve 2018 yılını “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı” ilan etmiştir.
Hükümet yetkililerinin ve işveren temsilcilerinin çocuk işçiliğin durdurulması için temennilerini paylaştığı deklarasyonun ardından izlenen tablo ise Türkiye’de çocuk işçilik sorunun çözülmek üzere değil tam tersine sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak üzere biçimlendirildiğini kanıtlar niteliktedir. Türkiye’de çocuk işçilik konusunda çözüm üretilmek isteniyorsa atılacak ilk adımlardan biri, çocuk işçiliğin boyutunun gözler önüne serilmesidir. Altı yıldır çocuk işçiliğine dair verileri açık bir biçimde yayınlamayan ve hatta gizleyen Hükümetin çocuk işçilikle mücadele edebilmesi mümkün müdür? “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı” ilan edilen 2018’de şu ana kadar 51 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Çocuk iş cinayetlerinin en fazla yaşandığı üç il sırasıyla Adana, Şanlıurfa ve Gazianteptir.
En fazla çocuk iş cinayeti yaşanan illerin mülteci nüfusun da yoğun olduğu iller olması dikkat çekicidir. Mülteci çocukların ölüm oranının da yüksek olması hem çalışma koşulları bakımından çok daha tehlikeli işlerde çalışmak zorunda kaldıklarını hem de çalışan mülteci çocuklara yönelik şiddetin ne denli büyük olduğunu göstermektedir. Çocuk işçilerin yarıya yakını çalıştığı tarım sektöründe ölmüştür. Tarımı inşaat işkolu izlemektedir. Sanayide, küçük atölye ve işletmelerde, tamirhanelerde ve sokaklarda çalışan çocuk işçiler trafik kazalarında, boğularak, yüksekten düşerek ya da ezilerek hayatlarını kaybetmektedir. Türkiye’de yasal kılıf altında “meşrulaştırılan” çıraklık ve stajyerlik de “mesleki eğitim” adıyla çocuk emeğini sömüren yaygın çalıştırma biçimleridir.
Çıraklık ve stajyerlik yapan çocuklar, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinden uzak, sosyal güvenlik korumasından uzak bir biçimde çoğu zaman yetişkinlerle aynı iş yaptırılarak çalışmaya mecbur bırakılmaktadır. Çocuk İşçilikle Mücadele Yılı töreninde çocuk işçilerin yerinin işyeri değil okul olduğunu söyleyen patron temsilcileri ise bu durumdan sonuna kadar istifade etmekte, işveren teşviklerinden yararlanıp, MEB ile protokoller imzalayarak çocuk işçi ordusunu asgari ücretin çok altında ücretlerle çalıştırmaktadır.
Çocuk işçiliğinin ve çocuk iş cinayetlerinin önlenememesinin bir nedeni de sorumlulara ve faillere dönük cezasızlık politikasıdır. Yapılan soruşturmaların eksikliği, yargılama sürecinde yargı organlarının “yanlış” ve yanlı değerlendirmeleri, asıl sorumluların yargılanmaması, baskı ve yıldırma süreçleri ile yaşamını yitiren, zarar gören çocukların ailelerinin anlaşma yolunu seçmek zorunda bırakılmaları ve yargı sürecinin uzunluğu da çocuk emeğinin sömürüsünü daha da katmerleştirmektedir. Taleplerimiz: Ucuz çocuk işgücünü teşvik eden ve bunun altyapısını oluşturan eğitim sistemi ve eğitim politikalarına son verilmelidir. Çocuk emeğiyle ilgili veriler bilimsel, güvenilir ve düzenli bir şekilde yayınlanmalıdır. Kayıtdışı çocuk işçi çalıştırılan kişi ve kurumlara göz yumulmamalı, caydırıcı cezalar verilmelidir. Yasadışı çocuk işçi çalıştırmayı önlemeye yönelik tedbirler alınmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalı, ilgili mevzuatlar yürürlüğe koyulmalıdır. Çocuk işçilik yasaklanmalıdır…