Her ne kadar beka sorunu tartışmalarından, hem seçmenlere hem de seçileceklere yönelik baskılardan, kolaylıkla söylenebilen yalanlardan sıra bir türlü yaşam alanlarımızın nasıl kurgulanacağına dair sözlere gelemiyor da olsa yerel seçimler bir kere daha, hepimizin yaşam alanlarını ve pratiklerini belirleyecek…
Diyarbakır’daki sivil toplum örgütü ve kişilerin katılımı ile oluşturulan Diyarbakır Çocuk Çalışmaları Ağı da bu sebeple Çocuk Dostu Kent Strateji Belgesi’ni yayımladı.
Somut veriler ışığında Diyarbakır’ın “Çocuk Dostu Kent” olması yönünde öneriler içeren bu belge sadece Diyarbakır’daki çocuklar için değil, aslında Türkiye’deki tüm çocuklar için önemli şeyler söylüyor. Çocuk Çalışmaları Ağı’nın önerileri şöyle:
Oyun alanları
Çocukların hayal gücüne dikte eden, oyun parklarında yer alan hazır materyaller yerine, geri dönüşüm politikasına uygun, yeni bir işlev kazanabilecek, ekolojik, kolay onarılabilir materyallerle, yaratıcı ve eleştirel düşünmeye sevk eden park alanlarının oluşturulması.
Yeşil alanlar
İlgi çekici ve açık yeşil alanların artırılmasına dair politikalar izlenirken, canlıların yaşam alanlarının korunabileceği, hayvanlarla birlikte yaşamın planlandığı, çocukların temiz suya ulaşabileceği, çocukların oyun ihtiyacını karşılayabilecekleri ve yetişkinlerle birlikte vakit geçirebilecekleri ortak paylaşım alanları sağlanmalıdır.
Sokak
Sokaklar ve kaldırımlar, çocukların öğrenmesi ve oynaması için potansiyel yerlerdir. Bu yerlerin tasarımında çocukların ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Trafik geçişlerinin azaltılarak sokakların oyun oynanabilir ve yürünebilir olması için sokaklar daraltılmalı, kaldırımlar genişletilmelidir.
Sosyo-kültürel alanlar
Yerel başta olmak üzere, farklı kültürleri kapsayan, bu kültürlerin korunmasını, yaşanmasını, gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayan merkezler ve faaliyetler oluşturulmalıdır. Tüm faaliyetler çocuklara ücretsiz olmalıdır.
Eğitim
Kentte yapılan tüm hak temelli çalışma ve faaliyetleri için farkındalık uyandıracak, çalışmaların sürekliliğini sağlayacak interaktif, çokdilli eğitimler planlanmalıdır. Çocuklar için okul zamanları dışında eğitim birimleri oluşturulmalı, atölye yapacak merkezler ile çocuk ve gençlik merkezleri kurulmalıdır.
Sağlık
Çocukların yaşamına ve gelişimine olumlu yönde katkı sağlayacak doğal ve koruyucu sağlık hizmetleri verilmeli, görünür kılınmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. (Her mahallede sağlık evleri ve gezici sağlık birimleri kurulmalıdır, madde bağımlılığıyla mücadeleye dair merkezler ve birimler kurulmalıdır, çocukların travmalarını (çatışma sonrası, şiddet, istismar vb.) sağaltmaya ilişkin eğitimler düzenlenmeli ve psiko-sosyal destek çalışmaları planlanmalıdır, sağlıklı beslenme hakkına erişemeyen çocuklar için aşevleri kurulmalı ve özel beslenme ihtiyacı olan çocuklar da gözetilmelidir.)
Ulaşım
Belediyenin ulaşıma dair yaptığı tüm hizmetler ücretsiz, güvenli, fiziksel engelli çocuklar için yapılandırılmış olmalıdır. Ayrıca var olan ulaşım hizmetlerinin yanında daha güvenli, işlevsel ve ekolojik alternatif ulaşım araçlarına geçilmelidir.”
Diyarbakır’dan yükselen bu ses belki de Türkiye’nin her yerinde tüm adaylar için ilham verici ve yükümlülüklerini hatırlatıcı olur. Çünkü BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin tarafı olan Türkiye’de çocuklarla dost olan, çocukların haklarını, gereksinimlerini, potansiyellerini merkeze alan “çocuk dostu belediyecilik” bir lütuf değil, yükümlülük…