Bağışladığına inandırıyor, geleneğe uygun bir şölenle onurlandırıyor. Bağışlanan teşrif ediyor, kötü anılar uçup gidiyor. Neşeli, güven dolu. İyilik kuşatmış, mutluluk sarmış. Nezaket ve incelik, sebepsiz coşkunluklara yer vermeye ehil bir yürek ferahlığı genişliğince. Eğlence kırgınlıkları onarma, kötü yargıları kırma, bütün şüpheleri öldürme gücünde. Tutku ve öfke, gün içi sefaletin gerisinde; keder ve hüzün, inkarın renginde, günaşırı vaadin ötesinde. Bağışlayan, bağışlanmış olanın gözünde birbirini tutmayan muğlak düşüncelerin konusu değil artık. Bu dünyaya ait etten kemikten bir varlıktan çok, hayranlık duyulacak ama çözümlenemeyecek göksel bir imge kudretinde. Gözlerinin önünde, içini kimsenin hayal edemeyeceği kadar acıyla dolduran ıssız görüntülerin ne zaman silinip gittiğini hatırlamıyor bile. Salonun her tarafında görülen bol dökümlü duvar örtüleri gibi dibe doğru süzülüp gözden kaybolan ışık, nereden geldiğini kestiremediği lir sesinin büyüleyici titreşimleriyle salınıyor. Bağışlanan, asil konuklar kadar mest ve duygularında bağışlayanın soylu ruhu kadar cömert.
Yürüyüşünü düzenlemeye yarayan sözlerin hangi ölümsüzün dudaklarından döküldüğünü unutmuş, bir bakıştan bir ezgiye, bir gümüş tepsiden bir altın kupaya seğirtiyor. Bir aile yuvası, bir dost meclisi sıcaklığı. Bakır buhurdanlardan harlayarak çıkan ve titreşen zümrüt yeşili ve menekşe rengi alevlerle aydınlanan tasasız çocukluk günleri. Ortalığa yayılan karışık ve birbiriyle bağdaşmayan kokular, saçlarında gezinen sevgili annelerinin şefkat dolu elleri. Kardeş, kardeşi bağışlamış. Kendilerinin ve diğerlerinin gözünde onları saygın kılacak o muhteşem ve parlak dönemler geri gelmiş. Haz, çok özlediği içtenlikle uyuşmuş; neşe, vaktiyle çok hırpaladığı onurla ödeşmiş. Sivrilikler törpülenmiş, benlikler görünmez derinliklere çekilmiş, ayrılıklar silinip gitmiş, yarılan uçurumların keskinliğiyle birbirinden ayrılan duygular, erimiş gümüş çağlayanları gibi dökülen kahkahalarla birleşmiş.
Bir şölen, bir ziyafet. Sözler, gizli niyetlerden ve süslemelerden uzak. Şaşkınlık, gönül rahatlığına kurulu kaygısız kralların uykulu yüzü. Bir merhamet ılıklığı, umut esenliği bir sulh gecesi. Vahşi gözlere bağdaş kuran yırtıcı bakışları, yüreğin alışılmadık ölçüde delice çarpıntılarını gerektirmeyen yumuşak mı yumuşak sevimli bir ay ışığı. Böylesi anlarda gözün, parçalanmış bir ayna gibi, sokulganlığın buğu benzeri görüntülerini çoğalttığını biliyor. Sonra etrafında, şurada burada gözüne çarpan ve kendinden geçiren huzur verici sahnelerin aynısını sayısız uzak yerde gördüğünü hatırlıyor. Kasları tüm gerginliğinden, içi bütün ağırlıklarından kurtuluyor. Gece, zarif bedenleri ipek tüller gibi örttüğü o mutlu evreye girerken altın kupalarda yıllanmış şarap, gümüş tepsilerde beklenen o leziz yemek. Tadı birbirine denk, üç ayrı körpe kuzu eti. Kızarmış nar gibi. Tanrılara layık. Sunular, ziyafetin onur konuğuna. İştahı yerinde. Bağışlanan, nur dolu bir düş içinde. Sıra, gecenin tatlı ikramında. Bir tabak içinde üç çocuk kafası. Artreus tapınakta öldürtmüş, kazanda kaynatmış, ateşte kızartmış, sonra körpe etlerini konuğuna, sevgili kardeşine sunmuş. Bilmeden tıka basa doymuş baba, kendi öz oğullarına.
Kaç bin yıldır susmayan rüya. Çocuğuna karın doyurmak! Belki bilmeden, hayal bile edilmeden… Arka planı toplumsal buhranın huzursuz motifleri süslese de, nihayetinde kişisel dertlerin taşıyıcısı bir masal. Alt tarafı bir söylence, o da bilinmez güçlerden, adsız çağların alacakaranlığından, zaman öncesi tarihsel bulanıklıktan bir kurtulma gereği. Ama şimdi dört bir yanda ziyafet, her gece ayrı bir şölen. Grotesk, vahşi, kaskatı. Masalların imbiğinden geçmeyen. Bir vahşi Artreus ve ziyafete gönüllü bir koca sömürge. İstekli, iştahlı. Her birinin tabağında günün herhangi bir saatinde kendi çocuğunun körpe eti. Doğasına aykırı, kendinden bir şey vermez. Kölelerinin karnını doyurma konusunda bile efendi doğuştan beceriksiz. Sadece ziyafet fikri ondan, malzemesi açların yoksul barınağından. Masal, gerçeğe abarttığını söyleye dursun daha ne zenginlikler, ne şölenler bekler köleyi, yeter ki gönül indirsin ve uygun bulsun teklifini alın yazısı da.