Cizîr kantonunda “Su ve barış, aydınlık gelecek için güçlü bir işbirliği” çalıştayı düzenlendi. Çalıştay, alınan birçok kararla sona ererken, çalıştay sonunda su krizinin çözülmesi ve güvenliğinin sağlanması çağrısı yapıldı
Kuzey ve Doğu Suriye’de Cizîr Kantonu Belediyeler Birliği ve Su Müdürlüğü, 25-29 Ağustos Dünya Su Haftası vesilesiyle, “Su ve barış, aydınlık bir gelecek için güçlü bir işbirliği” konulu çalıştay akademisyenlerin ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Çalıştayda, “Cizîr kantonunda suyun önemi ve kaynakları”, “Kuzey ve Doğu Suriye’de yeraltı suyu – durum ve zorluklar”, “Sulama yöntemlerinin yeraltı sularına etkisi” başlıklarıyla bölgedeki su krizine ilişkin konular tartışıldı. Çalıştay da ele alınan konular üzerinde yapılan tartışmaların ardından sonuç bildirgesi açıklandı.
‘Türkiye’ye baskı yapılmalı’
Cizîr Kantonu Su Müdürlüğü Eşbaşkanı Bêrîvan Silo tarafında okunan sonuç bildirgesinde şunlara yer verildi: “Suyun savaşın dışında tutulması için Türk devletine baskı yapılmalı. Araştırmaların yapılması ve ulusal projeler için Birleşmiş Milletler’den (BM) ve diğer örgütlerden maddi destek talep edilmeli. Halkın suyun korunması ve bilinçli kullanılması konusunda bilinçlendirilmesi için hamleler düzenlenmeli. Sulama teknikleri geliştirilmeli ve yer altı sularını koruyan modern suluma tekniklerinin kullanılması teşvik edilmeli. Yağmur suyundan yararlanmak için suyun toplanacağı sistemler geliştirilmeli.”
‘Su Güvenliği Konseyi’
Bildirgede yer alan diğer hedefler ise, “Su verileri yönetiminin geliştirilmesinde kadınların rolünün etkinleştirilmesi. Bu, eğitim programları, projelerin güçlendirilmesi ve katılımları yoluyla gerçekleştirilecek. Su verileri yönetiminde uzmanlık ve başarılı deneyimlerin paylaşılması için yerel ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi. Temiz suyun sağlanması için altyapının geliştirilmesi, kurulması ve su şebekelerinin iyileştirilmesi. Sürdürülebilir ekimi teşvik etmek ve çiftçilerin su kaynaklarını korumaya ve verimliliği artırmaya yönelik politikaları uygulamalarına destek olmak. Özerk Yönetim kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının yer aldığı su güvenliği konseyinin kurulması için süren çalışmalar güçlendirilmeli” denildi.
Sular silah oldu
Türkiye coğrafyasının akarsu potansiyelinin yaklaşık yüzde 30’una sahip olan Dicle-Fırat havzasının su varlığına bölgede bir silah işlevi yüklenerek Irak ve Suriye halkları suyla terbiye edilmek isteniyor. Yakın geçmişte Suriye’nin PKK’ye tavır alması için Fırat nehrinin su akış miktarı ile oynanarak sağlanmak istenmişti. Su, Suriye’ye karşı Türkiye tarafından tehdit olarak kullanılmış ve yapılan protokollerle PKK karşıtlığı üzerinden anlaşma yapılıp Suriye’ye Fırat nehrinden saatte 500M3 su bırakılmıştı. Diğer yandan özellikle Rojava bölgesine yönelik sık sık suyun bir baskı aracı olarak kullanıldığı izlenmekte.
Ortadoğu için su kardeşliği!
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu’da su birliği kurulabilir yaklaşımı bölge için bir kurtuluş yolu olarak nitelenmekte. Emperyalist kapitalizmin bölgede sömürü politikalarının hayata geçirilmesinin önünde su birliği ya da su kardeşliği çok önemli bir güce dönüşebilir. Bunun sağlanması da ancak bölge ülkelerinde demokratik halk iktidarlarının kurulmasıyla olabilir bu da su ve toprak etrafında birleşmekle mümkün olabilecektir. Türkiye’nin AB(Avrupa Birliği) ile yürüttüğü AB’ye katılım müzakerelerinde çevre faslının açılması, Fırat ve Dicle sularının AB ile birlikte yönetilmesi koşuluyla gerçekleşmişti. Fırat ve Dicle havzasında araştırma yapan üniversitelere, Orman ve Su İşleri Bakanlığının “Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı”nca YÖK üzerinden yazı yazılarak ‘bizden izinsiz kimse çalışma yürütemez’ uyarısı bölgeye yönelik su politikalarının bir parçasıydı.
Kaynak: JINNEWS