Çin Komünist Partisi’nin 16 Ekim 2022 günü başlayan 20. Ulusal Kongresi bugün (22 Ekim 2022 günü) sona eriyor. Yaklaşık 3 bin delegenin katıldığı Kongre’de Çin’in önümüzdeki dönemdeki politikalarına dair kararlar bugün ilan edilecek. Son 40 yılın en önemli kongresi olarak değerlendirilmesinin sebebi yeni belirlenen yöneticilerin ve ilan edilecek kararların dünyayı ilgilendiren konularda Çin’in muhtemel politikalarına ışık tutacak olması.
Bunlardan herhalde en önemlisi, Çin’de devlet başkanlarının sadece iki dönem için seçilebileceği yönünde 1990’larda konulan kuralın 2018 yılında yapılan son kongrede kaldırılmasıyla Şi Jinping’e üçüncü dönem ve hatta daha fazla dönem için devlet başkanı seçilebilmesinin yolunun açılması oldu.
Şi’nin 2012’de iktidara gelmesinden bu yana Çin içeride daha otoriter bir ülkeye dönüştü. Muhalefetin, eleştiri dillendirenlerin ve hatta nüfuzlu milyarderler ve işletmelerin üzerinde baskı kuruldu. Bazıları Şi’yi “Mao’dan bu yana en otoriter lider” olarak tanımladı.
İktidarı döneminde Çin, Sincan’da “yeniden eğitim” kamplarını kurdu ve Uygurlar ile diğer etnik azınlık gruplarına karşı insan hakları ihlalleriyle suçlandı. Hong Kong’daki hakimiyetini güçlendirdi ve gerekirse güç kullanarak Tayvan ile “yeniden birleşileceği” sözünü verdi.
Nüfuzunun açık bir işareti olarak Çin Komünist Partisi 2017 yılında “Yeni Dönem için Çin Karakteriyle Sosyalizm üzerine Şi Jinping’in Düşünceleri” adlı felsefesini anayasasına soktu. Sadece partinin kurucusu Mao Zedung ve 1980’lerde ekonomik reformları yapan Deng Şiaoping, Çin’in temel yasasına damgalarını vurabilmişti.
Ancak Çin’in yeni lider kadrolarını asıl bekleyen sınav, Tayvan’dan çok Batı ile olan ilişkilerinde yaşanacak. Nitekim Çin’in Covid 19 ile mücadelede tavizsiz bir şekilde yürütülen tecrit uygulamaları tedarik zincirlerinin önemli ölçüde aksamasına yol açmıştı. Bu durumun devam etmesi ABD ve Avrupa ekonomileri için pek de hayırlı bir haber olmayacak. Çin’in tecrit uygulamalarını hafifletmesi, dolaylı olarak batı ekonomilerinin enflasyonla mücadelesine olumlu katkıda bulunacak.
Gerçi burada çıkarlar karşılıklı. Çin ekonomisi de, Batı’ya mal satışına bağımlı. İşte bu yüzden, Çin yönetimi ABD ve AB ile köprüleri tamamen atmamak adına, Rusya Ukrayna’yı işgal ederken, son derece temkinli davrandı. Tamamen Rusya’nın yanında yer almadı. Çin’in Batı’nın oyununa gelmemesi, ABD’yi Tayvan konusunda Çin’i tahrik etme yoluna kadar götürdü. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin ziyaretiyle tırmanan Tayvan konusunun sıcak çatışmaya tırmandırılması sanıldığı kadar kolay değil.
Rusya’da Vladimir Putin’in neredeyse ömür boyu başkan olabileceği gibi, Çin’de de olağanüstü bir durum yaşanmazsa, ömür boyu devlet başkanı olabilecek hale gelen Şi Jinping, 1953 yılında Pekin’de dünyaya geldi. Çin Komünist Parti’nin kurucularından ve eski Başbakan Yardımcılarından Şi Zongşun’un oğlu idi. Üst düzey bir yetkilinin oğlu olması nedeniyle bir “prens” gibi görülüyordu.
Ama ailesinin kaderi, babasının 1962’de hapse atılmasından sonra tam tersine döndü. Şi küçükken, siyasi seçkinlerin çocuklarının okuduğu okuldan alındı. En sonunda 15 yaşında Pekin’i terk etti ve ülkenin kuzeydoğusundaki yoksul ve uzak Liangjiahe köyüne, yedi yıl boyunca ağır işçilik yapacağı “yeniden eğitime” gönderildi.
Ancak Şi, Komünist Parti’den uzaklaşmak yerine, partiyi benimsedi. Birkaç kez partiye üye olmaya çalışsa da, babasının durumu nedeniyle reddedildi. Nihayet 1974’te partiye kabul edilmesinden sonra, Hebei bölgesinde kariyerine başlayıp, yavaş yavaş basamakları tırmandı.
1989’da, Pekin’deki Tiananmen Meydanı’nda siyasi özgürlükler için protestolar yapıldığı sırada, 35 yaşındayken ülkenin güneyindeki Fujian bölgesinde bulunan Ningde kentinde parti sekreteri oldu. Bölge, başkentten uzakta olsa da Şi diğer parti yetkilileriyle birlikte, Pekin’deki büyük gösterilerin yereldeki uzantılarını bastırmak için harekete geçti. Protestolar ve kanlı bir şekilde bastırılması, ülkenin tarihinden ve kayıtlardan silindi.
Şi’nin yükselen profili, onun ülkedeki en üst düzey karar organına, Çin Politbüro Daimi Komitesi’ne girmesini beraberinde getirdi. Şi, 2012’de de Çin lideri oldu. Şi ve ünlü bir şarkıcı olan eşi Peng Liyuan, Çin’in bir numaralı çifti olarak devlet medyasında sık sık boy gösteriyor. Çiftin Şi Mingze adlı bir kızı var; ancak Harvard Üniversitesi’nde öğrenim görmüş olmasının dışında hakkında pek bir şey bilinmiyor.