İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2019’a göre kadın cinayetlerinde yüzde 29 azalma olduğunu söyledi. Oysa kadın örgütlerinin verileri, cinayetlerin büyük bir hızla yükselişe geçtiğini net bir şekilde ortaya koyuyor
Nevin Cerav
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçtiğimiz günlerde katıldığı ‘Çarşı ve Mahalle Bekçiliği Temel Eğitimi Mezuniyet Töreni’nde bazı açıklamalarda bulundu. Soylu yaptığı konuşmada, Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Büro Amirliklerini ilçe düzeyine yaydıklarını ve bunun kadınlara başvuru kolaylığı sağladığını söyledi. “Bu başvuru kolaylığı sayesinde geçen yılın aynı dönemine oranla koruyucu tedbir sayısı bu yıl yüzde 49, önleyici tedbir kararı sayısı da yüzde 63 oranında arttı” diyen Bakan Soylu, KADES programı vasıtasıyla programı indiren 535 bin kişiden 42 bin 544 ihbar aldıklarını aktardı. Yapılan ihbarlara müdahale ettiklerini paylaşan Soylu, bu ve benzeri önleyici tedbirler sayesinde geçen yılın aynı dönemine göre kadın cinayetlerinde yüzde 29 azalma olduğu iddiasında bulundu.
1 Ocak-2 Ekim tarihleri arasında kadın cinayeti sayısının 189 olduğunu ileri süren Soylu, geçen yılın aynı dönemine göre kadın cinayetlerinin yüzde 29 oranında azaldığını söyledi.
Oysa Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun basına yansıyan haberler ile ailelerin başvurularından elde ettiği veriler Soylu’yu ilk elden yalanlıyor. Çünkü Soylu’nun verdiği 2020’nin Ocak-Ekim tarihleri arasını kapsayan kadın cinayetlerinin rakamı 189 değil, 225. Üstelik bu rakam, şüpheli kadın ölümleri rakamlarını da ekleyince 368’e ulaşıyor.
Vahim tablo sansürleniyor
AKP iktidarı yıllardır kadına yönelik şiddet ve cinayet verilerini gizliyor. En son 2009 yılında Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı verilerde, 2002’den 2009’a kadar olan sürede kadın cinayetlerinde yüzde 1400’lük artış olduğu ortaya çıkmıştı. Bu tarihten sonra iktidar, özellikle kadın ve çocuklara yönelik suçlarla ilgili tüm verileri kamuoyuna kapattı.
İktidarın kadın cinayetleri verilerini gizlemesini, kadına yönelik suçların artışının sansürlenmesi olarak değerlendiren kadın örgütleri, bu sansürün erkekleri koruyan, kollayan politikalara hizmet ettiğini her fırsatta dile getiriyor.
Yine de iktidarın şiddeti gizleme çabaları, kadın örgütleri ve insan hakları savunucularının araştırmalarıyla aşılıyor. Bunun örneklerinden biri de Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanvekili ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu tarafından ortaya konuldu. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde, 2002-2020 tarihleri arasında Türkiye’de kadın hak ihlalleri konusundaki verileri açıklayan Tanrıkulu, hazırladığı raporla AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 2020 Mart ayına kadar en az 15 bin 557 kadının öldürüldüğünü açığa çıkardı.
Şüpheli ölümler yok sayıldı
Türkiye’de kadın cinayetlerinin yanı sıra son yıllarda dikkat çeken bir artış daha yaşanıyor. O da şüpheli kadın ölümleri. İktidarın kadın karşıtı politika ve uygulamaları nedeniyle cezasız bırakılan, korunan ya da ‘iyi hal’ ve ‘tahrik’ indirimleriyle ödüllendirilen failler, arttırdıkları şiddetin üstünü farklı yöntemlerle örtmeye başladı. Binalardan atılarak, dövülerek katledilen kadınların ölümleri ‘intihar etti’ yalanıyla örtülürken, yargı da bu ölümleri etkin şekilde soruşturmayarak örtbas edilmesine zemin yaratıyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2020 Eylül ayı verilerinde, şüpheli kadın ölümlerinin sayısı cinayetleri geçti. Platformun verilerinde, eylül ayında 16 kadın cinayeti varken şüpheli ölümlerin sayısı ise 20 olarak yer aldı. Yani Şüpheli ölümlerin sayısı cinayetleri geçti. Bunun en büyük sebeplerini şu ana başlıklarla ortaya koyabiliriz: 1- Failler cinayetlerden yırtmak için yeni yöntemler geliştiriyor. 2- Kadınların ölümleri yargı birimleri tarafından geçiştiriliyor. 3- Şüpheli ölümlere açılan soruşturmalar savsaklanıyor ve etkin şekilde yürütülmüyor. 4- Deliller karartılıyor, olay yeri incelemelerinde gereken titizlik gösterilmiyor. 5- Kadına yönelik şiddeti önleme ve korumada çok büyük önem taşıyan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun uygulanmıyor.
Asıl veriler her şeyi anlatıyor
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun son 7 yıldaki verileri, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bütün verileri ortaya koymadan, “Kadın cinayetleri azaldı” söylemini tamamen çürütüyor. Hatta çürütmenin yanı sıra cinayetlerin her yıl daha da arttığını gözler önüne seriyor. Platformun verilerine göre; son 7 yılda artarak devam eden kadın cinayetleri rakamları şu şekilde:
- 2013 yılında 237 kadın
- 2014 yılında 294 kadın
- 2015 yılında 303 kadın
- 2016 yılında 328 kadın
- 2017 yılında 400 kadın
- 2018 yılında 440 kadın
- 2019 yılında 474 kadın erkekler tarafından katledildi.
En çok hak ihlali polisten
Ayrıca Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, şiddet tehlikesi altında olan kadınların başvurularından elde ettiği bilgileri de kamuoyu ile paylaşıyor. Bu veriler, kadınların erkek şiddeti karşısında başvurdukları yargı birimleri tarafından nasıl hak ihlallerine uğradıklarını açığa çıkarıyor. Platformun Temmuz 2020 verilerinde bu bilgiler yargının faillerin yanında olduğunu da net olarak ortaya seriyor.
Şiddete karşı kadınların başvurularıyla ilgili öne çıkan verilere göre: Platforma toplam 417 kişi başvurdu. Başvurular önceki aya oranla yüzde 15 arttı. Kadınların yüzde 22’si başvurdukları kamu görevlileri tarafından hak ihlaline uğradığını söyledi. İlk sırada yüzde 57 oranı ile polis yer aldı. En çok başvuru yüzde 27 oranı ile evli oldukları erkekler tarafından şiddete uğrayan kadınlardan geldi. Temmuz ayında kadınların en çok başvuru nedeni ise fiziksel şiddet oldu. Başvurular Türkiye’nin 45 farklı kentinden ve 3 farklı ülkeden yapıldı.
Karakollar faillere çalışıyor
Temmuz ayında şiddet nedeniyle başvuruda bulunan kadınların kollukta ve yargıda yaşadıkları sorunlar ise şu şekilde sıralanıyor:
- 6284 sayılı Kanun kapsamında karakola yapılan müracaatlarda koruma kararının 24 saat içinde çıkarılması gerekirken bu süre geciktiriliyor.
- Koruma kararlarının şiddet uygulayan kişiye tebliği uzatılıyor. Bu durum kadınların tekrar tekrar şiddetle karşılaşmalarına neden oluyor.
- Hakkında uzaklaştırma kararı verilen failler, bu kararı ihlal ettiklerinde uygulanması gereken zorlama hapis cezası çoğu kez uygulanmıyor.
- Şiddetle mücadele etmek üzere ilgili kurumlara (Şönim, Karakol, Mahkeme vb.) başvurduklarında kendilerine yeterli ve doğru bilgi verilmediğini; nasıl bir yol izleyecekleri konusunda bu kurumlardan destekleyici bir yaklaşım göremediklerini ifade eden kadınlar var.
- Şikayetçi olmak isteyen kadınlar özellikle karakollarda şikayet etmekten vazgeçirilmeye çalışılıyor. Fail kamu görevlisi ise kadınlar şikayetçi olmaktan korkuyor.
- Boşanma sürecinde kadınlar artan maddi sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Çocuklarının velayeti konusunda da kaygı yaşıyorlar.
- Kadınlar boşanmaya karar verdikleri süreçte ve ayrıldıktan sonra şiddet ve ölüm tehdidi ile karşılaşıyor.
Şiddetle mücadeleye gözaltı ve para cezası
Kadına yönelik cinayetleri önlemek için çalıştığını ileri süren iktidar, pratikteki uygulamalarıyla tam tersi bir politika izliyor. Kamuoyundaki tepkileri bastırmak için genelgeler yayınlayan, şiddeti önlemek için geliştirilmiş en etkin mekanizmalardan ikisi olan İstanbul Sözleşmesi ile 6284 sayılı yasayı uygulamayan iktidar yanı sıra şiddete karşı mücadele eden kadınları da cezalandırma yoluna gidiyor. Son birkaç yıldır birçok kentte kadın cinayetlerini protesto eden kadınlara çeşitli meblağlarda para cezaları kesiliyor, gözaltına alınan kadınlara, “Neden 8 Mart’a katıldın? Neden Gülistan Doku’yu sordun? şeklinde sorular yöneltiliyor. Bu sorularla kadın mücadelesi ile ilgili ‘suç’ algısı yaratılıyor.
Bölge kentlerinde yalnızlaştırma politikası
Kürt kentlerinde kadına yönelik şiddet ve cinayetler de had safhada. Kadınlar muhafazakar toplumsal yapı nedeniyle daha fazla baskı altında. Yanı sıra devletin ayrımcılık politikasıyla bu baskı daha da katmerleniyor. Bu çifte şiddete karşı güçlü bir mücadele yürüten kadınlar, çeşitli örgütlenmeler ve yöntemlerle ayakta kalıyor. Bu nedenle de bölgedeki kadınlara yalnızlaştırma politikaları uygulanıyor. Bölgede mücadele yürüten kadın örgütleri son birkaç yıldır düzenli olarak basılıyor, üyeleri gözaltına alınıp tutuklanıyor. Bu yöntemle kadın mücadele kriminalize edilmeye çalışılıyor. Ayrıca, HDP’li belediyelere atanan kayyumlar da göreve gelir gelmez ilk iş kadın merkezlerini kapatıyor, kadınları şiddete karşı savunmasız bırakmanın yollarını oluşturuyor.
Kadınlar koruma altında katlediliyor
Süleyman Soylu, 2018’in Mayıs ayında da Kadın Acil Destek İhbar Sistemi (KADES) tanıtım toplantısında konuşmuş, kadına yönelik şiddetin yüzde 39 oranında azaldığını söylemişti.
Soylu, kadına yönelik şiddetle ilgili uygulamaya sokulan KADES’e dayandırarak 2018 yılının ilk 4 ayında 6284 sayılı Koruma Kanunu kapsamında 51 bin 361 kadın koruma başvurusunda bulundu, bu başvuruların 27 bin 400’ü hakkında koruyucu tedbir kararı, 37 bin 147 erkek hakkında da önleyici tedbir kararı alındığını açıklamıştı.
Soylu, bir ‘başarı’ hikayesi gibi sunduğu koruma kararlarının etkin şekilde uygulanmadığını da yine kendi verileriyle çürütmüştü.
2019’un Aralık ayında Meclis’e verilen bir önergeye yanıt veren İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre; son 5 yılda devlet koruması altında olan 94 kadın hayatını kaybederken aynı dönemde meydana gelen 1 milyon 15 bin 337 farklı kadına karşı şiddet olayında toplam 1890 kadın öldürüldü. Yine İçişleri Bakanlığı’nın yanıtında; 2015 yılında 18 kadın, 2016 yılında 21 kadın, 2017 yılında 16 kadın, 2018 yılında 22 kadın, 2019 yılının ilk 10 ayında ise 17 kadının koruma altında olmasına rağmen hayatını kaybettiği belirtildi.
Şikayetler işleme konulmuyor
Türkiye’de kadına yönelik şiddetin önlenmesi yasaların uygulanmasıyla mümkünken, kadınlara koruma sağlayan, şiddet failine uzaklaştırma, ihlalinde hapis cezası getiren 6284 sayılı kanun uygulanmıyor. Uygulansa da kararlar kağıt üzerinde kalıyor, etkin şekilde hayata geçirilmiyor. Bu vahim durumu kanıtlayan en önemli olaylardan ikisi ise maalesef kadınların canından olmasıyla sonuçlandı.
Bu olaylardan ilki 2019’un Aralık ayında yaşandı. Eskişehir’de boşandığı erkeğin saldırısı sonucu hayatını kaybeden Ayşe Tuba Arslan’ın 23 kez şikayet başvurusunda bulunduğu buna rağmen korunmadığı ortaya çıktı. Katledildikten sonra da çantasında Eskişehir Başsavcılığı’na hitaben yazılan yeni bir şikayet dilekçesi bulundu. Arslan, göz göre göre katledilmesine izin verilen kadınlardan biri oldu.
Fail tutuklansa ölmeyecekti
Batman’ın Beşiri ilçesinde yaşayan İpek Er, 16 Temmuz’da intihara sürüklendi. Er bıraktığı mektupta, Siirt’te görev yapan uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne uğradığını anlattı. Ağır yaralı olarak Batman Bölge Hastanesi’ne kaldırılan İpek Er, 34 gün süren yaşam mücadelesini kaybetti. Olayı ardından, ailenin tecavüzle ilgili defalarca jandarma karakoluna şikayet dilekçesi verdiği fakat şikayetlerin işleme konulmadığı öğrenildi. Er’in ölümünden sonra tepkilerin yükselmesi üzerine tutuklanan Musa Orhan bir hafta sonra serbest bırakıldı.