Veli Saçılık
Yağmur gibi yağan zamlar, döviz kurlarındaki hızlı tırmanış sürerken “Çin Modeli” ekonomiyi konuştuk, tartıştık. Değersizleşen TL’nin ihracatı arttıracağını, ucuzlayan iş gücü sayesinde “Avrupa’nın Çin’i olma fırsatı”nın ortaya çıktığını yazan-söyleyen Saray kalemşörleri muhalefetin üstüne salındı. Çok sayıda aklı başında ekonomist, Çin Modeli’nin neden olamayacağı üzerine bilimsel makaleler yazdı. RTE’nin kuyuya attığı “faiz sebep, enflasyon neticedir” taşını kuyudan çıkarmak için kırk bin akıllı seferber oldu. Zamlara karşı sokağa çıkmayı provokasyon sayan Millet İttifakı, döviz kurlarındaki yüksek tansiyonun AKP-MHP’yi kendiliğinden yıkacağı hayaline kapıldı. Saray Rejimi’nin iktidarda kalmak için kan dökmekten, ülke geleceğinin altına dinamit koymaktan çekinmeyeceği yine unutuldu. Saray Rejimi’nin benimsediği yegâne ekonomik-siyasal modelin, devleti soymak, vatandaşın parasını çarpmak üzerine kurulmuş “Cin Modeli” olduğu gerçeği “dolar kaç lira oldu” heyecanına kurban edildi.
Çin Modeli tartışılırken Saray sözcülerinin “bizim kendimize özgü modelimiz var” sözü kesinlikle doğruydu. Saray Rejimi’nin ekonomi politikası herhangi bir modele denk olamaz çünkü iyi-kötü bir sistem kurmaya değil, yankesici-gaspçı taktikleriyle vatandaşı soymaya, maliyeti ne olursa olsun iktidarı bırakmamaya odaklı. USD’nin 18,35 TL’ye çıkması için konuştukça konuşan RTE, Katar-BAE’den getirilen dövizleri ve Merkez Bankası’ndaki dövizleri yok pahasına aniden satarak döviz kurlarını aşağıya çekti. Bankalar resmi bir açıklama yapılmadan faiz oranlarını %19’a çıkardı. Elindeki TL’nin buz kalıbı gibi erimesini engellemek için 16 TL’den USD alan vatandaşlar bir gecede paralarını kaybetmiş oldular. Maliye Bakanı Nebati “büyük yatırımcı etkilenmedi, daha çok küçük yatırımcı (halk) çarpıldı” diyerek konuyu özetlemiş oldu.
Merkez Bankası’nda ölümcül yara açmak pahasına yandaşlara arka kapıdan 3-5 TL’ye USD satıldığında CİNler de lambadan salınmış oldu. Banka ve borsa sistemi kitlenerek vatandaşların tuzaktan kaçması engellendi. Yükselen reel faiz oranlarının konuşulmaması için sakız niyetine “Dövize Endeksli Yatırım Hesabı” tartışması ortaya atıldı. Tüm bunların sonunda Süleyman Şah Türbesi’nden boş sanduka kaçırma operasyonuna benzer biçimde bir “destan” yazıldı. MB’nin kendine ait olmayan dövizleri yok pahasına satmış olması, reel faizlerdeki artış, enflasyonun arşa çıkması, yapılan zamanların geri alınmaması… Bunlar bir yana hala yeni zamlarla halkın ezilmesi Saray Rejimi’nin uyguladığı Cin Modeli’nin temellerini oluşturuyor.
Operasyonun birinci aşamasında planlanan cin çarpması gerçekleşti. Şimdi sıra operasyonun ikinci aşaması olan cin çıkarma ayininde. Cin çıkarma ayini muhtemelen baskın seçim planı dâhilinde gerçekleşecek. Devletin bütün olanakları halkı manipüle etmek için seferber edilecek. Cinin çıkarılması için ruhun ve bedenin bir beş yıllığına daha nefesi güçlü cinci hocaya teslim edilmesi istenecek. Maliye Bakanı hesap vermek yerine “gözlerimin içindeki cambaza bakın” diyecek, Beşli Çete halkın cebinde kalan son metelikleri yoklayacak. Soygunu fark edip “hırsız var” diyenin devlet büyüklerine hakaretten hapse atıldığı eskisinin aynısı “yeni dönem” başlıyor.
Her şeye rağmen, Saray hokkabazları göz boyama yetisini yitiriyor. Kur krizinden geriye kalan zamlar, ekmek kuyrukları uzayıp gidiyor. Yoksulluk, ekonomik çöküş ile cezaevlerinden çıkan tabutlar sebep-sonuç ilişkisi taşıyor. Muktedirin cin fikirli madrabazlığında zekâ pırıltısı bulanlar akıl ve hafızamızla dalga geçiyor. “Hafıza-i beşer nisyan ile malul” olabilir ancak Aysel Tuğluk’a yaşatılanlar, işçi kulübesinde diri diri yakılan mülteciler, el yakan gıda fiyatları ensemizdeki yumruğun sahibini bize hiç unutturmuyor.